|
ALİ BEHÇET EFENDİ
Anadolu'da
yetişen velîlerden. Konya ulemâsından Ebû Bekr Efendinin oğludur. 1727 (H.1140)
senesinde Konya'da doğdu. Babası ve dedesinin yanında küçük yaşta tahsîle
başladı. Derviş tabiatlı bir zât olan babası, Ali Behçet Efendinin tahsil ve
terbiyesi için özel îtinâ gösterdi. Medreselerde ilk olarak okutulan kitapları
bitirdikten sonra, Karamanlı Abdullah Efendi ve meşhûr âlim Abdüssamed Efendinin
derslerinde bulundu. Onlardan icâzet, diploma aldı. Sonra Afyonkarahisar'a gidip
orada bir dergâhta talebe yetiştirmeye, insanlara Allahü teâlânın emir ve
yasaklarını bildirmeye çalışan anne tarafından dedesi Alâeddîn Çelebi'den ders
aldı. Buradaki tahsîlini tamamladıktan sonra kâdı oldu. Bu görevle Anadolu'nun
çeşitli yerlerine gitti. Ankara'daki vazîfesi sırasında kendisinde meydana gelen
bâzı mânevî hâller yüzünden görevden istifâ ederek, Afyon'a dedesinin yanına
döndü ve Mevleviyye tarîkatına göre çileye başladı. Çile müddeti bitiminde
çeşitli mânevî faydalara kavuştu.
Ali Behçet
Efendi, 1796 senesinde Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin mânevî işâreti ile Bursa'ya
giderek hem Kâdiriyye, hem de Nakşibendiyye yolunun büyüklerinden olan Seyyid
Burhâneddîn Mehmed Efendinin talebesi oldu. Ondan Nakşibendiyye, Kâdiriyye,
Sühreverdiyye, Çeştiyye tarîkatlarında icâzet, diploma aldı. Hocası Mehmed Emin
Efendi bulunmadığı zaman, yerine vekâlet ederdi. Birgün hocası, Ali Behçet
Efendiyi huzûruna çağırıp, ona kendisi âhirete göçtükten sonra, yerine vekâlet
etmesini, bir ara İstanbul'dan onun dâvet edileceğini, dergâhı bırakmamak
düşüncesiyle bu dâveti kabulden imtinâ etmemesini, yâni dâveti kabul etmesini
emir ve tavsiye etti. Bu sırada, Bursa'da ikâmete mecbur olan Burdurlu Derviş
Paşa, genellikle Emin Efendinin sohbetlerine devâm ederdi. Bir süre sonra
affedilen Derviş Paşa, İstanbul'a döndü. Bu arada Sultan Üçüncü Selîm'in
Üsküdar'da ihyâ ettiği Selîmiye Câmii yanındaki Nakşibendiyye Dergâhı şeyhi
Nîmetullah Buhârî vefât ettiğinden, Sultan Mahmûd Han, bu zâtın yerine birinin
bulunarak tâyin edilmesini Derviş Paşaya havâle etti. Derviş Paşanın teklifi
üzerine, Ali Behçet Efendi Selîmiye Câmii Nakşibendiyye dergâhına şeyh tâyin
edildi (1816). Burada tefsîr, hadîs, Mesnevî-i Şerîf ve İmâm-ı Rabbânî
hazretlerinin Mektubât'ını okuturdu.
Sohbetlerine devlet adamları, âlimler katılırdı.
Ali Behçet
Efendi, zamânında ilmî fazîleti ve mânevî derecesinin yüksekliği ile tanındı.
Kendisine talebe olarak gelenlere; ibâdetlere ve tâatlere, Allahü teâlânın
beğendiği işlere çok ehemmiyet vermeleri, onlara sıkı sarılmaları, dinde
yasaklanan şeylerden de çok sakınmalarını tavsiye ederdi. Nasîhatleri ile
onların nefslerinin kötülüklerden temizlenmesine çalışırdı. Vakitlerinin çoğunu
kitap mütâlaa etmek ve sohbet ile geçirirdi. Farz ve vâcib ibadetleri yerine
getirdikten sonra nâfile ibâdetle meşgûl olurdu. Açık, net ve düzgün konuşurdu.
Ali Behçet
Efendinin dergâhı civârında oturan Hırka-i şerîf hizmetçilerindenSâdullah
Efendinin yeni doğan çocuğu hiç ağlamıyordu. Annesi çocuğun bu hâlini merak
edip, Ali Behçet Efendiye götürmesini kocasından ricâ etti. Sâdullah Efendi,
AliBehçet Efendinin âdetini, böyle işler yapmadığını bildiği için, hanımının bu
arzusunu yerine getirmedi. Hanımı bunun üzerine çocuğu alıp dergâha gitti.
AliBehçet Efendinin huzûruna müsâade isteyerek girdi ve durumunu arzetti. Ali
Behçet Efendi onun bu arzusunu kırmadı ve çocuğu kucağına alarak;
"Sen uslu
çocuk olduğun için, ana-babanı rahatsız etmemek için ağlamıyorsun. Fakat oğlum
ne yapalım, görüyorum ki annen ağlamıyorsun diye merakından ağlayacak." diyerek
eli ile çocuğun ağzına vurdu. Çocuk o andan îtibaren ağlamaya başladı. Çocuğu
evine götüren hanımcağız bir süre sonra da çocuk susmuyor diye Behçet Efendiye
başvurdu.
Ali Behçet
Efendinin bir talebesine yazdığı mektup şöyledir:
"Benim
sevgili, insâniyetli ve iyiliksever oğlum!Göndermiş olduğunuz mektup elimize
geçti ve çok memnun olduk. Ey oğlum! Dersimizden uzak olmayasınız. Bir an Allahü
teâlâyı anmak, Süleymân aleyhisselâmın mülkünden daha iyidir, ifâdesini
hâtırından çıkarmayınız. Oğul, dâimâ taleb edenlerden ol. Mübârek gecelerde
Allahü teâlâya yalvarıp yakarmayı fazlaca yaparsanız, isâbetli olur. Zîrâ Allahü
teâlâ kulunun yalvarmasını sever. Bu, Allah adamlarının yoludur."
Ali Behçet
Efendi, vefâtına kadar ilim tâliplerine ders verdi. Büyük oğlu yetişinceye kadar
halîfe olarak yerine İbrâhim Hayrânî Efendiyi bıraktı. 1822 (H.1238) senesinde
vefât etti. Cenâze namazı büyük bir kalabalık tarafından kılınarak, dergâhın
bahçesine defnedildi. Üzerine demirden kubbeli açık bir türbe yapıldı.
Ali Behçet
Efendinin tasavvufa dâir çeşitli eserleri vardır. Bâzıları şunlardır:
1) Risâle-i Ubeydiyye-i Nakşibendiyye, 2) Behçet-üs-Sülûk, 3) Sırr-ül-Miâd,
4) Terceme-i Hâl-i Ricâl-i Çeştiyye, 5) Risâle-i Hâliyye, 6) Rûhâniyye, 7)
Vâridât-ı Kalbiyye.
KAYNAKLAR
1) Tercüme-i Hâl-i Ali Behçet Konevî (Hüseyin Vassaf)Üniversite
Kütüphânesi İbn-ül-Emîn kısmı No: 2760/4
2) Sefînet-ül-Evliyâ; c.2, s.100
3) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.47
|
|