Nişâbûr'da
yetişen Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. Künyesi Ebû Tayyib olup, adı Sehl bin
Muhammed bin Süleymân bin Hârûn bin Mûsâ bin Îsâ bin İbrâhîm es-Su'lûkî
eş-Sâfiî'dir. Sehl bin Muhammed, fıkıh ilminde imâm olup, mes'elede müctehid
idi. Nişâbûr'da müftilik yapmıştır. Sehl bin Muhammed, 387 (m. 997) senesi,
Muharremin yirmiüçüncü Cum'a akşamı vefât etti. Fakat vefât târihinde ihtilâf
vardır. 402 (m. 1011) senesinde vefât etti diyen âlimler de vardır.
Sehl bin
Muhammed hazretleri; babasından edeb, fıkıh ve hadîs ilmini öğrendi. Ayrıca
Ebü'l-Abbâs el-Esâm, Ebû Ali Hamid el-Hirevî, Ebû Amr bin Nüceyd ve birçok
âlimden ilim öğrendi ve hadîs-i şerîf dinledi. Kendisinden ise; Hâkim Ebû
Abdullah, Hâfız Ebû Bekr el-Beyhekî, Muhammed bin Sehl, Ebû Nasr eş-Şazyâhıy ve
birçok âlim ilim öğrendi ve hadîs-i şerîf rivâyet etti.
Sehl bin
Muhammed, din ve dünyâ bilgilerinde söz sahibiydi. Zamanının bütün âlimleri,
onun büyük âlim ve imâm olduğunda ittifak etmişlerdi, ilim ve ameli çok olduğu
için, kendisine "Şems-ül-İslâm" İslâmın güneşi denilmiştir. Ebû Tayyib,
babasının vefâtından sonra ders vermeye başladı. İlim meclisine, beşyüzden fazla
büyük âlim gelirdi. Ebû Tayyib öyle bir zât idi ki, daha kendisine suâl
sorulmadan cevâbını söylerdi. Ebû Tayyib vefât edince, talebeleri Nişâbûr'dan
ayrılıp çeşitli memleketlere gidip, oralarda İslâm bilgilerini öğrettiler.
Sehl bin
Muhammed için, Abdülazîz bin Abdülmelik "Ben çok yer dolaştım. Fakat Sehl gibi
bir zât göremedim." Ebû Âsım el-Abbâdi "Sehl bin Muhammed imâm, edeb sahibi,
fakîh, kelâm âlimi ve nahiv âlimi idi" Ebû İshâk, "Sehl fakîh, edîb idi. Âlimler
ondan çok istifâde ettiler." Hâkim ise, "O fakîh, edîb, Nişâbûr müftîsi ve müfti
oğlu müfti bir zât idi" demiştir.
Hâfız
Esîr-üd-dîn Ebû Abdullah Menâtab-i Şafiî adlı eserinde "Sehl bin Muhammed çok
büyük âlim idi. İnsanlara çok faydası oldu. Asrının İmâm-ı Şâfiî'si idi. Eğer
İmâm-ı Şâfiî hazretleri görseydi onu çok sever üstün tutardı" demektedir.
Abdülvâhid
el-Lahmî şöyle anlatır: Sehl bin Muhammed'in gözleri ağrıyordu. Bu sırada, da
birçok âlim, huzuruna ilim öğrenmek için geliyorlardı. Ebû Abdurrahmân
es-Sülemî, Sehl bin Muhammed'in huzuruna gelerek, "Ey imâm, senin gözlerin kendi
yüzünü bir görseydi, ağrı diye bir şey kalmazdı" dedi. Sehl hazretleri bu sözü
duyunca sevindi ve tebessüm etti. Sehl bin Muhammed hazretlerinin Ebüdderdâ'dan
(r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz (s.a.v.) "Ey
insanlar! Biliniz ki hilm, yumuşak huylu olmaya çalışmakla elde edilir, ilim
âlimden işitilerek öğrenilir. Kim hayrı isterse, ona verilir. Kim serden
(kötülükten) kaçarsa ondan korunmuş olur" buyurmuştur.
Sehl bin
Muhammed buyurdu ki; "Zamansız işe başlıyan kendini sıkıntıya sokar."
"Bir işin
tamamı yapılamazsa, hepsinden vazgeçmemelidir. Resûlullah efendimiz (s.a.v.),
"Size emrettiklerimi gücünüz yettiği kadar yapınız" buyuruyor."
"Sıkıntılı
zamanda, insan, dostlarına muhtaçtır."
KAYNAKLAR
1) El-Bidâye ven-nihâye cild-11, sh-324
2) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-4, sh-393
3) Tehzîb-ül-esmâ v'el-lüga cild-1, sh-238
4) Vefeyât-ül-a'yân cild-2, sh-435
5) Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh-172
|