DÜNYA - 2
Büyük velîlerinden Ahmed
bin Mesrûk (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Dünyâdan uzaklaşmak,
takvâ sahiblerine, haramlardan uzaklaşanlara kolay gelir."
Türkistan'da yetişen büyük
velîlerden Ahmed Yesevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde
talebelerine buyururdu ki: "Akıllı ve uyanık kimse isen, dünyâya gönül bağlama.
Şeytan seni kandırıp, dünyâya meylettirirse, seni emri altına almış demektir.
Bundan sonra felâketlerden felâketlere sürüklenirsin de hiç haberin olmaz."
Evliyânın büyüklerinden
Ali bin Bendâr Sayrafî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Dünyâ
temeli zorluk üzerine kurulmuş bir evdir. Orada zorluk olmadan yaşamak
imkânsızdır."
Buhârâ evliyâsından ve Şâfiî
mezhebi âlimlerinden Ali bin Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh)
talebelerine sohbetlerinde sık sık şöyle buyururdu: Kişinin dünyâ malını
arttırmaya çalışması, kendisi için bir noksanlık ve onun kârı, kazancı ise,
hayır olmayıp hüsrandır."
Nakşibendî büyüklerinden
Alvarlı Muhammed Lütfi (rahmetullahi teâlâ aleyh) dünyâyı hiç sevmezdi.
Dünyâ malıyla hiç ilgilenmedi. Doksan senelik hayâtında taş taş üstüne koymadı.
Bir evi yoktu. Cenâb-ı Hakka hamdederek; "Elhamdülillah, tapuda kaydım dünyâlık
bir şeyim yok. Babam bu dünyâya bir çivi çakmamıştı. Benim de bir çivim yok."
derdi.
Muhammed Lütfi (Efe)
hazretlerinin "Şenper-i zenburi değmez bu cihan kâşânesi" (Bu cihanın saltanatı
bir sinek kanadına bile değmez) sözü dikkate şâyandır. Yine dünyânın boş
olduğunu şu mısrâları ile dile getirmektedir.
İster allan güller gibi her seher
Âhiri ölümdür hayâldesin
İster olsun hazinende dür, güher
Âhiri ölümdür ne hayâldesin.
İster emirâne kur taht-ı revân
Şâhâne üstünde kurul nev-civân
Hüsrev gibi her gün eyle bir dîvân
Âhiri ölümdür ne hayaldesin
İsterse bu dünyâ hep senin olsun
Şân ü şöhret şerâfetinle dolsun.
Halk-ı zemân hep emrinde bulunsun
Âhiri ölümdür ne hayaldesin.
Tâbiînin meşhurlarından olan,
Âmir bin Abdullah (rahmetullahi teâlâ aleyh) her şeyini Allah yoluna fedâ
etmişti. Süfyân bin Uyeyne: "Âmir bin Abdullah yedi diyetle nefsini Allahü
teâlâya sattı." buyurmuştur. Dünyâya zerre kadar ehemmiyet vermezdi. Eline geçen
her dünyâlığı Allah yolunda sarfeder yanında bir gece dahi kalmazdı. Ma'n bin
Îsâ, onun çok defâ içerisinde on bin dirhem bulunan bir kese ile müslümanların
arasına çıktığını ve bunların tamâmını dağıtmadıkça yatsı namazını kılmadığını
haber vermiştir. Bir defâ nalınları çalındı. Bir daha ölünceye kadar nalın
giymedi.
"Bir şeyi arayan onun
peşinden koştuğu ve bir şeyden korkan ondan kaçtığı halde, Cennet'i arayıp
Cehennem'den kaçan kimselerin, bunlara hiç aldırış etmeden uyuyup kalmaları ne
kadar şaşılacak şeydir!" buyurdu.
Tâbiînden ve evliyânın
meşhurlarından Âmir bin Abdullah Anberî (radıyallahü anh) hazretlerine; Dünyâya
dalan, keyfine düşkün olan ehl-i hevâ için ne dersin diye sorulunca; "Onlar
hakkında ne söylememi istersiniz. Eshâb-ı kirâmdan biriyle görüşüp, sohbet
ettim. Şöyle söyledi: "Bize bildirildi ki, kıyâmet günü îmânı en nurlu olanlar
dünyâda iken nefsini şiddetle hesâba çekenlerdir. Dünyâya dalarak çok
sevinenler, kıyâmet gününde üzüntüsü en şiddetli olacak olanlardır. Dünyâda çok
gülenler, kıyâmet günü çok ağlarlar. Yine bize bildirildi ki, Allahü teâlâ emir
ve yasaklar bildirdi. Emirlere uyup yasaklardan sakınanlar Cennet'e girer.
Emirleri yapıp yasaklardan sakınmayan ve sonra da tövbe eden, azapla ve
korkularla karşılaşır sonra Cennet'e girer. Emirlere uyup, yasaklardan
sakınmayan ve bunda ısrar edip bu hâl üzere ölenleri ise, Allahü teâlâ dilerse
affeder, dilerse azâb eder."
Âlim ve evliyâdan Amr bin
Mürre (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebesi Selîm bin Rüstem
anlatır: Dünyâyı sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında; "Kim dünyâya
yönelip dünyâlık peşinde koşarsa âhiretini yıkar. Kim ahirete faydalı amel
yaparsa, dünyâya düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fânî geçici olanı verip bâki,
kalıcı olanı alır." buyurdular.
Tâbiîn devrinin
tanınmış hadîs ve tefsîr âlimlerinden Atâ bin Meysere el-Horasânî (rahmetullahi
teâlâ aleyh) nasîhat isteyenlere: "Dünyâya çok düşkün olduğunuzu görüyorum. Size
âhireti tavsiye ederim. Dünyâ işleriyle uğraşırken âhiretinizi unutmayınız. Bir
kimsenin dünyâda makam, mal ve mülk sâhibi olması, herkesin yanında sözünün
geçmesi, âhirette Cehennem'e düşmesine, ateşte yanmasına mâni olamaz. Orada
hüküm, Allahü teâlânındır. Dilerse azâb eder, dilerse Cennet'ine koyar. Onun
için bu dünyâda, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya, şu imtihan yurdunda, îmân
edip, sâlih ameller yapan, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan, bu uğurda gelen
sıkıntılara katlananlardan olmaya çalışmak lâzımdır." buyururdu.
Anadolu'da yetişen velîlerin
büyüklerinden Azîz Mahmûd Hüdâyî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine,
Osmanlı tahtında yirmi yıl kadar saltanat süren Üçüncü Murâd Han, büyük muhabbet
besler ve yapacağı işlerde onun ile istişâre yapardı. Pâdişâh 1595 Haziranında
vefât ettiği zaman, Hüdâyî hazretleri şu ilâhîyi söylemiştir.
Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.
İki kapılı bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.
Bakma bunun karasına ağına,
Gönül verme bostanına bağına,
Benzer hemân çocuk oyuncağına,
Burda aklı olan insan eğlenmez.
Vârını îsâr et Mevlâ yoluna,
Bunda ne eylersen anda buluna,
Bir gün sefer düşer berzah iline,
Otağı kalkacak Sultan eğlenmez.
Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı,
Durur mu anladın leyl-ü-nehârı,
Yükün yeynildigör evvelden bârı,
Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez.
Doğrusuna gidegör bu yolların
Geçegör sarpını yüce bellerin,
Dünyâ zindânıdır mümin kulların,
Zindanda olan kul kolay eğlenmez.
Ömür tamam olup defter dürülür,
Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,
Hakkın dergâhında elbet durulur,
Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.
Hüdâyî n'oldu bu kadar peygamber,
Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,
Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,
Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.
Üçüncü Murâd Han Azîz Mahmûd
Hüdâyî hazretleri, oğullarından birisinin sünneti için yaptırdığı merâsim
dolayısıyla "dünyâya meyletti" denilmesi üzerine şu şiiri söyledi:
Alan sensin veren sensin kılan sen
Ne verdinse odur dahi nemiz var
Hakîkat üzre anlayıp bilen sen
Ne verdinse odur dahî nemiz var
Tutan el u ayak senden gelüpdür
Gören göz u kulak senden gelüpdür
Efendi dil dudak senden gelüpdür
Ne verdinse odur dahî nemiz var
Hudâyâ biz bu zâtı kanda bulduk
Neye ef'âl sıfâtı kanda bulduk
Fenâyı yâ sebâtı kanda bulduk
Ne verdinse odur dahî nemiz var
Bizim ahvâlimiz ey Hayy-u Kayyûm
Cenâb-ı Pâkine hep cümle mâlûm
Buyurdun oldu illa kaldı mâdûm
Ne verdinse odur dahî nemiz var
Hüdâyî'yi sen eriştir murâda
Senindir çünkü hükm arz u semâda
Efendi dahli yok ğayrın arada
Ne verdinse odur dahî nemiz var
YALAN DÜNYA DEĞİL MİSİN!
Kim umar senden vefâyı,
Yalan dünyâ değil misin?
Muhammed-ül-Mustafâyı,
Alan dünyâ değil misin?
Yürü hey vefâsız yürü,
Sensin hod bir köhne karı,
Nice yüzbin erden geri,
Kalan dünyâ değil misin?
Kimisini nâlân edip,
Kimisini giryân edip,
Âhir-i kâr üryân edip,
Soyan dünyâ değil misin?
Kasdedip halkın özüne,
Toprak doldurup gözüne,
Ehl-i gafletin yüzüne,
Gülen dünyâ değil misin?
Eğer şâh u eğer bende,
Her kişiyi salan bende,
Kimse mekân tutmaz sende,
Virân dünyâ değil misin?
Sihr ile donatıp kendin,
Meydana salan semendin,
Âleme mihnet kemendin,
Salan dünyâ değil misin?
İşin gücün dâim yalan,
Çok kişiden arta kalan,
Nice kere boşalarak
Dolan dünyâ değil misin?
Mâverâünnehir böldesinde
yetişen velîlerin büyüklerinden Aziz Nesefî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
hazretleri buyurdular ki: "Ey oğul! Dünyâ sevgisini gönülden çıkar. Allahü
teâlânın rızâsına kavuşmak yolunda senin önüne ve yoluna bir şey engel olursa
onu terk eyle.
Ey oğul! Dünyâ ve dünyâ
nîmeti hayaldir. Gök kubbesi altında hiçbir şey aynı hal üzere kalmaz, hep
değişir. Onun için dünyâ malına, makâmına ve dünyâ hayâtına güvenme. Biz bu
dünyâda misâfiriz, yolcuyuz. Sonunda ayrılıp gideceğiz. Sıkıntın varsa üzülme.
Bir an sonra ne olacağımız belli değil."
Baba Tâhir Uryân
(rahmetullahi teâlâ aleyh) İran'da yetişen şâir ve velîlerden olup
dübeyitlerinde dünyânın geçiciliğini şöyle açıklıyor:
Dünyâ sofradır, insanlarsa misâfirdir
Bugün lâle görülür, yarın da hâzân olur.
Karanlık bir çukurun adın kabir koyarlar
Bana derler ki budur senin evin.
Dünyâ malının hepsi yanmalıdır
Dünyâ malından yüz çevirmelidir
Bugün yüreğinde olan derd ile gamı
Mahşer günü için toplamalısın. |