CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ALÂEDDÎN ALİ ERDEBİLÎ

Celvetī yolu büyüklerinden. İsmi Alāeddīn Ali bin Sadreddīn Erdebilī'dir. İran'ın Erdebil bölgesinde doğdu. Doğum tārihi bilinmemektedir. Babası gibi ilim ve fazīlet sāhibi idi. 1429 (H.833) senesi Kudüs'te vefāt etti. Oraya defnedildi. Kabri ziyāret mahallidir.

Alāeddīn Ali, Celvetī yolu büyüklerinden olan babasının terbiyesinde yetişti. Vefātından sonra da onun yerine geēti. Babasının ve dedesinin Celvetiyye yolunun büyüklerinden olmaları ve böyle tanınmaları sebebiyle büyük bir ītibāra kavuştu. İslām ālimlerine ve evliyāya hürmeti ve hizmetiyle tanınan Tīmūr Han, köyleriyle birlikte Erdebil bölgesinin Şeyh Alāeddīn Ali'ye verilmesini emretti ve bu arāzide her türlü kayıttan āzāde olarak ādetā müstakil hareket etme hakkını tanıdı. Tīmūr Han, Anadolu seferinden dönüşte sayıları 30.000'e varan bir Türkmen grubunu berāberinde getirmişti. Alāeddīn Ali hazretleri bunların serbest bırakılmasını Tīmūr Handan ricā etti. O da kabūl edip bunları serbest bıraktı. Bunların hepsi Alāeddīn Ali hazretlerinin talebesi oldular. Türkmenlerin bir kısmı Erdebil'e yerleşti. Diğer bir kısmı da Anadolu'ya döndüler. Erdebil'de kalıp bir mahalle teşkil eden Anadolu Türkmenleri, "Sūfiyān-ı Rumlu" adını taşıdılar. Tīmūr Hanın oğlu Şahruh da, 1444 senesinde Karakoyunlu hükümdārı Kara Yūsuf'a karşı 1412 senesi Mart ayı başındaki seferinde Erdebil'e gelip Şeyh Alāeddīn Ali hazretlerinin duāsını aldı.

Alāeddīn Ali hazretlerinin serbest bıraktırdığı, Anadolu Türkmenlerinden olan talebeleri, güzel hizmetleri sebebiyle, Bursa'daki Osmanlı pādişāhlarından her yıl "Çerağ akēesi" adı altında kıymetli hediyeler aldılar.

Alāeddīn Ali Erdebilī'nin yetiştirdiği talebelerinin en üstünü Şeyh Hamīdeddīn Aksārāyī hazretleri oldu. İlme ve tahsīle doymayan Hamīdeddīn birēok yerler dolaştıktan sonra Tebriz'e, oradan da Hoy şehrine gelerek Alāeddīn Ali hazretlerinin sohbetlerine katıldı. Aradığını bulmanın sevinciyle;

 

Ey sonsuz nūr hazīnesi zāt, kendin gibi bizi de aydınlat.

Bizim değersiz bakırımızı bakış iksīrinle altın yap.

Sen can cevherinin denizisin, bizi de cevher kıl.

diyerek kendinden geēti. Kendine geldikten sonra da;

 

"Esāsen benim bir şey söylememe lüzum yok. Sen gizli sırları bilirsin. Ey hācetlerimize dāimā sığınak olan sen! Biz hatā edip yolumuzu şaşırdık." dedi. Alāeddīn Ali hazretleri, Hamīdeddīn'in iyi niyetle geldiğini ve muhabbet nūrunun onda parladığını görerek alnından öperek gönlünü aldı.

Hamīdeddīn de; "Ey Hakk'ın nūru! "Ey sabır kurtuluşun anahtarıdır" sözünün sāhibi olan zāt! Her sorunun cevābı senin yüzünden alınmakta ve öğrenilmektedir. Her zorluk seninle halledilmekte ve her müşkül seninle yenilmektedir. Sen gönlümüzde olan her şeyin tercümanısın. Ayağı ēamura batanın sen elinden tutarsın." dedi.

Birbirleriyle bir zaman görüşüp konuştular. Daha sonra diğer dervişlerin toplanmasıyla sohbet ve zikre başlandı. Dervişler ilāhī muhabbet iēinde kendilerinden geēmiş olarak dağıldılar. Alāeddīn Ali hazretleri;

"Herkes gitti. Acaba kalan oldu mu?" diye sordu. Bir de baktılar ki, Hamīdeddīn bir köşede kendinden geēmiş, mum karşısındaki pervāne gibi yanmış bir hālde duruyordu. Ona dokunduklarında şöyle dedi:

 

"Aşk elinden yandı cānım, ey Ali senden meded!

Ben garīb-i bī nevāyım, ey Ali senden meded!

Sen bana lutf ü keremle derdime bir ēāre kıl!

Şāhsın sen; ben gedāyım (dilenciyim), ey Ali senden meded!"

 

Hamīdeddīn bunları söyledikten sonra, hocası Alāeddīn hazretlerinin ayaklarına kapandı. O da onu kucakladı ve;

"Git Hakk'ın emrine canla başla tāzim et, hürmet göster ve halka müşfik davranıp onlara şefkat öğret. Bizim sırrımızı bildiğin iēin ona göre hareket et. Dervişlerle, āşık ve āriflerle, hakkı bilenlerle dost ol." buyurdu.

Alāeddīn Ali hazretleri, Hamīdeddīn'e icāzet, diploma verdi ve Anadolu'ya gitmesini söyledi. O bu emre uyarak, yola ēıktı. O sırada fitneciler; Hamīdeddīn, İran'daki sırları Anadolu'ya götürüyor diye ileri geri konuşmaya başladılar. Bunun üzerine Alāeddīn Ali hazretleri, yakınlarına;

"Hamīdeddīn'in arkasından bakın. Gözden kayboluncaya kadar bakın. Eğer arkasına dönüp bakarsa, korkulacak bir şey yoktur." buyurdu. Oradakiler onun peşine düştüler. Tam gözden kaybolacağına yakın bir sırada, Hamīdeddīn dönüp arkasına baktı. Bu hareketini iki defā tekrarladı. Gidenler onun bu hālini görüp haber verdiler. Herkes eski düşüncelerinden kurtulup, rāhata kavuştu.

Alāeddīn Ali hazretleri daha sonraları Kudüs'e gitti. Çok geēmeden de vefāt etti.Celvetiyye yolu, Alāeddīn Ali hazretlerinden sonra Şeyh Şah diye bilinen oğlu İbrāhim tarafından devām ettirildi.

 

KAYNAKLAR

1) Silsile-i İsmāil Hakkı; s.69

2) Azīz Mahmūd Hüdāī; s.159

3) Gönül Meyveleri; s.248-249