|
SENÂULLAH-İ SEBNEHLÎ
Hindistan'da yetişen büyük âlim ve velîlerden. Mazhar-ı Cân-ı Cânân
hazretlerinin önde gelen talebelerinden. İsmi Senâullah, nisbesi Sebnehlî'dir.
Mevlevî Senâullah-i Sebnehlî diye tanınır. Din ilimlerinde mütehassıs idi.
Kaynak eserlerde, doğum ve vefât târihleri ile hâl tercümesi hakkında mâlûmât
bulunmamakta ise de, on dokuzuncu asrın başlarında vefât ettiği bilinmektedir.
Kırâat,
hadîs ve diğer naklî ilimleri, Şâh Veliyyullah Ahmed Sâhib-i Dehlevî'den okuyan
Senâullah-i Sebnehlî, evliyâlık yolunda Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinden çok
istifâde etti. İlk zamanlarında hocasının emriyle, HâceMûsâ Hân'dan feyz aldı.
Onun sohbetlerinde bulunarak çok ilerledi.Hâce Mûsâ Hân da, Mazhar-ı Cân-ı
Cânân'ın halîfelerindendi.Mûsâ Hân hazretlerinin bâtınî kemâlâtından çok
istifâde etti. Evliyâlık yolunun son makamlarına kadar yükseldi. Ondan ve
dolayısıyla Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinden icâzet alıp, Sebnehl beldesinde
talebe yetiştirmeye başladı. O beldenin insanlarına, İslâm ilimlerini, tasavvufî
mârifetleri öğretti. Çok talebe yetiştirdi.
Senâullah-i Sebnehlî hazretleri devamlı ibâdetle meşgûl olur, vakitlerini hiç
zâyi etmezdi. Yüksek ilim sâhibi olmakta, ilimle amel etmekte, her hâlinde
istikâmet sâhibi olmakta, sabır ve güzel ahlâkta fevkâlâdeydi. Hep Allahü
teâlâyı düşünür, O'ndan gâfil olmazdı. Devamlı murâkabe hâlindeydi. Hep Allahü
teâlânın ihsân ettiği sayısız nîmetleri, bunlara karşılık olarak O'na hakkıyla
ibâdet edemediğini düşünür, kendini kusurlu ve kabahatli görürdü. Şüpheli
şeylerden çok sakınırdı.
Buyurdu
ki: "Bir defâsında, dünyâya düşkün olan devlet adamlarından birinin yemeğini
yemiştim. Kalbim ve rûhum sıkıldı. Mâneviyâtım bulandı. Ne kadar tövbe istigfâr
ettiysem, eski iyi ve huzurlu hâlime gelemedim. Gerçi doğru yoldan hiç
ayrılmadım ama, mânevî lezzetimi kaybettim. Demek ki yediğim o yemek şüpheli
imiş."
Senâullah-i Sebnehlî, bir gece rüyâsındaPeygamber efendimizi gördü.Peygamber
efendimiz ona, günlük olarak bir rubiyye (Hind lirası) tâyin buyurdu ve ona çok
iltifât eyledi.Bu rüyâdan birkaç gün sonra, zenginlerden birisi Senâullah
hazretlerine gelip, ihtiyaçlarını karşılamak üzere kendisine her gün bir rubiyye
vereceğini söyledi.
Senâullah-i Sebnehlî hazretleri buyurdu ki:
"İmâm-ı
Rabbânî Müceddîd-i elf-i sânî hazretlerinin mübârek sînelerinden, büyükler
yolunun feyz ve nûrları, coşkun bir sel misâli öyle akmakta idi ki, onu
sevenlerdeki bütün karartı ve lekeleri, kalbden silip götürürdü."
KERÂMET ve MENKÎBELERİ
MÜCEDDİDİYYE YOLU
Senâullah-i Sebnehlî hazretleri, zâhirî ve bâtınî ilimlerdeki tahsîlini
tamamlayıp, icâzet ve hilâfet aldıktan sonra, talebe yetiştirmek üzere memleketi
olan Sebnehl'e gitti. Vazifeye başladığı sırada, hocası Mazhar-ıCân-ı Cânân, ona
bir mektup yazarak buyurdu ki: "Her nerede bulunursanız bulununuz, Allahü teâlâ
sizinle berâberdir. Oraya gittiniz. Mübârek olsun! Bu fakîre olan bağlılığınızın
harâreti eksilmesin; yâni her hâlinizle bizi temsil edin ki, bu yolun kıymeti
oralarda da anlaşılsın. Dervişlik demek, sâdece birine bağlanmak demek değildir.
Dervişlik, gönlünü toparlayıp, kul olduğunu düşünmek ve kulluğu ile meşgûl
olmak, kalbe dağınıklık getirmemek, vakitlerini hep hâlis niyet ile, Allahü
teâlânın dînine hizmetle geçirmektir. Allahü teâlâ size büyük bir saâdet
vermiştir. Bunun şükrünü yapmak ancak şöyle olabilir ki, Cüneyd-i Bağdâdî
hazretleri; "Şükür, Allahü teâlânın verdiği nîmetleri, O'nun râzı olduğu şeye
sarfetmektir" buyurmuştur.
İstenmediği hâlde, Allahü teâlâ tarafından maddî bir nîmet gelirse, bunu kabûl
etmeli, sıkılmamalıdır. Çünkü istenmeden gelen şeyler tevekkülü bozmaz. Hele bu
zamanda gönül dağınıklığını giderir. Fakat, maddî şeylere gönül vermemenin
elbette mühim şart olduğu unutulmamalıdır. Tevekkül, gönül huzûrunu temin eder.
Tasavvuf ehlinin sermâyesi de işte bu gönül huzûrudur. Allahü teâlâ
Resûlullah'ın sünnet-i seniyyesine bağlı olanları ve Müceddidiyye yolunun
bağlılarını zâyi etmez.
Bu
mübârek yolu öğretmekle, bu hususta talebelere ders vermekle meşgûl olunuz.
Vakitlerinizi bunlara sarfetmenin, size dünyâ ve âhiret saâdetlerini temin
edeceğini iyi biliniz. Her sabah büyük âlimlerin isimlerini söyleyiniz,
etrâfınızda bulunanlara da böyle yapmalarını, duâ ederken onların isimlerini
araya koyup, onları vesîle ederek duâ etmelerini söyleyiniz.
Cenâb-ı
Hakk'ın rahmetinden ümidli olunuz ve O'ndan gayrısından bir şey
beklemeyiniz.Çevrenizde dinsizlerin çıkardıkları fitnelerden endişe etmeyiniz.
Öyle ümîd ediyorum ki, Allahü teâlâ benim dostlarımı zarara uğratmaz. Bizi
yanınızda biliniz. Vesselâm."
KAYNAKLAR
1)
Makâmât-ı Mazhariyye; s.93
2)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.18, s.203
|
|