|
EBÜ'L-ABBÂS EL-GAMRÎ
Şâfiî mezhebi âlimlerinden
ve büyük velîlerden. İsmi, Ahmed olup, babasınınki Muhammed'dir. Künyesi Ebü'l-Abbâs
ve lakabı Şihâbüddîn'dir. Ebü'l-Abbâs el-Gamrî diye tanınmıştır. Aslen, Mısır'da
Kâhire ile Dimyât arasında bulunan Mahalle beldesindendir. Doğum târihi ve yeri
tesbit edilememiştir. Daha çok Kâhire'de ikâmet ederdi. 1499 (H.905) senesinde
orada vefât etti.
Ebü'l-Abbâs el-Gamrî, çok küçük iken, babası ile birlikte Mekke-i mükerremede
Ebü'l-Feth el-Merâgî gibi âlimlerin sohbetlerinde bulundu. Çocuk yaşta iken
babası vefât etti. Kendisi ilim öğrenmek gayreti içinde yetişti. Ebû Cüleyde'nin
yanında Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. İbn-i Hacer-i Askalânî hazretleri ile
görüşüp, sohbetinde bulundu. Ders aldı. Ayrıca; Alemüddîn-i Bülkînî, Şâvî,
Hicâzî ve İmâm-ül-Kâmiliyye gibi zâtlardan ilim öğrendi. Birçok âlimden icâzet
aldı. Eskiden ezberlemiş olduğu şeyleri (kitapları), 1448 (H.852) senesinde
Hayreddîn İbn-ül-Kasbî'ye dinletirdi. Durup dinlenmeden çalışmış ve zamânının
büyük âlimlerinden olmuştur.
İlk önceleri Mahalle ve
Kâhire beldelerinde tanındı. Sonra meşhûr olup, şöhreti her tarafa yayıldı.
Birkaç defâ hacca gitti. Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverede bir miktar
mücâvir olarak kaldı.
Ebü'l-Abbâs el-Gamrî'nin yazı kâbiliyeti pek fazla idi. Pekçok kitabı yazarak
çoğaltmıştır. İlim ve mârifette; sağlam, kuvvetli ve dayanıklı bir dağ misâli
idi. Vekâr sâhibi, gâyet ağırbaşlı ve heybetli bir zât idi. Çok hayır ve hasenât
yapardı. Çok câmi ve mescid yaptırmakla tanınmıştır. Çeşitli yerlerde câmi ve
mescid yaptırmış olup, bunların en tanınmışı, kendi adıyla bilinen ve kendisinin
medfûn bulunduğu câmidir. Kerâmetleri pekçoktur.
Bir defâsında, Ebü'l-Abbâs
el-Gamrî'nin talebelerinden bâzıları bir gemide yolculuk yapıyorlardı.
Yanlarında, kendilerine lâzım olacak gümüş paraların bulunduğu bir büyük kese
bulunuyordu. Deniz dalgalı ve fırtınalı olduğundan, gemi zorla yol alıyor,
batacak gibi oluyordu. Para keseleri denize düştü. Fakat onlar bu hâli, Semmânûd
nâhiyesine vardıklarında anladılar. Hocaları olan Ebü'l-Abbâs da orada
bulunmakta idi. Ona durumu arzettiler. O da gemi ile birlikte geri dönün. Falan
yere vardığınızda ağı sarkıtın. İnşâallah keseyi orada bulursunuz" dedi. Dediği
gibi yaptılar ve keseyi buldular.
"Bir defâsında Ebü'l-Abbâs
el-Gamrî, oğlu ile birlikte, bir mermer sütunu iki deveye yükledi. Mermer sütun
çok ağır olduğundan, develeri yanyana durdurup, mermerin birer ucunu develerin
sırtlarına koyup yola çıktı. Öyle bir köprüye geldi ki, ancak bir deve
geçebilirdi. İkisinin birden sığması mümkün değildi. Oğlu ne yapacağız diye
düşünürken, tam köprünün ağzına geldiğinde Ebü'l-Abbâs el-Gamrî, develerden
birini köprüye soktu. Mermerin, diğer devenin sırtında olan ucunu da eline alıp,
köprünün dış kısmında havada yürümeye başladı. Böylece gâyet rahatça geçtiler.
Oğlu da diğer deve ile berâber geçti. Normalinde bir kimsenin, hem havada
yürümesi, hem elinde bir devenin zor taşıdığı bir ağırlığın bulunması, bir de
deve ile berâber mermeri karşıya geçirmesi mümkün değildi. Fakat, o kerâmet
olarak, Allahü teâlânın izni ile bunu gâyet rahat olarak yaptı.
Bir defâsında Gamrî
hazretleri, bulunduğu beldeden Zeftâ beldesine geçmek istemişti. Fakat arada
nehir vardı ve karşıya geçmek için bir vâsıta yoktu. Ebü'l-Abbâs el-Gamrî işâret
etti. Bu sırada, nehirden çıkan bir timsah, Gamrî'ye doğru yaklaştı. Sonra da bu
timsahın sırtına bindi ve rahatlıkla karşıya geçti.
Ebü'l-Abbâs el-Gamrî, meclisinde günah işlenmesine, hele gıybet edilmesine ve
insanların birbirleriyle sert konuşmasına, alay etmesine aslâ izin vermezdi. Bir
defâsında orada bulunanlardan iki kişi, birbirlerine uygunsuz sözler
söylüyorlardı. Bunların ikisini de eşyaları ile birlikte dışarı attırdı. Dünyâya
düşkün olanlardan uzak durur, böyleleri ile görüşmezdi.
Ebü'l-Abbâs Ahmed bin Muhammed el-Gamrî'nin yazmış olduğu kıymetli
eserlerden bâzılarının isimleri şöyledir: 1) Es-Sihâm-ül-Mârika, 2)
Resâil-ül-Gamriyye, 3) Hall-üt-Tılsım.
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
GECE GEÇEN GEMİ
Bâzı kimseler, bir gemi
ile Mahalle beldesinden başka bir yere yük taşıyacaklardı. Mahalle'nin bulunduğu
yerde, kıyıya yakın suların derinliği gâyet az olduğundan, gemiciler oraya pek
yanaşmak istemezlerdi. Bu gemiciler ise, bilmiyerek geldikleri kıyıda yük de
aldılar. Fakat hareket zamânı geldiğinde, gemiyi hareket ettiremediler. Gemi
sâhipleri, Gamrî hazretlerine gelerek; "Ey Efendim! Gemimizi hareket
ettirebilmemiz için başka bir gemiye ihtiyâcımız var. Lüfen bize yardımcı olur
mususuz?"Ebü'l-Abbâs el-Gamrî bunlara hiç cevap vermedi. Kendisi namaz kılmakla
meşgûl oldu. Gemiciler, tan yeri ağardığında gemilerinin yanında başka bir
geminin bulunduğunu ve içinde birinin uyuduğunu gördüler. Ebü'l-Abbâs el-Gamrî
de gelerek, o gemiye geçip, uyuyan adamı uyandırdı. O kimse uyandığında,
hayretler içinde etrâfına bakınarak; "Beni buraya kim getirdi. Ben, Sâkiye-i Ebî
Şa're sâhilinde idim." dedi. Orada bulunanlar, buna cevap verip; "Seni buraya
büyük bir zât getirdi." diyerek, Ebü'l-Abbâs el-Gamrî'yi işâret ettiler.
Sonradan gelen gemi ile önceki gemiyi çekip, rahatlıkla yollarına devâm ettiler.
İkinci geminin çok uzak bir yerde bulunmasına rağmen, gemici uykuda olduğu hâlde
oraya gelmesinin, Ebü'l-Abbâs el-Gamrî'nin bir kerâmeti olduğu anlaşıldı.
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.2, s.121
2)
Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.324
3)
Ed-Dav-ül-Lâmi; c.2, s.161
4)
Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.137
5)
Brockelmann; Gal-2/139, Sup-2/173
6) İslâm Âlimleri
Ansiklopedisi; c.14, s.6
|
|