Hanbelî mezhebi
âlimlerinden. Hadîs ve fıkıh âlimlerinin büyüklerinden olup, zühd ve takva
sahibidir. İsmi, Ömer bin Ahmed bin İbrâhîm bin İsmâil el-Bermekî'dir. Künyesi,
Ebû Hafs ve Ebû Ali'dir. 389 (m. 999) senesinin Cemâziyel-evvel ayında vefât
etti. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel'in kabri yanına defn edildi. İbrâhîm, Ahmed ve Ali
isminde üç oğlu vardır.
Ömer bin Ahmed,
büyük ve meşhûr bir âlimdir. Çok ibâdet ederdi. Zühd sahibi olup, dünyâya
düşkünlüğü yoktu. Vera' ve takvası akıllara durgunluk verecek derecedeydi.
Haramlardan ve şüphelilerden son derece sakınırdı. Gece ve gündüzlerini ilim
öğrenmekle geçirirdi. Hadîs ilmini, İbn-i Savvâf, el-Hattâbî, İbn-i Mâlik ve
daha birçok âlimden aldı. Onlardan hadîs-i şerîf rivâyetinde bulundu. Bu sahada
çok ilim sahibi oldu.
Tasavvuf
ilminde de büyük âlim olan Ömer bin Ahmed, Ömer bin Bedr el-Megâzilî, Ebû Ali
en-Neccâd, Ebû Bekr Abdülazîz bin Ca'fer ve diğer birçok âlimin sohbetinde
bulunarak yetişti. Evliyâlığın yüksek derecelerine kavuştu.
Birçok eserleri
vardır. En meşhûrları şunlardır:
1. Kitâb-üs-sıyâm
2. Kitâb-ü
hükm-il-vâlideyn fî mâli ve-ledehumâ
Ebû Ali Ömer
bin Ahmed buyurdu ki: "Bana cenâzenin hafifliğinden ve ağırlığından
sorulduğunda, dedim ki: Cenâze, şehîd olan bir kimse olduğu zaman hafif olur.
Çünkü şehîd, hayat sahibidir. Diri olan, ölü olandan daha hafiftir. Nitekim
Allahü teâlâ Al-i İmrân sûresi 3.ncü âyetinde meâlen; "Allah yolunda
öldürülenleri, ölüler zannetmeyiniz. Bilakis onlar Rablerinin katında
diridirler, rızıklandırılmaktadırlar" buyurdu."
Ebû Hafs-ı
Bermekî şöyle bildiriyor: İbrâhîm bin Edhem, "İhsanların kötülerinden, arslandan
kaçar gibi kaçınız. Fakat Cum'a namazını ve beş vakit namazı cemâatle kılmayı
kaçırmayınız" buyurmuştur.
Yine o şöyle
anlatıyor: Ömer bin Hattâb (r.a.) buyurdu ki: "Bir kimse Allahü teâlâdan
korkarsa, öfkesini açığa vurmaz, onu yener. Allahü teâlâdan korkan kimse,
istediğini yapamaz. Kıyâmet gününde insanların yaptıklarından hesaba çekilmesi
ve kötülüklerinin cezalandırılması olmasaydı, bu dünyâda gördüğümüz şeylerden
başkası olur, âlemin nizâmı bozulurdu. Nizâm ve intizâm kalmazdı."
Yine o
anlatıyor: Bişr bin Hâris dedi ki: İbrâhîm bin Edhem, dağdan gelirken görüldü ve
kendisine, "Nereden geliyorsun?" diye sorulduğunda, Allahü teâlâdan geliyorum
dedi ve şu şiiri söyledi:
"Allahı dost
edin, insanlara yaklaşmaktan kaçın! O'nu anmakla meşgul ol, çünkü onda şifâ var.
Takdir ettiği şeye râzı ol, bunda ihtiyaçsızlık var."
Bir kerresinde
de şöyle anlattı: Hüseyn bin Fehmî, "Biz Ma'rûf-i Kerhî'nin hasta olduğunu
susmasından; sıhhatli olduğunu da inlemesinden anlardık" diye bildirmektedir.
Yine buyurdu
ki: "Bayrama "İyd" denilmesinin sebebi, her sene sevinç ve neş'e ile dönüp
tekrar-lanmasındandır."
Yine şöyle
anlatıyor: Ebû Ömer, bize dâima "Yâ zel-celâli vel-ikrâm" demeyi tavsiye ederdi.
KAYNAKLAR
1) Mu'cem-ül-müellifîn cild-7, sh-372
2) Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh-153
3) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh-781
|