DAYGAM BİN MÂLİK
Evliyâdan.
İsmi, Daygam bin Mâlik'tir. Doğum, vefât yeri ve târihleri kesin olarak
bilinmemektedir.
Çok iyi bir
terbiye ile yetişti. Gönlü her zaman Allah sevgisi ile dolup taşardı. Annesi
kendisi ile çok ilgilenirdi. Oğlunun Allah sevgisinden çeşme gibi akan göz
yaşlarını gördükçe o da kendini tutamayıp ağlardı. Çok ibâdet ederdi.
Seyyâr bin
Hâtem anlatır: Daygam'ın gece ve gündüzü ibâdetle geçer, çok duâ ederdi. Bir
defâsında secde hâlinde; "Yâ Rabbî! Mahlûkâtın kalpleri senden nasıl döner?"
diyordu. Kendisine bir hastalık geldiğinde gusül, boy abdesti alır evine
kapanır, kapısını kilitler ve; "Yâ Rabbî! Sana geldim." der, rükû ve secde
ederdi. Daygam hazretlerinin günlük virdi, âdet ettiği ibâdeti dört yüz rekat
namaz kılmaktı. Yaz ve kış bu ibâdetine devâm ederdi."
Abdullah bin
Amr anlatır: "Sevdiğim bir arkadaş olan Amr bin Müslim'in yanına gittim.
Mescidde ıslanan iki ayrı yer gösterdi. Biri onun hizâsında idi."Hayırdır
inşâallah bu nedir?" dedim. O; "Vallahi bu, akşam ile yatsı arasında rükûda iken
Daygam bin Mâlik'in akıttığı gözyaşlarının izleridir." dedi."
Ezher bin
Mervan Rakkaşî anlatır: "Daygam, ibâdeti çok bir zât idi. Başkalarına hiç
benzemezdi. Dâimâ üzüntülü görünürdü. Birisi annesine onun bu üzüntülü hâlinden
sordu. Annesi ağladı ve; "Çağırıldığı şey (âhiret) için varsın üzülsün. Hazret-i
Hasan ve sevdikleri de üzüntülü gittiler." dedi."
Bir gün
annesi, Daygam'a seslendi. O da; "Buyur anneciğim." diyerek yanına geldi.
Annesi; "Allahü teâlâya yakın olman sebebiyle sevinçli misin?" dedi. Bunun
üzerine Daygam, bir feryâd koparıp yere baygın düştü. Onun bu feryâdı gibi bir
feryâd hiç duyulmamıştı. Annesi ağlayarak yanına oturdu ve; "Ey oğlum! Senin
yanında Rabbinin işinden bir şey de sormaya gelmez oldu." dedi.
Yine bir gün
annesi Daygam'a seslenmişti. O her zamanki edebini gösterip; "Buyur anneciğim!"
dedi. Annesi ona; "Ölümü seviyor musun?" diye sordu. Daygam; "Evet anneciğim!"
dedi. Annesi; "Niçin seversin?" diye sordu ve açıklamasını istedi. O da; "Allahü
teâlânın yanında hayırlı olan şeyi ümid ediyorum." dedi. Ana-oğul ağlamaya
başladılar. Ev halkı da onlarla birlikte ağladı.
Bir
defâsında yine annesi; "Ey oğlum! Ölümü seviyor musun?" demişti. Daygam buna
karşı; "Hayır Anneciğim!" dedi. Annesi buna hayret edip sebebini sordu. O da;
"Ölüme hazır değilim." dedi. Bunun üzerine ana-oğul ağlamaya başladı.
Hakem bin
Nuh, bir gün Daygam'ın oğluna şöyle anlattı: "Baban Daygam bin Mâlik ile bir
gemide idik. Gece sabaha kadar ağladı, inledi. Sabah olunca biz; "Ey Mâlik!
Gecen çok uzun sürdü." dedik. Yine ağladı. Sonra; "İnsanlar yarın başlarına
gelecek şeyleri bilseler, hayattan ebedî lezzet almazlar. Vallahi şu gecenin
şiddetli karanlık ve korkusu, bana âhireti ve oradaki işin zorluğunu
hatırlattı. O gün bütün işler insanı üzer dedikten sonra, Lokman sûresi
33. âyet-i kerîmesini okudu. Meâlen "Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten
sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası için bir şey ödeyemeyeceği günden
çekinin. Bilin ki Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünyâ hayâtı sizi
aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın."
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
HOR VE HAKÎR
OLUR
Mevlânâ Ebû
Eyyûb anlatır: "Daygam bin Mâlik bir gün bana; "Ey Ebâ Eyyûb! Nefsinin
düşmanlığından sakın. Ben insanların dünyâda üzüntülerinin bitmediğini gördüm.
Allahü teâlâya yemin ederim ki, âhirette mümin sürûr, sevinç görmezse iki şeyle
karşılaşır: Dünyâda iken yaptıklarına pişman olur. Bunu niye yaptım der. Diğeri
âhirette hor ve hakir olur." dedi. Bunun üzerine ona; "Mümine âhirette sevinç
neden olmasın, zîrâ o dünyâda, Allah'ı için yorulup didiniyor?" dedim. Bana; "Ey
Ebû Eyyûb! Nasıl kabûl görsün nasıl selâmete ersin? Zîrâ nice kimseler işinin
gücünün; îmân, ibâdet ve ihlâsının doğru olduğunu zanneder. Sonra da artık
kurtuldum, der. Bunların yaptıkları işler, Allahü teâlânın rızâsına uygun
olmadığı için, işleri âhirette yüzlerine vurulur." dedi."
KAYNAKLAR
1)
Sıfât-üs-Safve; c.3, s.240-243
|