CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER

Mısır evliyâsından Ali Havâs Berlisî (rahmetullahi teâlâ aleyh) ümmî olup, okuma-yazması yoktu. Allahü teâlânın ihsânı ile Kur'ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler üzerinde, âlimleri hayrette bırakan çok kıymetli açıklamalarda bulunurdu.

Ali Havâs, önceleri dolaşarak, sabun ve temizlik malzemeleri satardı. Sonra zeytin satmaya başladı ve birkaç sene zeytincilik yaptı. Sonra bu işi de bırakıp, sepet örmeye başladı. Vefâtına kadar bu işle meşgûl oldu. Ali Havâs'ın bir gün gözleri şişmişti. Buna rağmen, yine sepet örmeğe devâm etti. Onu sevenlerden birisi kendisine biraz para getirip;

"Efendim, buyurun bunları harcarsınız, gözleriniz iyileşinceye kadar istirahat edersiniz." dedi. Ali Havâs bu paraları almadı ve; "Şu hâlimle kendi kazancıma güvenemiyorum, başkasının kazancına nasıl güvenebilirim?" buyurdu.

Ali Havâs dükkanını erken saatlerde açar ve; "Ey Allah'ım! Kullarına faydalı bir iş yapmaya niyet ettim." derdi. İnsanların ihtiyâcı olan; yağ, un, tahin, pirinç, bakla, sepet gibi şeyleri satardı. Alış verişte müşterilerden birinin kendisine inanmadığını anlayınca, tartı ve ölçüyü fazla tutardı. Müşterisinin kendine inandığını ve güvendiğini anlayınca da, o kişinin hakkını tam tamına tartıp verirdi. Bir kimse kendisinden bir dirhemlik bir şey satın alır, parasını vermeyi unutur veya vermezse, evine kadar o müşteriyi tâkib eder, hakkını ister ve şöyle derdi:

"Bizler, bu davranışımızla insanlara hakların büyüklüğünü, ehemmiyetini gösteriyoruz; böylece onlar ödemede ihmâlkâr olmasınlar. Kıyâmet gününde kendilerini mihnet altında bırakmamak için hakkımızı istemekle, kendilerine karşı samîmî davranmış oluyoruz. Çünkü dünyâda göz yumduğumuz haklarımızı, kıyâmette nefslerimiz taleb edebilir."

İkindi vaktine kadar dükkanda çalışır, vakit dolunca; "Şimdiden sonra Allahü teâlâya ibâdet için hazırlanmalıyım." diyerek dükkanını kapatırdı.

Ali Havâs Berlisî, zâlimlerin ve yardımcılarının yemeklerini yemezdi. Onların verdiği parayı, kendisinin ve çoluk-çocuğunun ihtiyaçları için harcamazdı. O paraları, dul kadınlara, iş yapamıyacak durumda olan yaşlılara, çalışıp gücü yetmiyen ve zor durumda olanlara taksîm edip, verirdi.