MUHAMMED BİN FADL BELHÎ
Büyük
velîlerden. Adı Muhammed bin Fadl bin Abbâs bin Hafs, künyesi Ebû Abdullah olup,
aslen Belhlidir. Belh'te kendisini anlıyamadıkları için şehirden sürdüklerinden,
Semerkand'a yerleşmiştir. Muhammed bin Fadl, Ahmed bin Hadraveyh'in talebesi
olup, daha birçok âlimin sohbetinde bulunmuştur. Semerkand'da kadılık yaptı. 931
(H.319) senesinde burada vefât etti.
Ebû
Osman, Muhammed bin Fadl için şöyle demiştir: "Şâyet kendimde biraz kuvvet
bulsam, kardeşim Muhammed bin Fadl'a giderim. Çünkü onu görmekle kalbim ferah
buluyor." Ayrıca şöyle demiştir: "Muhammed bin Fadl, insanların iyisini
kötüsünden seçip ayırandır."
Hacca
giderken Nişâbûr'a uğradığında, sohbet etmesini istediler. Muhammed bin Fadl,
Kürsiye çıkarak; "Allahü teâlâ büyüktür. Allahü teâlânın zikri büyüktür. Rızâ,
en büyük olan Allahü teâlâdandır." dedi ve kürsiden indi.
Ebû
Osman Hîrî, Muhammed bin Fadl'a yazdığı bir mektupta "Bedbahtlığın alâmeti
nedir?" diye sorduklarında; "Bedbahtlığın alâmeti üçtür: Bir kimseye ilim
verilir ama amel etmek için yardım edilmez. Amel etmeye yardım edilir ama bu
sefer de ihlâsdan mahrum edilir. Üçüncüsü ise âlimler ile sohbet etmek nasîb
olur, fakat onlara hürmet etmekten mahrum edilir." buyurmuştur.
Muhammed bin Fadl buyurdu ki:
"İslâmiyet nûrlarının
kalblerden ayrılıp, kalblerin kararmasına dört şey sebeb oldu: Bildikleri ile
amel etmemek. Bilmeyerek yapmak. Bilmediklerini öğrenmemek. Başkalarının
öğrenmelerine mâni olmak."
"İnsanların en ârifi, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirme husûsunda gayret
sarf eden ve Peygamber efendimizin sünnet-i seniyyesine tâbi olanlardır."
"Errahmân demek; Allahü teâlânın, dünyâda iyi ve kötü herkese ihsân etmesi
demektir."
"İnsanların, nefsin istek ve arzularından uzaklaşmak için ıssız çöllere
çekilmesi, ne kadar şaşılacak bir şeydir. Zîrâ insanların arasına çıkmak,
Peygamberlerin sünnetidir."
"İlim
kaledir. Cehâlet meçhûldür. İyi arkadaş rızıkdır. Kötü arkadaş, keder ve
üzüntüdür. Akrabâyı ziyâret etmek hasenedir. Sıla-i rahmi kesmek musîbettir.
Sabır kuvvettir.Cüret âcizliktir. Doğruluk kuvvettir. Yalan zayıflıktır. Mârifet
doğruluktur. Akıl tecrübedir."
"İlmin tadından zevk alan,
onsuz yapamaz. Devamlı ilimle meşgûl olur."
"Zâhidlerin gözleri, âriflerin ise kalbleri ağlar."
"Bir
müridi (talebeyi) dünyâ malı toplamaya istekli görürsen, bil ki, onun bu isteği
aşağılık, Rabbine sırt çevirme ve başaşağı dönme nişânıdır."
"Şükrün
neticesi; Allahü teâlâyı sevmek ve O'ndan korkmaktır."
"Dil
ile zikretmek, günahlara keffârettir. Kalb ile zikr, Allahü teâlâya yakınlık ve
mertebenin yükselmesidir."
"Güneşin doğuşundan, güneşe gözle bakılabildiği sürede (işrak zamanına kadar)
namaz kılmak haramdır. Ancak işrak vaktinden sonra nâfile kılmak mübah olur."
KAYNAKLAR
1)
Hilyet-ül-Evliyâ; c.10, s.232
2)
Şezerât-üz-Zeheb; c.2, s.282
3)
Fâideli Bilgiler (6. Baskı); s.175
4)
Nefehât-ül-Üns; s.168
5)
Tabakât-ı Sûfiyye; s.212
6)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.88
7)
Risâle-i Kuşeyrî; s.118
8)
Tezkiret-ül-Evliyâ; s.282
9)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.227
|