CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

ALFABE - CİLD                      1.   2.   3.   4.   5.   6.
     
 

DÜNYA - 2

Büyük velîlerinden Ahmed bin Mesrûk (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Dünyâdan uzaklaşmak, takvâ sahiblerine, haramlardan uzaklaşanlara kolay gelir."

Türkistan'da yetişen büyük velîlerden Ahmed Yesevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde talebelerine buyururdu ki: "Akıllı ve uyanık kimse isen, dünyâya gönül bağlama. Şeytan seni kandırıp, dünyâya meylettirirse, seni emri altına almış demektir. Bundan sonra felâketlerden felâketlere sürüklenirsin de hiç haberin olmaz."

Evliyânın büyüklerinden Ali bin Bendâr Sayrafî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Dünyâ temeli zorluk üzerine kurulmuş bir evdir. Orada zorluk olmadan yaşamak imkânsızdır."

Buhârâ evliyâsından ve Şâfiî mezhebi âlimlerinden Ali bin Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh) talebelerine sohbetlerinde sık sık şöyle buyururdu: Kişinin dünyâ malını arttırmaya çalışması, kendisi için bir noksanlık ve onun kârı, kazancı ise, hayır olmayıp hüsrandır."

Nakşibendî büyüklerinden Alvarlı Muhammed Lütfi (rahmetullahi teâlâ aleyh) dünyâyı hiç sevmezdi. Dünyâ malıyla hiç ilgilenmedi. Doksan senelik hayâtında taş taş üstüne koymadı. Bir evi yoktu. Cenâb-ı Hakka hamdederek; "Elhamdülillah, tapuda kaydım dünyâlık bir şeyim yok. Babam bu dünyâya bir çivi çakmamıştı. Benim de bir çivim yok." derdi.

Muhammed Lütfi (Efe) hazretlerinin "Şenper-i zenburi değmez bu cihan kâşânesi" (Bu cihanın saltanatı bir sinek kanadına bile değmez) sözü dikkate şâyandır. Yine dünyânın boş olduğunu şu mısrâları ile dile getirmektedir.

 

İster allan güller gibi her seher

Âhiri ölümdür hayâldesin

İster olsun hazinende dür, güher

Âhiri ölümdür ne hayâldesin.

 

İster emirâne kur taht-ı revân

Şâhâne üstünde kurul nev-civân

Hüsrev gibi her gün eyle bir dîvân

Âhiri ölümdür ne hayaldesin

 

İsterse bu dünyâ hep senin olsun

Şân ü şöhret şerâfetinle dolsun.

Halk-ı zemân hep emrinde bulunsun

Âhiri ölümdür ne hayaldesin.

 

Tâbiînin meşhurlarından olan, Âmir bin Abdullah (rahmetullahi teâlâ aleyh) her şeyini Allah yoluna fedâ etmişti. Süfyân bin Uyeyne: "Âmir bin Abdullah yedi diyetle nefsini Allahü teâlâya sattı." buyurmuştur. Dünyâya zerre kadar ehemmiyet vermezdi. Eline geçen her dünyâlığı Allah yolunda sarfeder yanında bir gece dahi kalmazdı. Ma'n bin Îsâ, onun çok defâ içerisinde on bin dirhem bulunan bir kese ile müslümanların arasına çıktığını ve bunların tamâmını dağıtmadıkça yatsı namazını kılmadığını haber vermiştir. Bir defâ nalınları çalındı. Bir daha ölünceye kadar nalın giymedi.

"Bir şeyi arayan onun peşinden koştuğu ve bir şeyden korkan ondan kaçtığı halde, Cennet'i arayıp Cehennem'den kaçan kimselerin, bunlara hiç aldırış etmeden uyuyup kalmaları ne kadar şaşılacak şeydir!" buyurdu.

Tâbiînden ve evliyânın meşhurlarından Âmir bin Abdullah Anberî (radıyallahü anh) hazretlerine; Dünyâya dalan, keyfine düşkün olan ehl-i hevâ için ne dersin diye sorulunca; "Onlar hakkında ne söylememi istersiniz. Eshâb-ı kirâmdan biriyle görüşüp, sohbet ettim. Şöyle söyledi: "Bize bildirildi ki, kıyâmet günü îmânı en nurlu olanlar dünyâda iken nefsini şiddetle hesâba çekenlerdir. Dünyâya dalarak çok sevinenler, kıyâmet gününde üzüntüsü en şiddetli olacak olanlardır. Dünyâda çok gülenler, kıyâmet günü çok ağlarlar. Yine bize bildirildi ki, Allahü teâlâ emir ve yasaklar bildirdi. Emirlere uyup yasaklardan sakınanlar Cennet'e girer. Emirleri yapıp yasaklardan sakınmayan ve sonra da tövbe eden, azapla ve korkularla karşılaşır sonra Cennet'e girer. Emirlere uyup, yasaklardan sakınmayan ve bunda ısrar edip bu hâl üzere ölenleri ise, Allahü teâlâ dilerse affeder, dilerse azâb eder."

Âlim ve evliyâdan Amr bin Mürre (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebesi Selîm bin Rüstem anlatır: Dünyâyı sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında; "Kim dünyâya yönelip dünyâlık peşinde koşarsa âhiretini yıkar. Kim ahirete faydalı amel yaparsa, dünyâya düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fânî geçici olanı verip bâki, kalıcı olanı alır." buyurdular.

          Tâbiîn devrinin tanınmış hadîs ve tefsîr âlimlerinden Atâ bin Meysere el-Horasânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) nasîhat isteyenlere: "Dünyâya çok düşkün olduğunuzu görüyorum. Size âhireti tavsiye ederim. Dünyâ işleriyle uğraşırken âhiretinizi unutmayınız. Bir kimsenin dünyâda makam, mal ve mülk sâhibi olması, herkesin yanında sözünün geçmesi, âhirette Cehennem'e düşmesine, ateşte yanmasına mâni olamaz. Orada hüküm, Allahü teâlânındır. Dilerse azâb eder, dilerse Cennet'ine koyar. Onun için bu dünyâda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya, şu imtihan yurdunda, îmân edip, sâlih ameller yapan, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan, bu uğurda gelen sıkıntılara katlananlardan olmaya çalışmak lâzımdır." buyururdu.

Anadolu'da yetişen velîlerin büyüklerinden Azîz Mahmûd Hüdâyî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine, Osmanlı tahtında yirmi yıl kadar saltanat süren Üçüncü Murâd Han, büyük muhabbet besler ve yapacağı işlerde onun ile istişâre yapardı. Pâdişâh 1595 Haziranında vefât ettiği zaman, Hüdâyî hazretleri şu ilâhîyi söylemiştir.

 

Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,

Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.

İki kapılı bir virânedir bu,

Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.

 

Bakma bunun karasına ağına,

Gönül verme bostanına bağına,

Benzer hemân çocuk oyuncağına,

Burda aklı olan insan eğlenmez.

 

Vârını îsâr et Mevlâ yoluna,

Bunda ne eylersen anda buluna,

Bir gün sefer düşer berzah iline,

Otağı kalkacak Sultan eğlenmez.

 

Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı,

Durur mu anladın leyl-ü-nehârı,

Yükün yeynildigör evvelden bârı,

Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez.

 

Doğrusuna gidegör bu yolların

Geçegör sarpını yüce bellerin,

Dünyâ zindânıdır mümin kulların,

Zindanda olan kul kolay eğlenmez.

 

Ömür tamam olup defter dürülür,

Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,

Hakkın dergâhında elbet durulur,

Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.

 

Hüdâyî n'oldu bu kadar peygamber,

Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,

Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,

Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.

 

Üçüncü Murâd Han Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretleri, oğullarından birisinin sünneti için yaptırdığı merâsim dolayısıyla "dünyâya meyletti" denilmesi üzerine şu şiiri söyledi:

 

Alan sensin veren sensin kılan sen

Ne verdinse odur dahi nemiz var

Hakîkat üzre anlayıp bilen sen

Ne verdinse odur dahî nemiz var

 

Tutan el u ayak senden gelüpdür

Gören göz u kulak senden gelüpdür

Efendi dil dudak senden gelüpdür

Ne verdinse odur dahî nemiz var

 

Hudâyâ biz bu zâtı kanda bulduk

Neye ef'âl sıfâtı kanda bulduk

Fenâyı yâ sebâtı kanda bulduk

Ne verdinse odur dahî nemiz var

 

Bizim ahvâlimiz ey Hayy-u Kayyûm

Cenâb-ı Pâkine hep cümle mâlûm

Buyurdun oldu illa kaldı mâdûm

Ne verdinse odur dahî nemiz var

 

Hüdâyî'yi sen eriştir murâda

Senindir çünkü hükm arz u semâda

Efendi dahli yok ğayrın arada

Ne verdinse odur dahî nemiz var

 

YALAN DÜNYA DEĞİL MİSİN!

 

Kim umar senden vefâyı,

Yalan dünyâ değil misin?

Muhammed-ül-Mustafâyı,

Alan dünyâ değil misin?

 

Yürü hey vefâsız yürü,

Sensin hod bir köhne karı,

Nice yüzbin erden geri,

Kalan dünyâ değil misin?

Kimisini nâlân edip,

Kimisini giryân edip,

Âhir-i kâr üryân edip,

Soyan dünyâ değil misin?

 

Kasdedip halkın özüne,

Toprak doldurup gözüne,

Ehl-i gafletin yüzüne,

Gülen dünyâ değil misin?

 

Eğer şâh u eğer bende,

Her kişiyi salan bende,

Kimse mekân tutmaz sende,

Virân dünyâ değil misin?

 

Sihr ile donatıp kendin,

Meydana salan semendin,

Âleme mihnet kemendin,

Salan dünyâ değil misin?

 

İşin gücün dâim yalan,

Çok kişiden arta kalan,

Nice kere boşalarak

Dolan dünyâ değil misin?

 

 Mâverâünnehir böldesinde yetişen velîlerin büyüklerinden Aziz Nesefî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular ki: "Ey oğul! Dünyâ sevgisini gönülden çıkar. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olursa onu terk eyle.

Ey oğul! Dünyâ ve dünyâ nîmeti hayaldir. Gök kubbesi altında hiçbir şey aynı hal üzere kalmaz, hep değişir. Onun için dünyâ malına, makâmına ve dünyâ hayâtına güvenme. Biz bu dünyâda misâfiriz, yolcuyuz. Sonunda ayrılıp gideceğiz. Sıkıntın varsa üzülme. Bir an sonra ne olacağımız belli değil."

Baba Tâhir Uryân (rahmetullahi teâlâ aleyh) İran'da yetişen şâir ve velîlerden olup dübeyitlerinde dünyânın geçiciliğini şöyle açıklıyor:

 

Dünyâ sofradır, insanlarsa misâfirdir

Bugün lâle görülür, yarın da hâzân olur.

Karanlık bir çukurun adın kabir koyarlar

Bana derler ki budur senin evin.

 

Dünyâ malının hepsi yanmalıdır

Dünyâ malından yüz çevirmelidir

Bugün yüreğinde olan derd ile gamı

Mahşer günü için toplamalısın.