CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

MUHAMMED BİN HANEFİYYE

Büyük âlim ve velî, hazret-i Ali'nin oğlu. Annesi Havle binti Câfer bin Kays-ı Hanefiyye olduğu için, İbn-i Hanefiyye denilir. 641 (H.21) senesinde doğdu. 700 (H.81)de Medîne'de vefât etti. Muhammed Hanîf, Muhammed Hanefiyye ve Muhammed-ül-Ekber de denir. İsmi Muhammed, künyesi Ebü'l-Kâsım'dır. Nesebi,Muhammed bin Ali bin Ebî Tâlib bin Abdülmuttalib bin Hâşim binAbd-i Menâf bin Kusey'dir.

Künyesinin Ebü'l-Kâsım olması, Peygamber efendimiz tarafından hazret-i Ali'nin evlâdına verilen husûsî bir izin iledir. Muhammed bin Hanefiyye, hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin'den sonra, hazret-i Ali'nin oğullarının en üstünüydü. Münzir-i Sevrî bildirdi ki: "Ben, bir defâ Muhammed bin Hanefiyye'ye; "Senin hem ismin hem de künyen, Peygamber efendimizin isim ve künyesi gibidir, bu ise câiz midir?" dedim, cevap olarak; "Ben, babam hazret-i Ali'den duydum. Buyurdu ki: "Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem; "Yâ Resûlallah, sizden sonra Allahü teâlâ bana bir erkek evlâd ihsân ederse, ismini ve künyesini sizin mübârek isminiz ve künyeniz gibi versem bir mahzuru var mıdır?" diye arz edince, Resûlullah efendimiz; "Evet oğlunuzun ismini ve künyesini benim ismim ve künyem ile verebilirsiniz. Lâkin ondan başka ismimin ve künyemin aynı kişide birlikte bulunması helâl değildir." buyurdu. Babam bunu söyledikten sonra bana; "Resûlullah efendimizden müsâde almıştım. Onun için sana, Muhammed ismini ve Ebü'l-Kâsım künyesini verdim." dedi.

Ebû Hamza bildirdi ki: "Bir gün bir kimse Muhammed binHanefiyye'nin yanına geldi ve; "Esselâmü aleyke yâ Mehdi." diye selâm verdi. İbn-i Hanefiyye buyurdu ki: "Doğru söylüyorsun. Ben insanları, hidâyete, doğru yola ve hayra dâvet etmek ve doğru yolu göstermek bakımından Mehdi'yim. Lâkin âhir zamanda gelecek olan Mehdi (aleyhirrahme) değilim. Öyle anlaşılmaması için bana selâm vereceğiniz zaman "Esselâmü aleyke yâ Muhammed veya yâ Ebe'l-Kâsım, deyin. Başka isim ile hitâb etmeyin" buyurdu.

Muhammed bin Hanefiyye, ilimde üstün derecelere sâhipti. Abdullah ibni Abbâs ile berâber, fıkıh, hadîs, tefsîr gibi ilimleri kitaplara yazdılar. Muhammed bin Hanefiyye haramlardan ve şüpheli şeylerden sakınmakta ve güzel huyları kendinde toplamakta çok üstün olup, bu hâliyle mübârek babaları hazret-i Ali'nin husûsî muhabbet ve takdirine kavuşmuştu. İbn-i Hanefiyye aynı zamanda çok cesur ve fevkalâde kuvvet ve şecâat sâhibiydi. Bu durumu bildiren çeşitli misâller vardır. Bir defâ, hazret-i Ali'nin aldığı zırh uzunca olduğundan, alt kısmından biraz kesilmesi îcâb ediyordu. Hazret-i Ali kesilmesi gereken kısmı işâretledi. Oğluna işâretli yerin alt tarafını kesmesini söyledi. İbn-i Hanefiyye, zırhı bir eline aldı. Diğer eliyle de, işâretli yerden çekip kopardı.

Muhammed ibni Hanefiyye Cemel ve Sıffîn Muhârebelerine karışmak istemedi ise de, babasının; "Babanın bulunduğu tarafın haklı olduğundan şüphen mi var?" sözü üzerine babasının yanında yer almış ve babasının sancağını taşımıştır. Kahramanlık ve şecâatte eşsizdi. Hazret-i Ali şehîd olduktan sonra Abdullah ibni Zübeyr ve Abdülmelik bin Mervân arasındaki hâdiselere karışmamak için Kûfe'ye hicret etti. Abdullah ibni Abbâs Tâif'de 684 (H.65)de vefât edince cenâze namazını Muhammed bin Hanefiyye kıldırdı. Muhammed bin Hanefiyye hazretleri Kûfe'de iken, iki defâ hac yapmak istedi ise de siyâsî karışıklıklar sebebi ile yapamadı. İkinci defâ da hac yapamayınca çok sayıda kimse etrafında toplanıp; "Biz sizin emrinizdeyiz. Eğer emrederseniz harb bile yaparız." dediklerinde, İbn-i Hanefiyye, onlara çok güzel nasihat ve tavsiyelerde bulunup, hepsini sakinleştirdi. Daha sonra Abdülmelik bin Mervân duruma hâkim olup, herkes kendisine bîat etti. Muhammed bin Ömer, İbn-i Hanefiyye'ye bir mektup yazarak buyurdu ki: "Ben Abdülmelik'e bîat ettim. Siz de bîat edin. Çünkü bîat edilmiyecek hiçbir sebeb kalmamıştır. Bütün ümmet Abdülmelik'e bîat etti." Bunun üzerine Muhammed bin Hanefiyye, Abdülmelik'e bir mektup yazdı. Mektubunda buyurdu ki: "Bismillâhirrahmânirrahîm. Bu mektup, Muhammed bin Ali'den müminlerin emiri Abdülmelik'e. Ben bu ümmetin içinde meydana gelen ihtilaflardan uzak durdum ve hiç kimseye bîat etmemiştim. Artık bu ihtilâflar bitti ve herkes sana bîat etti. Biliniz ki ben de bu ümmetten biriyim. Sulh ve iyilik isterim. Ben de sana bîat ettim. Gördüm ki, insanlar sizin etrâfınızda toplandı. İsterim ki siz de vefâkârlık yaparsınız. Eğer haksızlık ve zulüm yaparsanız hiçbir hayrınız kalmaz. Buna rağmen bize haksızlık yaparsanız ve bîatımızı kabul etmezseniz, biliniz ki yeryüzü geniştir."

Abdülmelik bin Mervân mektubu okuyup etrafındakilerle istişâre ettikten sonra yazdığı cevabî mektûbda şöyle dedi: "Ey Muhammed bin Ali, siz bize yakınsınız. Akrabâmsınız. Mâdem ki siz bize bîat ettiniz, biliniz ki, sizin bîatınızı kabûl ettim. Size vâd ediyorum ki, bundan sonra Allahü teâlânın ve Resûlünün emânındasınız. Bizden size ve arkadaşlarınıza hiçbir zarar gelmez. Şehrinize dönüp, istediğiniz gibi hareket ediniz. Ben sağ oldukça size hiç kimse bir zarar veremez." Abdülmelik bin Mervân daha sonra, Hicâz ve Irak'ın valisi olan Haccâc binYûsuf'a mektup yazarak Muhammed bin Hanefiyye'ye hiç zarar vermemesini, ona karışmamasını, iyilik ve ikrâmda bulunmasını emretti. Bunun üzerine Muhammed bin Hanefiyye, Medîne-i Münevvere'ye döndü. Bâki mevkiinde bir ev yaptırıp, oraya yerleşmek arzûsunda olduğunu Halife Abdülmelik'e bildirdi. Halîfe derhal izin verip evi kendisi yaptırdı. Muhammed bin Hanefiyye âilesi ile berâber o eve yerleşti. 700 (H.81)'de Medîne'de vefât etti.Cenâze namazını hazret-i Osman'ın oğlu hazret-i Eban kıldırdı. Abdullah, Hamza,Câfer, Hasan, İbrâhim, Kâsım, Abdurrahmân ve Rukayye isimli çocukları olmuştu.

Muhammed bin Hanefiyye, babası hazret-i Ali'den şöyle bir hadîs-i şerîf rivâyet etti.

Resûlullah efendimiz; "Ümmetime şefâat edeceğim. Hattâ Rabbim; "Yâ Muhammed! Râzı mısın?" diye nidâ edecek. Ben de; "Evet yâ Rabbî, râzıyım." diyeceğim." buyurdu.

 

KERÂMET VE MENKÎBELERİ

CENNET'İN KARŞILIĞI

Muhammed bin Hanefiyye buyurdular ki: "Bir kimse seyyidleri ve âlimleri severse, o kimse çok günahkâr bile olsa, Allahü teâlâ o kimseye pekçok ihsânlarda bulunur."

"Kanâatkâr olup, elini ve dilini kötülükten muhâfaza edip, evinde oturan kimseye Allahü teâlâ merhâmet etsin. Allahü teâlânın sevdikleriyle görüşmek onların sohbetlerine katılmak büyük bir nîmettir. Kim bu nîmete kavuşmuş olarak ölürse, şüphesiz Allahü teâlânın ihsânlarına ve Cennet'ine kavuşur ve orada sevdikleriyle berâber olur."

"Allahü teâlânın rızâsı için olmayan her şey boştur, mânâsızdır."

"Kimin nefsi ıslâh olmuş ise, onun nezdinde dünyânın zerre kadar kıymeti yoktur."

"Allahü teâlâ, Cennet'i nefslerinize karşılık kıldı. Nefsinizi, Cennet dururken, başka şeylere satmayınız."

 

KAYNAKLAR

1) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s.91

2) Hilyet-ül-Evliyâ; c.3, s.179

3) Tam İlmihâl Seâdet-iEbediyye; (49. Baskı); s.1090

4) Vefeyât-ül-A'yân; c.1, s.449, c.4, s.169

5) Ensâbü'l-Eşrâf; c.5, s.214, 223, 260

6) Tabakât-ıŞîrâzî; s.62

7) El-A'lâm; c.6, s.270

8) Kâmûs-ül-A'lâm; c.6, s.2190

9) Eshâb-ı Kirâm; (8. Baskı) s.364

10) Nûrü'l-Ebsâr; s.103

11) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.1, s.373

12) Tarâik-ül-Hakâyık; c.2, s.228