MUHAMMED MURÂD EFENDİ
İstanbul'da yetişen âlim ve velîlerden. 1788 (H.1203) senesinde İstanbul'da
doğdu. 1847 (H.1264) senesinde vefat etti. Kabri İstanbul'da Çarşamba semtinde
tekkesi yanında kurduğu Dâr-ül-Mesnevî bahçesindedir. Babası Şeyh Abdülhalîm
el-Ahıshavî en-Nakşîbendî'dir.
Beş
yaşında iken Muhammed Himmet Efendi mektebine başlayıp Kur'ân-ı kerîm okumayı
öğrendi.Yedi yaşında Kur'ân-ı kerîmi ezberlemeye başladı. On yaşında hıfzını
bitirdi. Hıfzını tamamlayınca babası o devrin İstanbul'da bulunan kırâat
âlimlerini dâvet edip Sultan Selim Câmiinde hatm duası yaptırdı. Üç gün müddetle
cemiyetler tertib edildi. Ziyafet verildi.Bundan sonra Hace Ahmed Efendinin
mektebinde iki sene secâvend, tecvid ilmihal öğrendi. Birgivî
Şerhi ve benzeri kitabları okudu. On iki yaşında Bolulu Hace Halil Efendiden
Arapça öğrenmeye başladı. Sarf ve nahiv öğrenip İzhar kitabını okudu.
Sonra Şeyh Yahya Efendiden Molla Câmi hazretlerinin Kâfiye Şerhini (Molla
Câmi kitabını) okuyup tamamladı. Bu hocasından mantık ilminde İsâgûci,
Tasavvurât kitablarını da okudu. Bu kitablardan bazılarını başka
hocalardan da okuyup tamamladı. Yine Meşârik-ül-Envâr, İbn-i Melek,
Şerh-i Akâid kitablarını ders almak sûretiyle okudu. Bu sırada onsekiz
yaşında idi. Farsçadan da Tuhfe-i Vehbî, Pend-i Attar, Gülistan,
Bostan kitablarını Divan-ı Hâfızı Şirâziden bir miktar okudu.
Bu
tahsilinden sonra Eyüb Sultan
semtinde Abdullah Kaşgarîden de ders alıp bazı kitabları ondan okudu. Bu
kitablar arasında Mesnevî-yi Şerîfi de
okudu.
Tasavvufta ise Nakşibendiyye yolunun rehberlerinden Şeyh Nimetullah
Efendiye talebe olup sohbetlerinde ve derslerinde bulundu. Bu hocasından
Mişkat-ül-Mesabîh ve büyük İslam âlimi İmam-ı Rabbânî hazretlerinin İslâm
dünyasında meşhur ve emsalsiz kitabı Mektûbât-ı Şerîfi okudu. Yine Vâiz
Muhammed bin Muhammed Şeyh Hüşgûn'dan kırâat-ı seb'a ve kırâat-ı aşereyi okudu.
Meşayıh-ül-Kurra Eyyüb Sultan Câmii baş imamı ve Sultan Ahmed Câmii Cumâ vâizi
El-Hâc Abdullah Efendiden de kırâat-ı aşere okudu. 1814 (H.1230) senesinde
başlayıp iki buçuk sene müddetle İmâmzâde Hâfız Muhammed Es'ad Efendiden
Taftazânînin Akâid-i Nesefî Şerhini, Haşiye-iHayâlî, Kâdî-Mîr,
Muhtasar-ül-Müntehî kitabları ve Şifâ-ı Şerîf, Dürer,
Mutavvel, Hulâsatül-Hisab, Menâr Şerhi İbn-i Melek gibi
kitabları okudu. 1824 (H.1240) senesinde Regâib gecesinde devrin meşhur yirmi
âliminden meydana gelen bir heyet huzurunda ve kalabalık bir cemâat önünde
icâzet aldı.Kendisi de zamanla yetişdirdiği
talebelere icazet vermiştir.
Bolulu
Seyyid Nu'man Efendi,Yemenicizâde Seyyid Hâfız Muhammed Efendi, Seyyid Hâfız
Muhammed, Hâfız Necib Efendi ve Hâfız Ömer Derviş Hasan meşhur talebeleridir.
Osmanlı
sultanlarından Üçüncü SelimHan, Dördüncü Mustafa Han ve Gâzi İkinci Sultan
Mahmûd Han devirlerini yaşamış bir âlim olup kıymetli eserler yazmıştır. Bunlar
arasında altı cildlik
Mesnevî şerhi Hülâsat-üş-Şürûh, Şerh-i Tuhfe-i Şâhidî, Risalet-üs-Sakaleyn,
Muin-ül-Vâizîn, Ferîdüddîn Attâr'ın Pendnâme'sine yazdığı Mâhadar
adlı şerh, Kavâid-i Fârisî ve Divânı en önemli eserleridir.
Murad
Molla Dergâhında şeyhlik yaptı. Sultan Ahmed Câmiinde vaaz verirdi. Tekkenin
yanında bir Dâr-ül-Mesnevî yaptırdı. Burada
Mesnevî okuttu. Farsça bilgisi
çok
derindi. Devrinin ileri gelenlerine çok tesirli olmuştur. Ayrıca şairdi.
Buyurdu
ki: "Dünyada ve ahirette selâmeti isteyen kimse önce bedenini sıhhatli tutup,
ihtiyacından fazla şeyleri kazanmak için haddi aşmamalıdır. Kendine her ne
muamele yapılırsa başkasına da o muameleyi yapmalıdır. Bu nasihatı kabul eden
kimse dünya ve ahirette selamet bulur."
"İlim
ve mârifet ehli şöyle tenbih etmişlerdir: Üç kimse ile arkadaş olup sohbet et.
Birincisi, ilim ehli ve hüner, sanat sahibi olan kimselerle arkadaş ol. Dünyâ ve
âhiret saâdetine kavuşman kolay olur. İkincisi, güzel ahlak sahibi kimselerle
arkadaş ol. Çünkü böyle kimseler dostun ayıbını görmemezlikten gelerek örterler
ve bu ayıbını nasîhatla, düzeltirler. Bu hususta çok gayret gösterirler.
Üçüncüsü; kötü niyetli olmayan, dünyaya düşkünlük göstermeyen, sâdık ve ihlâslı
olan kimseler.
Şu üç
sınıf kimseden de sakınmak lazımdır: Birincisi, fısk ve fücur ehli olup, günah
işleyen, nefislerine uyup Allahü teâlânın emrinden çıkan kimselerdir. Bunlarla
arkadaşlık ne dünyâ rahatı kazandırır ne de âhirette rahmete kavuşturur! İkinci
grup, yalancı ve hâin olanlardır. Bunlarla dostluk acı azaba ve felâkete sebeb
olur. Senden başkasına, başkasından sana söz taşır... Üçüncü sınıf, ahmak
olanlardır. Bunların sözlerine itimat edilmez. Ne fayda sağlayabilirler ne de
bir zarara mani olabilirler. Hayırlı gördükleri şer, faydalı gördükleri
zararlıdır. Zararlı gördükleri faydalıdır."
"Şu
hususlar iyi bir müslümanın vasıflarındandır. Allahü teâlâ
mealen; "Mü'minler
ancak kardeştir" (Hucurat Sûresi-13) buyurdu. Mü'minin itikadı doğru
olmalıdır. Kendi nefsi için ne muâmele yaparsa müslüman kardeşleri için de aynı muâmeleyi
yapmalıdır. Devamlı tâat üzere bulunup günahlardan sakınmalıdır. Doğru sözlü ve
yalandan uzak olmalıdır. Hayra koşmalı ve hayra teşvik edici olmalıdır. Çok
merhametli ve şefkatli olup her hususda adaletten ayrılmamalıdır. İslamiyetten
asla ayrılmamalı, ahdinde sağlam ve vâdinde doğru olmalıdır. Hayır işleri tehir
etmemeli ve değiştirmemelidir. Her hususda insaflı olmalı Allahü teâlânın her
şeyi bildiğini aklından çıkarmamalıdır. Allahü teâlâ herşeye kâdirdir. Yumuşak
huyluluğunun yanında şüphe ve tereddütten kurtulmuş bir kalbe sâhib olmalıdır.
Sâlih
ve başkasının iyiliğine çalışan iyi kalbli bir kimse olmalıdır. Allahü teâlâ
meâlen; "Kim salih
amel işlerse (sevab) kendinedir." (Fussilet Sûresi-46) buyurdu.
Gururlu olmamalı ve ibâdeti dünya menfaati için yapmamalı. Dostlar için
iyi niyetli olup her feyzini Allahü teâlâdan bilmeli..."
KAYNAKLAR
1)
Osmanlı Müellifleri; c.1, s.169
2)
Mâhadar; s.388
|