|
EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Mısır evliyâsından olan
Seyyid Ahmed-i Bedevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin nesebi,
Peygamber efendimize ulaşır. Ahmed-i Bedevî hazretleri küçük yaşta ilim
tahsîline başladı. Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Önceleri, çok cesûr, atılgan bir
mîzâca sahipti. Çok iyi ata binerdi. Kendisine ezâ eden olursa onlara karşılık
verirdi. Bunun için Attâb diye tanındı.
Bir gün Kabe-i muazzamanın
kenârında bir yerde uyuduğu sırada rüyâsında gizliden bir ses Ahmed-i Bedevî'ye;
"Uykudan uyan! Allahü teâlânın bir olduğunu zikret." diyordu. Kalkıp abdest
aldı. İki rekat namaz kılıp, Allahü teâlâyı zikretti. Sonra tekrar yatıp uyudu.
Rüyâsında önceki sesi tekrar duydu. Ona; "Kalk Allahü teâlânın bir olduğunu
zikret, uyuma! Yüksek derecelere kavuşmak isteyen uyuyamaz! Ne bir şey
yiyebilir, ne de bir şey içebilir. Dâimâ, oruç tutmak ve geceleyin herkes uykuda
iken namaz kılmak sûretiyle nefsinle mücâdele et. Kalk böyle yap! Sana, yüksek
haller ve dereceler verilecek." diyordu. Rüyânın tesiriyle uyanan Ahmed-i
Bedevî, hemen rüyâsını yaş, ilim ve derece bakımından yüksek olan ağabeyine
anlattı. O da; "Sırrını gizli tut! Söylenilenlere uygun yaşa!" dedi. Ahmed-i
Bedevî bu nasihatlere uyarak, gayret gösterdi, Allahü teâlânın izni ve ihsânı
ile nice güzel hâl ve yüksek derecelere kavuştu.
Ahmed-i Bedevî kendisini ilme
ve ibâdete verdi. İnsanlarla alâkasını azalttı ve konuşmayı terk etti. Bir şey
söylemesi îcâb edince bunu işâretle anlatırdı. Üst üste gördüğü rüyâ üzerine
Irak'a gitti. Orada; Ahmed Rıfâî, Abdülkâdir-i Geylânî, Hallâc-ı Mansûr, Sırrî-yi
Sekatî, Ma'rûf-i Kerhî, Cüneyd-i Bağdâdî gibi evliyânın kabirlerini ziyaret
etti. 1236 senesinde, rüyâsında Mısır'ın Tanta şehrine gitmesi işâret olundu ve
yola çıktı. Kahire'ye geldiğinde Mısır sultânı, onu, askeri ile birlikte
karşıladı ve husûsî misafirhânesinde ağırladı. Kendisine çok hürmet etti.
Sonradan o da talebelerinden oldu.
Bu sırada Mısır'ın Tanta
şehrinde bulunan bir çok âlim ve evliyâ arasında en meşhûrlarından olan Hasan
Saîg ve Seyyid Sâlim Magribî hazretleri, Seyyid Ahmed-i Bedevî'nin Tanta şehrine
teşrif edeceğini ve yolda olduğunu haber alınca, Tanta'dan ayrılıp başka bir
beldeye yerleştiler. Sebebi suâl edildiğinde; "Kasabanın asıl sâhibi geliyor.
Onun bulunduğu yerde bulunmak bize yakışmaz. Bizim yapacağımız olsa olsa ona
talebe olmaktır. Ona yakın bulunmakla, ona karşı edepte ve hizmette kusûr
etmekten korkuyoruz." dediler.
Ahmed-i Bedevî hazretleri,
zamanla herkes tarafından tanındı. Her tarafta meşhûr oldu. Hak âşıkları her
taraftan yanına koşarak, huzûru ve sohbeti ile şereflenmek için can atarlardı.
Tanınan, büyük bilinen âlimler bile gelip kendisine talebe oldular.
Ahmed-i Bedevî devamlı zikir
ve murâkabe hâlindeydi. Her an Allahü teâlâyı düşünür, bir an hatırından
çıkarmazdı. Hiç evlenmedi. Evlenmesini teklif edenlere; "Beni kendi hâlime
bırakınız. Cennet hûrîlerinden başka biri ile evlenmemeye azmettim." derdi.
Dünyâ malının, onun kalbinde yeri yoktu. Üzerine giydiği elbise ve başına
sardığı sarık, eskiyip kullanılmayacak hâle gelmedikçe yenisini almazdı. Devamlı
oruç tutardı. İftâr ve sahurda birer zeytin ile nefsini körlettiği ve buna kırk
gün devâm ettiği rivâyet edilir.
|
|