AHMED BİN HÜSEYİN AYDERÛSÎ
Arabistan
Yarımadasının Hadramût bölgesinde yetişen velîlerden. İsmi Ahmed bin Hüseyin bin
Abdullah'tır. Ayderûsî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Doğum târihi bilinmemektedir.
Terîm'de doğdu. 1560 (H.968) senesinde Terîm'de vefât etti. Kabri Zenbil
kabristanındadır.
Asîl, temiz
ve âlim bir âileye mensûb olan Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî küçük yaşta ilim
öğrenmeye başladı. Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Babasının ve amcası Şeyh bin
Abdullah'ın sohbetlerinde bulunup istifâde etti. Allâme Muhammed bin Ömer Bahrâk
ve Seyyid Ömer bin Abdullah Bâşibân, İmâmü'l-Ârifîn Muhammed bin Alevî ve İmâm-ı
Ahmed, Fakih Ömer bin Abdullah Mahreme gibi âlimlerden ilim öğrendi. Fıkıh,
hadîs, tasavvuf ilimlerinde yüksek derece sâhibi oldu. Pek çok âlim ve evliyâdan
icâzet, diploma aldı ve hırka giydi. Yâni insanlara İslâm dîninin emir ve
yasaklarını anlatarak onların dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşmaları husûsunda
gayret etti. Evliyâullahın büyüklerinden pek çok kimse onun büyüklüğünü tasdik
etti. Tasavvuf yolunda ders aldığı hocaları ona talebe yetiştirmek ve insanlara
hak yolu anlatmak husûsunda hilâfet verdiler. Pekçok kimse onun ilim ve sohbet
meclislerine gelerek istifâde etti. Yaptığı vâz ve nasîhatleriyle, insanların
dünyâda ve âhirette kurtulmalarına vesîle oldu. Birçok risâle ve kitaplar yazdı.
Talebelerinin çok faydalandığı Kitâbü'l-İrşâd bu eserlerdendir. Babasının
hayâtını ve babasının hocalarının hal tercümelerini anlatan Kitâb fî Ahbâri
Vâlidihî adlı eseri yazdı.
Ahmed bin
Hüseyin bin Abdullah el-Ayderûsî ilim ve fazîlet yönüyle yüksek derece ve güzel
ahlâk sâhibiydi. Devlet adamları kendisine çok iltifât ederlerdi. Mal ve
mevkıini müslümanların hizmetine vermişti. İlmiyle amel eden âlimlere çok ikrâm
ve ihsânlarda bulunurdu. Fakir, yetim ve kimsesizlere elinde olanları tasadduk
edip verirdi. Talebelerini yetiştirmek ve terbiye etmek husûsunda özel ihtisâs
sâhibiydi. Onları tatlı dil ve güler yüzle terbiye ederdi.
Şeyh Sâlih
Ömer bin Zeyd şöyle nakl eder: "Memleketimden, kendime saâdet yolunu gösterecek
bir rehber aramak üzere çıktım. Terîm'e vardığım zaman beni Şeyh Ahmed bin
Hüseyin Ayderûsî'ye götürdüler. O zâtın hizmetinde bulundum, bir müddet
sohbetinde kalıp istifâde ettim. Beni kendine o derece bağladığından başkasına
gidecek hâlim kalmadı. Hocam devamlı zikir ile meşgûl olur. Bâzan zikrin verdiği
hal sebebiyle kendinden geçerdi.
Çoğu kere
"Allah." dediği zaman elindeki tesbih tanelerinden her biri dört parçaya
bölünürdü. O parçalardan birisi bir kimseye isâbet ederse ona elem verirdi.
Huzûrunda bulunanlar kırılan parçaları toplarlar, yaraların tedâvîsi için
kullanırlardı.
Ahmed bin
Hüseyin bin Abdullah Ayderûsî'nin pek çok kerâmeti meşhûr olmuştu. Seyyid Ahmed
bin Şeyhu'l-Ayderûs babasını ziyâret için Hindistan yolculuğuna çıkacağı sırada
Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî'ye vedâ için gelince, söz arasında kızı Fâtıma'nın
ismi geçti. Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî ona; "Bu senin zevcendir." buyurdu.
Halbuki Fâtıma Hâtun bir başkasıyla evliydi. Ahmed bin Şeyh Ayderûs Hindistan'a
gidip babasını ziyâret etti ve Terîm'e döndü. Kocası vefât etmiş olan Fâtıma
Hâtunla evlendi. Böylece Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî'nin kerâmeti ortaya çıktı.
Sâlih ve
velî bir zât olan Ahmed bin Abdülkavî, hacca gitmediği halde Ahmed bin Hüseyin
Ayderûsî'yi Arafat'ta vakfeye durmuş, Beytullah'ı tavâf ve Safâ ile Merve
arasında sa'y eder görmüştü.
Talebelerinden Sa'îd bin Sâlim bin Şevvaf hocasına; "Benim ölümümün memleketimde
olmasını temennî ediyorum." dedi. Ahmed bin Hüseyin Ayderûsî talebesine buyurdu
ki: "Sen Mişkâs adı verilen mahaldeki Verdetü Mesic'de vefât edeceksin." O
talebesi denilen yerde vefât etti.
Ahmed bin
Hüseyin bin Abdullah el-Ayderûsî çok ibâdet ederdi.Birisinin hasta olduğunu
işitince hemen ziyâretine giderdi. Kendisinden bir şey istemeye gelenin
ihtiyacını derhâl karşılardı. Dedesi Şeyh Abdullah Ayderûsî'yi sık sık ziyâret
eder, onun huzûrunda ve hizmetinde çok kalırdı. İnsanlara güzel muâmelede
bulunur, yaptığı her işte Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya çalışırdı. Tasavvuf
yolunda yüksek derece sâhibi olup, keşf ve kerâmet sâhibiydi.
Bu üstün
hâlleri ömrünün sonuna kadar devâm etti. 1560 (H.968) senesinde Cemâziyel evvel
ayının yedinci gününde Terîm'de vefât etti. Zenbil kabristanında defn edildi.
KAYNAKLAR
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.329
2) Nûr-us-Safîr; s.244
3) Meşre-ur-Revî; c.2, s.57 |