|
AHMED SAYYÂD
Evliyânın
büyüklerinden. İsmi Ahmed bin Ebü'l-Hayr es-Sayyâd, künyesi Ebü'l-Abbâs'dır.
Sayyâd lakabıyla anıldı. Yemen'de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Çok
kerâmetleri görüldü. 1183 (H.579) senesinde, vefât etti. Zebîd şehrinde Bâb-ı
Sihâm kabristânlığına defnedildi. Kabri ziyâret mahalli olup, üzerine büyük bir
türbe binâ edilmiştir. Kabrini ziyâret edenler istifâde etmekte, hastalar şifâ
bulmaktadır.
Ahmed Sayyâd,
gençliğinde herkes gibi gününü gün ederdi. Yirmi yaşlarında iken; bir gece
rüyasında birisi geldi ve; "Ey Sayyâd kalk namaz kıl." dedi. Fakat o, abdestin
nasıl alınıp, namazın nasıl kılınacağını bilmiyordu. Hemen kalktı ve sorarak
abdestin alınışını, namazın kılınışını öğrendi ve ibâdete başladı.
Bir
defâsında kendisinden halinin değişmesine sebeb olan hâdise soruldu. Buyurdu ki:
"Bir gece uyurken rüyâda bir kişi geldi ve "Ey Sayyâd kalk!" dedi. Ben de
kalktım. Ne göreyim bir şahıs karşımda duruyor. "Beni tâkib et." deyip, beni
Zebîd şehri câmisine götürdü. Orada saflar hâlinde durmuş namaz kılan insanlar
vardı. Hepsi bembeyaz elbiseler giymişlerdi. Herbirinin alınları, gözleri
kamaştıran şekilde parlıyordu. O kişi bana; "Haydi abdest al, onlarla berâber
namaz kıl." deyince; abdest alıp, birlikte namaz kıldım. İbâdetimiz tan
ağarıncaya kadar sürdü. Sonra hepsi kayboldu. Nereye gittiklerini bilmiyorum.
Uzun bir süre o câmide kalıp ibâdet ettim. Bu arada, o kişi bâzan bana yiyecek,
içecek ve tatlılar getirir; "Buyur ye!" derdi. Ben de; "Bir şey istemem."
deyince kaybolurdu. Evime, çoluk çocuğumun yanına geldiğimde, evdekiler;
"Bunları birisi getirdi." derlerdi.
Ahmed Sayyâd,
tasavvuf yolunun edeb ve bilgilerini Fakîh İbrâhim el-Feşelî'den öğrenip kemâle
geldi, olgunlaştı. Kerâmetleri görüldü. Çok ibâdet eder, uzun süre secdede
kalırdı.
Ahmed Sayyâd
hazretleri bir gün kabristânda uyuduğu bir zamanda, kuvvetli bir ses ile uyandı.
Aklı başından gitti. Bir süre kimseyi tanımadı. Onun çeşit çeşit halleri vardı.
Bâzan alnını secdeye koyar, saatlerce böyle kalırdı. Bir zamanlar gözlerinden
birine perde inmişti. Bâzıları bunun sebebini sorup güldüler. Ahmed Sayyâd
hazretleri, eliyle perdelenen gözünü mesh etti. O esnâda eskisinden daha iyi
görmeye başladı. Oradakiler, özür dileyerek tövbe ettiler.
Şeyh İbrâhim
bin Beşşâr, Ebü'l-Abbâs Ahmed bin Ebü'l-Hayr hazretlerinin önde gelen
talebelerinden olup, onun kerâmetlerini üstün hâllerini nakletmiştir.
Sevenlerinden biri anlatır: "Bir gün kalabalık bir cemâat olarak "El-Fâze"
mescidine gittik. Ahmed Sayyâd hazretleri de orada idi. Yanında bir genç vardı.
Ona; "Bu sizin talebeniz midir?" diye sorunca, bize cevap vermedi. O zaman
gence; "Bu zât sizin hocanız mıdır?" diye sorduk. Genç; "Evet." dedi. Biz de;
"Ey Ahmed Sayyâd! Bu genç size talebe oldu." dedik. O zaman; "Evet, talebemdir."
buyurdu. Biz de; "Eğer bu sizin talebeniz ise, ona emredin denizin üzerinde
yürüyüp, o dağdan bir taş getirsin." dedik. Sonra deniz kenarına gitti ve gence
hitâben; "Yavrum, su üzerinde yüreyerek git ve dediklerimi getir." buyurdu.
Genç, yerde gider gibi denizin üzerinde gitti ve istediğimizi getirdi. Cemâat
olarak böyle bir istekte bulunduğumuz için çok pişman olduk ve özür diledik. O
da, bizim özrümüzü kabûl buyurdu ve bize duâ etti."
Ahmed Sayyâd
hazretleri, bir gün kalabalık bir toplulukta sohbet ediyordu. İçlerinden biri
şöyle düşündü: "Bâzı evliyâ çok kerâmet gösteriyor. Bu zâtın kerâmetini
göremiyoruz. Bir çok evliyâ, uçarak hacca gidiyor, arslanlar onlara hizmet
ediyor. Bunda böyle hâllerin görünmemesinin sebebi nedir ki?" Ahmed Sayyâd
hazretleri; "Kerâmet göstermek şart değildir. İstesek Allahü teâlâ bize de
birçok kerâmetler ihsân eder. Fakat biz böyle kalmayı istiyoruz." buyurdular.
Ahmed Sayyâd
hazretlerine birçok hasta getirilir, duâ etmesi istenirdi. Duâ ettiği kimseler,
Allahü teâlânın izniyle iyileşip giderlerdi.
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
KIYMETİNİ BİLELİM
İbrâhim bin
Beşşâr anlatır: "Bir gün cemâat hâlinde Ahmed Sayyâd hazretlerinin huzûrunda
idik. İçeriye, Kâdı Ebû Bekr bin Ebî Ikâme girdi. Ahmed Sayyâd hazretleriyle bir
süre sohbet etti. Sonra kalkıp cemâate, "Beni biraz dinleyiniz. Size bâzı şeyler
söyliyeceğim. Ahmed Sayyâd hazretleri, bir gün benim içinde bulunduğum bir
topluluğun yanına geldi. O esnâda herkes ayağa kalktı. Ben de orada olanlara
uyarak ayağa kalktım. Sonradan cemâate; "Niçin ayağa kalkıyorsunuz? O âlim
değil. Ümmî birisidir." dedim. Oradakiler, bana onun büyüklüğü hakkında bâzı
şeyler anlattılar. Ben de; "Ona İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin kitabından bir şey
sorulsa bilemez." dedim. Bir saat sonra Ahmed Sayyâd hazretleri geri döndü.
Herkes yine ayağa kalktı. Ben de onlara uyup kalktım. Bana dönüp buyurdu ki:
"Kâdı efendi, bâzı kimseler benim hakkımda, bu zât için niçin ayağa
kalkıyorsunuz. O âlim değil, ümmî birisidir. Kendisine İmâm-ı Gazâlî
hazretlerinin el-Vasît, el-Basît kitaplarından bir şey sorulsa anlayamaz bile
diyorlar. Şimdi o meseleler, şöyle şöyle şöyledir." diyerek sonuna kadar îzâh
buyurdu. Sonra kendisinden özür dileyerek tövbe ettim. "Ey cemâat işte bu zâtın
kıymetini bilelim." dedi.
KAYNAKLAR
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.294
2) Tabakât-ül-Havvâs Ehl-üs-Sıdk vel-İhlâs (Ebü'l- Abbas
Şercî, Zebîdî); s.17
|
|