ALÂEDDÎN ALİ ERDEBİLÎ
Celvetī yolu
büyüklerinden. İsmi Alāeddīn Ali bin Sadreddīn Erdebilī'dir. İran'ın Erdebil
bölgesinde doğdu. Doğum tārihi bilinmemektedir. Babası gibi ilim ve fazīlet
sāhibi idi. 1429 (H.833) senesi Kudüs'te vefāt etti. Oraya defnedildi. Kabri
ziyāret mahallidir.
Alāeddīn
Ali, Celvetī yolu büyüklerinden olan babasının terbiyesinde yetişti. Vefātından
sonra da onun yerine geēti. Babasının ve dedesinin Celvetiyye yolunun
büyüklerinden olmaları ve böyle tanınmaları sebebiyle büyük bir ītibāra kavuştu.
İslām ālimlerine ve evliyāya hürmeti ve hizmetiyle tanınan Tīmūr Han, köyleriyle
birlikte Erdebil bölgesinin Şeyh Alāeddīn Ali'ye verilmesini emretti ve bu
arāzide her türlü kayıttan āzāde olarak ādetā müstakil hareket etme hakkını
tanıdı. Tīmūr Han, Anadolu seferinden dönüşte sayıları 30.000'e varan bir
Türkmen grubunu berāberinde getirmişti. Alāeddīn Ali hazretleri bunların serbest
bırakılmasını Tīmūr Handan ricā etti. O da kabūl edip bunları serbest bıraktı.
Bunların hepsi Alāeddīn Ali hazretlerinin talebesi oldular. Türkmenlerin bir
kısmı Erdebil'e yerleşti. Diğer bir kısmı da Anadolu'ya döndüler. Erdebil'de
kalıp bir mahalle teşkil eden Anadolu Türkmenleri, "Sūfiyān-ı Rumlu" adını
taşıdılar. Tīmūr Hanın oğlu Şahruh da, 1444 senesinde Karakoyunlu hükümdārı Kara
Yūsuf'a karşı 1412 senesi Mart ayı başındaki seferinde Erdebil'e gelip Şeyh
Alāeddīn Ali hazretlerinin duāsını aldı.
Alāeddīn Ali
hazretlerinin serbest bıraktırdığı, Anadolu Türkmenlerinden olan talebeleri,
güzel hizmetleri sebebiyle, Bursa'daki Osmanlı pādişāhlarından her yıl "Çerağ
akēesi" adı altında kıymetli hediyeler aldılar.
Alāeddīn Ali
Erdebilī'nin yetiştirdiği talebelerinin en üstünü Şeyh Hamīdeddīn Aksārāyī
hazretleri oldu. İlme ve tahsīle doymayan Hamīdeddīn birēok yerler dolaştıktan
sonra Tebriz'e, oradan da Hoy şehrine gelerek Alāeddīn Ali hazretlerinin
sohbetlerine katıldı. Aradığını bulmanın sevinciyle;
Ey sonsuz nūr hazīnesi zāt, kendin gibi bizi de aydınlat.
Bizim değersiz bakırımızı bakış iksīrinle altın yap.
Sen can cevherinin denizisin, bizi de cevher kıl.
diyerek kendinden geēti. Kendine geldikten sonra da;
"Esāsen
benim bir şey söylememe lüzum yok. Sen gizli sırları bilirsin. Ey hācetlerimize
dāimā sığınak olan sen! Biz hatā edip yolumuzu şaşırdık." dedi. Alāeddīn Ali
hazretleri, Hamīdeddīn'in iyi niyetle geldiğini ve muhabbet nūrunun onda
parladığını görerek alnından öperek gönlünü aldı.
Hamīdeddīn
de; "Ey Hakk'ın nūru! "Ey sabır kurtuluşun anahtarıdır" sözünün sāhibi olan zāt!
Her sorunun cevābı senin yüzünden alınmakta ve öğrenilmektedir. Her zorluk
seninle halledilmekte ve her müşkül seninle yenilmektedir. Sen gönlümüzde olan
her şeyin tercümanısın. Ayağı ēamura batanın sen elinden tutarsın." dedi.
Birbirleriyle bir zaman görüşüp konuştular. Daha sonra diğer dervişlerin
toplanmasıyla sohbet ve zikre başlandı. Dervişler ilāhī muhabbet iēinde
kendilerinden geēmiş olarak dağıldılar. Alāeddīn Ali hazretleri;
"Herkes
gitti. Acaba kalan oldu mu?" diye sordu. Bir de baktılar ki, Hamīdeddīn bir
köşede kendinden geēmiş, mum karşısındaki pervāne gibi yanmış bir hālde
duruyordu. Ona dokunduklarında şöyle dedi:
"Aşk elinden yandı cānım, ey Ali senden meded!
Ben garīb-i bī nevāyım, ey Ali senden meded!
Sen bana lutf ü keremle derdime bir ēāre kıl!
Şāhsın sen; ben gedāyım (dilenciyim), ey Ali senden meded!"
Hamīdeddīn
bunları söyledikten sonra, hocası Alāeddīn hazretlerinin ayaklarına kapandı. O
da onu kucakladı ve;
"Git Hakk'ın
emrine canla başla tāzim et, hürmet göster ve halka müşfik davranıp onlara
şefkat öğret. Bizim sırrımızı bildiğin iēin ona göre hareket et. Dervişlerle,
āşık ve āriflerle, hakkı bilenlerle dost ol." buyurdu.
Alāeddīn Ali
hazretleri, Hamīdeddīn'e icāzet, diploma verdi ve Anadolu'ya gitmesini söyledi.
O bu emre uyarak, yola ēıktı. O sırada fitneciler; Hamīdeddīn, İran'daki sırları
Anadolu'ya götürüyor diye ileri geri konuşmaya başladılar. Bunun üzerine
Alāeddīn Ali hazretleri, yakınlarına;
"Hamīdeddīn'in
arkasından bakın. Gözden kayboluncaya kadar bakın. Eğer arkasına dönüp bakarsa,
korkulacak bir şey yoktur." buyurdu. Oradakiler onun peşine düştüler. Tam gözden
kaybolacağına yakın bir sırada, Hamīdeddīn dönüp arkasına baktı. Bu hareketini
iki defā tekrarladı. Gidenler onun bu hālini görüp haber verdiler. Herkes eski
düşüncelerinden kurtulup, rāhata kavuştu.
Alāeddīn Ali
hazretleri daha sonraları Kudüs'e gitti. Çok geēmeden de vefāt etti.Celvetiyye
yolu, Alāeddīn Ali hazretlerinden sonra Şeyh Şah diye bilinen oğlu İbrāhim
tarafından devām ettirildi.
KAYNAKLAR
1) Silsile-i İsmāil Hakkı; s.69
2) Azīz Mahmūd Hüdāī; s.159
3) Gönül Meyveleri; s.248-249
|