Hadîs, fıkıh ve
târih âlimi. Künyesi Ebû Abdullah olup, ismi Muhammed bin Muhallid bin Hafs'dır.
Bağdâd'ın doğusunda yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş bir mahalle olan Dûr'da
233 (m. 848) yılında doğdu. Bundan dolayı Dûrî nisbet edildi. Attâr lakabı
verildi. Daha çok İbn-i Muhallid diye tanındı. 331 (m. 943) yılında doksanyedi
yaşında Bağdâd'da vefât etti.
Öğrenecek yaşa
geldiği zaman, kendisini ilmî bir çevre içinde bulan Ebû Abdullah Muhammed bin
Muhallid Attâr Dûrî, devrinin en meşhûr âlimlerinden ilim öğrendi. Büyük
âlimlerle sohbet etti. Ebû Saîb Selem bin Cennâde, Ya'kûb bin İbrâhîm Devrekî,
Fadl bin Ya'kûb Ruhâmî, Ebû Huzâfe Ahmed bin İsmâil Sehmî, Zübeyr bin Bekkâr,
Abbâs bin Yezîd Behrânî, Fadl bin Sehl A'rec, Ebû Yahyâ Muhammed bin Sa'îd
Attâr, Muhammed bin İsmâil Hassanı, Ahmed bin Osman bin Hakîm Evdî, Eşkâb'ın
oğulları Ali ve Muhammed, Muhammed bin Hassan Ezrâk, Muhammed bin Osman bin
Kerrâme, Hasen bin Arefe, Müslim bin Haccâc ve daha birçok âlimden ilim öğrenip
hadîs-i şerîf dinledi, ilim öğrenmek için her türlü sıkıntıya katlandı. Yüzbin
hadîs-i şerîfi râvileriyle birlikte ezberleyerek hâfız oldu. Fıkıh ilminde
yüksek derecelere erişti, ilminin çokluğu, rivâyetinin sağlamlığı, ibâdete
düşkünlüğü, emânete riâyeti ile meşhûr oldu. Hadîs ilminde sika (güvenilir) idi.
Vaktini sâdece Allahü teâlânın dînini öğrenmeye ve öğretmeye harcayan Muhammed
bin Muhallid Dûrî, yüksek ilim sahibi talebeler yetiştirdi. Ebü'l-Abbâs bin
Ukde, Muhammed bin Hüseyn Âceri, Ebû Bekr İbni Cüâbî, Muhammed bin Muzaffer, Ebû
Ömer bin Hayve, Ebü'l-Hasen Dâre Kutnî, Ebû Hafs, İbn-i Şahin, Ebû Abdullah
Merzubânî, Ebû Ömer bin Mehdî, Ebû Hasen bin Sıllet Ehvâzî ve daha birçok âlim
ondan ilim öğrendi.
Yetiştirdiği
talebeleri yanında, pek kıymetli eserler de yazdı. Tahric ve tasnifler yaptı.
Bunlardan, "Emalî", "Mâ revâh-ül-ekâbir an Mâlik bin Enes", "Fevâid" ve
"Müntekî" adlı kitapları yazmalar hâlinde mevcuttur. Ayrıca, "Sünen fi'l-fıkh",
"Adâb", "Mûsned-i kebîr", "Ahbâr-ı Sıbyân" adlı eserlerin de ona ait olduğu
bildirilmektedir.
Hasen bin Ebî
Tâlib anlatır: İbn-i Muhallid'den hadîs-i şerîf öğrenmek için gelenler, "Yâ Ebâ
Abdullah! Senin evin bize çok uzak, her zaman gelip gidemiyoruz. Ne olur
geldiğimiz zaman bize daha çok hadîs-i şerîf öğret" dediler. O da "Ben geçmişte
buradan çok uzak yerlere giderek hadîs-i şerîf öğrendim" dedi. İlim öğrenmek
istiyenin sıkıntıya katlanması icâb ettiğini anlatmış oldu.
Kendisi
anlatır: "Annem vefât ettiği zaman, Derb-i Reyhan mezarlığında bir kabir kazmaya
başladık. Biraz derine inince, kazdığımız mezarın bir tarafı çöktü. Çöken
tarafta yeni defn edilmiş gibi duran bir erkek cesedi çıktı. Göğsünde etrafa
güzel kokular saçan bir reyhan çiçeği vardı. Onu elime alıp kokladım. Misk
kokusundan daha hoş bir kokusu vardı. Cenâzeye gelen diğer cemaate de
koklattıktan sonra tekrar yerine koyup mezarı kapattık"
KAYNAKLAR
1) Târîh-i Bağdâd cild-3, sh-310
2) Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh-828
3) Tabakât-ı Sûfiyye sh-39
4) Fihrist sh-325
5) Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-331
6) Mir'ât-ül-cinân cild-2, sh-310
7) Lisân-ül-mîzân cild-5, sh-374
8) Mu'cem-ül-müellifîn cild-12, sh-9
9) El-A'lâm cild-7, sh-93
10) Keşf-üz-zünûn sh-27
11) Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh-73
|