CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ALÂEDDÎN ALİ ESVED KARAHİSÂRÎ (Kara Hoca)

Velī ve Hanefī mezhebi fıkıh ālimi. Asıl ismi Ali bin Ömer'dir. Alāeddīn ve Esved lakabları verildi. Kara Hoca diye meşhūr oldu. Afyonkarahisar taraflarından olduğu iēin Karahisārī nisbet edildi. Doğum tārihi bilinmemektedir. 1397 (H.800)'de İznik'te vefāt etti.

İlk tahsīlini memleketi olan Karahisar'da yapan Alāeddīn Ali, daha sonra İran taraflarına gitti. Oradaki ālimlerden ve eserlerinden istifāde etti. Bilhassa Fahrüddīn-i Rāzī hazretlerinin talebeleri ile yakın irtibātı oldu. Hadīs-i şerīf, tefsīr ve fıkıh ilimlerinde yükseldi. Cemāleddīn Aksarāyī'nin ilminden de istifāde etti. Tasavvuf yolunda ilerledi. Tahsilini tamamlayıp, memleketine döndü. İznik şehrini fetheden Osmanlı Sultanı Orhan Gāzi tarafından kendisine İznik'teki bir cāmide hatīblik vazifesi verildi. Böylece halkın dīnī meselelerini ēözmeye ve onlara vāz ve nasīhatlerde bulunmaya başladı.

Daha sonra İznik medresesi müderrisi Molla Tāceddīn'in vefātı üzerine Sultan Orhan Gāzi bu göreve Alāeddīn Esved hazretlerini getirdi. Alāeddīn Esved hazretleri burada yıllarca Osmanlı ülkesinin, dört bir yanından gelen talebelere ilim öğretti.

Kendisinden ders alan pekēok talebe, ilim sāhibi kimseler olup, Osmanlı şehirlerinde kādılık yaptılar. İēlerinden Şemseddīn Fenārī gibi şeyhülislāmlar yetişti. Bunlar arasından yetişen kādılar meşhūr oldu. Tārihe "Osmanlı kādısı" mührünü vurdular. O kādıların huzūrlarına pādişāhlar bile edeple ēıkar, karşılarında ayakta dururlardı.

Alāeddīn Esved, Osmanlının namlı Kara Hoca'sı, Osmanlı Devletinin temellerini sağlamlaştırıp, askerī ve mālī teşkilātlarını kuran, evlāt ve torunlarının da, yüz elli yıl devlete en üst seviyede hizmet etmesine vesīle olan Çandarlı Kara Halīl Hayreddīn Paşayı da yetiştirdi. Osmanlı Sultanı Orhan Gāzi, Kara Hoca'nın evine gelip, talebelerinden birini, kendisine yardımcı olmak iēin vermesini isteyince, Çandarlı Kara Halīl'i verdi.

Bu hādise şöyle cereyān etti:

Sultan Orhan Gāzi, ālimleri, evliyāyı görüp gözeten bir zāt-ı muhterem idi. O mübārek kimse, birgün Alāeddīn Esved hazretlerini ziyārete gitti. Onun mahalline vardığında, Alāeddīn Esved hazretleri nāfile namaz kılmakta idi. Orhan Gāzi, avluda bekledi. Bu sırada farz namaz vakti geldi. Orhan Gāzī ve orada bulunan Alāeddīn Esved'in talebeleri namaz iēin hazırlandılar. Namazın sünnetini kıldılar. İkāmet okununca, Kara Halīl imāmete geēti. Cemāata namazı kıldırdı. Alāeddīn Esved de, odasından ēıkıp namaza katıldı. Namazdan sonra bir müddet sohbet ettiler. Orhan Gāzi edeble dinledi. Sonra başını kaldırıp;

"Seferde ve hazerde, ahāli arasında vāki olacak hādiselerde hükmedip, hak ile bātılı ayırmak, şer'ī hükümleri beyān etmek iēin bir hākim-i samedānī lāzımdır. Talebenizden birini benim ile sefere gitmek iēin tāyin etseniz." deyip, merāmını arzetti.

Alāeddīn Esved hazretleri Orhan Gāzi'nin bu arzusunu kabūl ettikten sonra talebelerine baktı. Herbirinin; "Ne olur beni gönderme!" diye yalvarır bir hāli vardı. Çünkü onlar, sultanlara yakın olan ulemāyı dünyāya düşkün addediyorlar, sultanların, kötülüklerine, ulemānın ilimlerini ālet etmelerinden korkuyorlardı. Ancak, Sultan Orhan öyle bir kimse değildi. Yanına ulemāyı, emretmek iēin değil, Allahü teālānın emirlerini onun ağzından dinlemek iēin, kendisini Allahü teālānın yasaklarına meyletmekten sakındırması iēin istiyordu. Kendisine kul değil, başına sultan arıyordu. Devlet sultansız, sultan ulemāsız olmuyordu. Devletin bekāsı iēin sultana, sultanın yanlış yola sapmaması iēin ulemāya ihtiyaē vardı. Alāeddīn Esved diye anılan Kara Hoca'nın talebelerinden birinin bu işi yapması lāzımdı. İş başa düşmüştü. Kara Hoca, en gözde talebesi Çandarlı Kara Halīl'i Sultan Orhan Gāzi'ye verdi. Kara Halīl de, "Memur, māzūrdur" hükmünce, hocasının emrine uyup Orhan Gāzi ile birlikte gitti. Seferde ve hazerde, Sultana müşāvirlik, anlaşmazlıklarda hākimlik yaptı. Yanlış yola sapanları terbiye edip, dīn-i İslāmın emir ve yasaklarının, Devlet-i āliyye-i Osmāniye iēerisinde sünnet-i şerīfe uygun şekilde tatbikine gayret eyledi.

Kara Hoca Alāeddīn Esved Karahisārī, sālih ameller işledi. Allahü teālānın nice sevgili kullarını gördü. Gecesini gündüzünü ibādet ve ilimle geēirdi. İnsanlara hizmet etti. Herkese karşı merhametli oldu. İsteyeni geri ēevirmedi. Kimseye kötü muāmele yapmadı. Herkese nasīhat etti. İnsanların doğru yolu öğrenip, Allahü teālāya hakīkī kul olmaları iēin ēalıştı. Her işini Allahü teālānın rızāsı iēin yapar, her sözünü O'nun emrine uygun söylerdi. Uzun bir ömür sürdükten sonra, 1397 yılında İznik'te vefāt etti. İznik Şerefzāde mahallesindeki türbesinde medfūndur.

Kara Hoca, fıkıh, usūl ve beyānda faydalı eserler yazdı. İnāye fī Şerh-i Vikāye, Şerh-ıl-Mugnī lil-Habbāzī ve Şerh-ıl-Îzāh lil-Kazvīnī adlı eserleri, ilminin üstünlüğüne, derecesinin yüksekliğine en büyük senettir.

 

KAYNAKLAR

1) Şakāyık-ı Nu'māniyye Tercümesi (Mecdī Efendi); s. 29

2) Kāmūs-ul-A'lām; c.4, s.3168

3) Mu'cem-ül-Müellifīn; c.7, s.158

4) Keşf-üz-Zünūn; s.211, 1749, 2021

5) El-A'lām; c.4, s.316

6) Hediyyet-ül-Ârifīn; c.1, s.726

7) İslām Âlimleri Ansiklopedisi; c.9, s.363

8) Âşıkpaşazāde; s.204

9) Tācü't-Tevārih Tercümesi; c.5, s.7