CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER

Hindistan'da yaşamış evliyânın büyüklerinden olan Abdülkâdir bin Şeyh Ayderûsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) daha dünyâya gelmeden on beş gün önce babası, rüyâsında evliyâdan Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî, Şeyh Ebû Bekr Ayderûs ve başkalarını gördü. Abdülkâdir-i Geylânî, ona bir istek ve bir arzusunun olup olmadığını sorunca, doğacak çocuğu için hayır duâ istedi. Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri de oğluna Abdülkâdir ismini, Ebû Bekr künyesini ve Muhyiddîn lakabını vermesini söyledi. O da doğacak oğlunun şan ve şerefinin üstün olacağını bu hâdiseden anladı. Çocuk doğunca, Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerine olan sevgi ve bağlılığından, ismini Abdülkâdir koydu. Ayderûsî, âilesi içinde sevgi ve muhabbetle yetiştirildi. Âilesinden ilim ve edeb öğrendi. Zâten baba ve dedeleri âlim ve velîlerden idiler.

Kur'ân-ı kerîm okumayı babasından öğrendi. Âlim ve velîler huzûrunda hatim okudu. Kırâat ilminden başka, birçok âlimden çeşitli ilimleri tahsîl etti. Bu ilimlerle ilgili icâzet, diploma aldı. Yazılmış bâzı eserleri tasnif etmeye başladı. İmâm-ı Muhammed Gazâlî hazretlerinin İhyâu Ulûmi'd-Dîn adlı eserini çok okudu. Bu eserden medh ederek bahsederdi.

Bir zaman, o beldenin vâlisi gelip, bir işi için Ayderûsî'nin babasından duâ istedi. Ayderûsî daha o zaman küçük idi ve orada bulunuyordu. Vâli, meselesini anlattı. O zaman küçük Ayderûsî, Sâf sûresinin on üçüncü âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Bunun üzerine babası, vâliye; "Cevâbını bu çocuk verdi." buyurdu. Daha sonra vâlinin meselesi halloldu. Ayderûsî'nin annesi sâlihâ ve çok cömert bir hanımdı. Ramazan ayında bir Cumâ günü vefât etti. Son sözü; "Lâ ilâhe illallah." oldu. Ayderûsî annesine çok hürmet ve hizmet edip, onun hayır duâsını kazandı.

Zamânının meşhûr âlimlerinden ilim öğrenen ve ders okuyan Abdülkâdir Ayderûsî, ilimde pek yüksek dereceye ulaştı. Tasavvufa karşı alâka duydu. Velîlerin sohbetlerinde bulunup onlardan istifâde etti. Tasavvuf yolunda ilerledikçe bir şey bilmediğini ve boş olduğunu hissetti. İlim ve tasavvuftaki yüksek derecesi gerek Hindistan'da gerekse Hindistan dışındaki yerlerde duyuldu. İlminden istifâde için pekçok kimse onun meclis ve sohbetlerine koştu.