|
EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Şam evliyâsından olan
Ahmed Nahlâvî (rahmetullahi teâlâ aleyh) tahsil çağına geldiğinde ilk olarak
Kur'ân-ı kerîm okumayı öğrendi.
Mektebe gidip gelirken, edeb
ve terbiyesinin güzelliği ve derslerine çok gayretli çalışmasıyla dikkat çekmeye
başladı. Emsâl ve akranından ileri geçti. Küçük yaşta, büyüklük, üstünlük
hâlleri kendisinde görülmeye başladı. On yaşında iken, diğer çocuklar gibi koşup
oynamaz, bir kenarda sessizce oturup, başını önüne eğerek tefekkür ederdi. Fıkıh
ilmini Şeyh Ahmed Düsûkî'den okudu. Şam'da Nûriyye ve Hâtuniyye medreselerine
devâm etti. Bir müddet ev işleri ile meşgûl oldu. Bu arada ibâdetlere devâm
etmeyi ihmâl etmedi.
Bir gün zeytin toplamak
üzere, merdivenle zeytin ağacına çıkıyordu. O sırada kendisini, evliyânın,
tasavvuf büyüklerinin sohbetlerinde bulunmaya teşvik eden bâzı sesler duymaya
başladı. Bunun üzerine tasavvuf yolunda bulunmak arzu ve isteği belirdi. Bütün
varlığı ile bu yola yöneldi. Dünyâlık olarak ne varsa, hepsini Allahü teâlânın
rızâsı için ihtiyaç sâhiplerine dağıttı ve cezbeye kapılarak, sahrâlara düştü.
Zaman zaman Bab-üs-sagîr denilen yere gidip, orada ellerini açarak Allahü
teâlâya duâ ederdi.
Kardeşi Şeyh Muhammed birgün
eve geldiğinde, kardeşi Ahmed'i evde bulamadı. Nerede olduğunu sordu. Bir müddet
önce çıkıp Sâlihiyye mahallesine doğru gittiğini söylediler. Hemen o tarafa
gitti. Çok aradı ise de izini bulamadı. Yedi gün sonra Şeyh Muhammed'e bir kimse
gelerek, kardeşi Ahmed'in Sâlihiyye'de bir yerde olduğunu söyledi. Süratle oraya
gitti. Târif edilen yerde, bir dağ eteğinde durduğunu gördü. Aç ve bitkin bir
halde idi. "Ey Ahmed! Neredesin?" diye sordu. Bunun üzerine; "Bâzı büyük zâtlar
beni alıp Bağdat'a, Allahü teâlânın ism-i şerîfinin zikredildiği bir meclise
götürdüler." dedi. Devamla; "Beni yalnız bir yere bırakıp; burada zikirle meşgûl
ol! dediler. Daha sonra bir kimse şerbet getirerek, içmemi söyledi. İçtim. Sonra
beni buraya (Şam'a) getirdiler." dedi. Ondan bunları dinledikten sonra; "Haydi
kalk. Eve gidelim." dedi. Gitmek istemedi. Fakat zorla kabûl ettirip bir hayvana
bindirdi. O da bindi. Bâb-üs-Serâyâ denilen yere geldiklerinde, evliyânın
büyüklerinden Şeyh Halîl ile karşılaştılar. O büyük zâtı görünce iki kardeşi de
bir cezbe aldı ve ikisi de hayvandan düştüler. Ahmed Nahlâvî bundan sonra, o
zâtın talebesi oldu.
|
|