|
EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Evliyânın büyüklerinden olan
Ahmed bin Alevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) küçük yaşta ilim öğrenmeye
başladı. Kâdı Ahmed Şerîf, Abdullah bin Abdurrahmân, Şeyh Abdurrahmân bin Ali
gibi zâtlardan tasavvuf, fıkıh, hadîs ilimlerini öğrendi. Tasavvuf ilminde ileri
derecelere kavuştu. Kâmil bir zât idi. Çok kerametleri görüldü. Zâhid, dünyaya
düşkün olmayıp aza kanâat ederdi. Derslerinde ibâreleri gâyet açık, net ve tâne
tâne olurdu. Derslerinde ve sohbetlerinde tasavvuf büyüklerinden nakiller
yapardı. Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine uymakta gayretli idi.
Ekseriyetle sükût üzereydi. Cenab-ı Hakkın büyüklüğünü, verdiği nimetleri
düşünür, susardı. Zarûret olmadan konuşmazdı. Geceleri çok ibâdet ederdi.
Bir gün talebelerinden
birinin çocuğu vefât etti. O talebe buna çok üzüldü. Çocuğunu kucaklayıp,
doğruca hocası Ahmed bin Alevî'nin huzûruna götürdü ve; "Efendim, Allahü teâlâya
duâ edin de, ya bu oğlumu diriltsin veya benim de rûhumu alsın." dedi. Ahmed bin
Alevî, Kâdı Muhammed bin Hüseyin'e dönüp; "Bunun için duâ etmek câiz midir?"
buyurdu. O da; "Bir zararı ortadan kaldırmak veya bir iyilik sebebiyle câizdir."
dedi. O zaman Ahmed bin Alevî talebesine; "Senin için hayırlı olan duâda
bulunacağım. Yavrum! Kazaya rızâ gösterip sabredeceksin. Allahü teâlâ, bu
yavruyu sana emânet verdi. Şimdi geri alırken sana çok sevâb, iyilik verecek,
acıyarak doğru yolda ilerlemeni, yükselmeni ihsân edecektir. Bu merhamete ve
ihsâna kavuşabilmek için sabretmeli, O'nun yaptığını hoş görmelisin. Kızar,
bağırıp çağırırsan, sevâba kavuşamazsın. O'nun emrine râzı olup, kazâya rızâ
göstereceksin." buyurup, duâ etti. Talebe de; "Efendim, Allahü teâlânın
takdîrine râzı oldum." dedi.
Ahmed bin Alevî, az yer az
içerdi. Gıdâsı çoğunlukla sütten ibâretti. Bâzan birkaç gün yalnız bir hurma
kâfi gelirdi. Helâl lokma yemeye çok dikkat ederdi.
Talebelerinden biri; "Efendim sizden yemek yeme arzusu nasıl gitti? Siz
gençliğinizde yerdiniz." diye sordu. O da; "Gençliğimden sonra zamanla öyle bir
hal meydana geldi. Nasıl şu gördüğün duvarın bir şeye arzusu yok, bende de tıpkı
onun gibi yemek arzusu kalmadı." dedi.
|
|