|
EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Irak evliyâsından olan ve
küçük yaşta ilim öğrenmeye başlayan Ali bin Heytî (rahmetullahi teâlâ
aleyh) hazretleri; Allahü teâlânın ihsânlarına kavuştu. Tâc-ül-Ârifîn Ebü'l-Vefâ
hazretlerinin talebesidir. Hocası, onu diğer talebelerinden önde tutar,
üstünlüğünü bizzât kendisi söyler ve çok överdi.
Ali bin Heytî çok talebe
yetiştirdi. Âlimler huzûruna gelir, ona talebe olmakla şereflenir, pek büyük
makamlara kavuşurlardı. Allahü teâlâ insanların gönüllerine onun heybeti ve
sevgiden doğan korkusunu, kalplerine de sevgisini yerleştirdi. İnsanlara rehber
eyledi. Dînin emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçmakta çok titiz olup,
mütevâzî, alçak gönüllü idi.
Ali bin Heytî'nin simâsı çok
güzel idi. Çok zarîf ve kibâr olup pek mütevâzi idi. Güzel ahlâk sâhibiydi.
Herkese iyilik ederdi. Çok zekî ve akıllı olup, îsâr sâhibiydi. Yâni kendisine
lâzım olanı, ihtiyâcı olanlara verirdi. Diğer müslümanların rahatını, kendi
rahatına tercih ederdi. Onun talebeleri de, onun yolunda yürüdüler, izinden
ayrılmadılar. Ali bin Heytî'nin yanında, takke ve elbise olmak üzere, iki önemli
giyeceği vardı. Bunlar elden ele dolaşarak kendisine kadar gelmişti. Ebû Bekr
bin Hevvar bir gece rüyâsında, Ebû Bekr efendimizi gördü. Hazret-i Ebû Bekr,
kullandığı hırkasını, Ebû Bekr bin Hevvar'a hediye etti ve giymesini emretti.
İbn-i Hevvar, emri yerine getirip, hırkayı giydi. Sabah uyandığında, gece rüyâda
giydiği hırkayı üzerinde buldu. O hırkayı ölmeden önce Şembekî'ye emânet etti. O
da Tâc-ül-Ârifîn Ebü'l-Vefâ'ya, o da Ali bin Heytî'ye emânet etti. Ali bin Heytî
de Ali bin İdrîs'e verdi. Bu zâtta hırka kayboldu, nerede olduğu bulunamadı.
|
|