Mantık,
belâgat, ahbâr âlimi. Künyesi, Ebü'l-Ferec olup, adı, Kudâme bin Ca'fer bin
Kudâme'dir. Kudâme bin Ca'fer önceleri hıristiyanken, daha sonra halife
Muktefî-billah vasıtasıyla müslüman olmuştur. Bir müddet Basra'da yaşamış, sonra
Bağdâd'a gitmiştir. Ebû Hayyân'ın ifâdesine göre o, vezir Fadl bin Ca'fer bin
Furat'ın meclisinde, Ebû Sa'îd Sirâfî'nin âlimlerle yaptığı münazaralara
katılmıştır. Birçok âlim ve ediple yakın arkadaşlık yapan Kudâme bin Ca'fer, 377
(m. 948) yılında vefât etmiştir.
Asrının en
meşhûr nahiv âlimlerinden Müberrid, Sa'leb, Ebû Sa'd es-Sükkerî, İbn-i Kuteybe
ve birçok âlimle görüşmüştür. Kudâme bin Ca'fer, bilhassa zamanının belâgat ve
mantık âlimleri arasında kendini kabul ettirdi. Vezirin divânında, ilim
meclisini yönetecek kadar saygı duyulan bir mertebeye u-laşmış ve bu arada
birbirinden kısmetli eserler yazmıştır. Eserlerinden ba'zısı şunlardır:
Kitâb-ül-harâc, Kitâbü cilâ-ü-hüzn, Kitâb-üs-siyâse, Kitâbü sinaât-il-cedel,
Kitâbü nüzhet-il-kulûb ve zâd-il-müsâfir, Kitâbü zehr-ir-rebî' fil-ahbâr, Kitâbü
nakd-iş-şi'r, Necm-üs-sâkıb, Kitâbü Şâbun-il-gammi, Kitâbü sarf-il-hemmi,
Kitâb-ül-büldân.
Bunların en
meşhûru olan Kitâb-ül-harâc, Köprülü Kütüphanesinde yazma olarak mevcuttur. Bu
eser, 217 varak (sahife) ve meşin cildli olup, içi biraz kurt tahribine
uğramıştır. Ebü'l-Ferec Kudâme bin Ca'fer, eserini menziller ve bâblar hâlinde
tertib etmiştir: Birinci bâb, ordunun dîvânı hakkında, ikinci bab, Beyt-ül-malın
dîvânı hakkında, üçüncü bâb, nafakalar dîvânı hakkında, dördüncü bâb, risâleler
dîvânı hakkında, beşinci bâb, Tevkî' ved-dâr dîvânı hakkında, altıncı bâb, Hatim
dîvânı hakkında, yedinci bâb, gümüş dîvânı hakkında, sekizinci bâb, nakitler,
ayarlar ve ölçüler dîvânı hakkında, dokuzuncu bâb, mahkemeler dîvânı
hakkındadır. Daha sonrası, çeşitli yer ve denizlere dâir muhtelif ma'lûmâtı
ihtiva etmektedir. Zîrâ eserin tamamı, arzın ve denizin acâiplikleri, ba'zı
beldelerin fethi ve oralardan alınacak haraçların durumları ile ilgilidir.
Kudâme bin
Ca'fer, yazdığı Kitâb-ül-harâc'da şöyle bildirmektedir: Bu, mü'minlerin emîri
tarafıdan filân oğlu filâna, filân bölgede onu ordunun başına komutan ta'yin
ettiği zaman verilen talimattır. Ona gizli ve açık bütün işlerinde Allahü
teâlâdan korkmayı, O'na itâat üzere amelini yapmayı, bütün iş ve hareketlerinde
kuvvet ve kudretin Allahü teâlâdan başkasında olmadığına inanmasını emreder.
Mü'minlerin emîri, onu bu vazifeye, ancak kötülük yapanların, fesad ve fitne
çıkaranların işlerine mâni olacak güç ve kuvvete, disipline sahiptir diye ve
bundan dolayı halk ve memlekette rahatlık ve refah olur ümidiyle ta'yin etti.
Ona, Allahü
teâlânın gazabına mucib olan şeylerden, O'nun tarafından yasak edilen şeylerden
ve kötü olarak ilân edilmiş şeylerden sakınmasını emreder. Ona askerlerini ve
etrafında bulunanları, halktan herhangi birisine zulme teşebbüs etmekten veya
haksızlıkla onların zarar ve ziyana uğramasını önlemesini ve memleketlerde
Allahü teâlânın düşmanlarıyla savaşmasını emreder.
Ona, bu
talimatı kendisine yakın olanlara okuyarak, mü'minlerin emîrinin onların
refakatlerini temenni ve onlara iyilik yapmayı tercih ettiğini, onlardan
adaletsizliği gidererek adaleti tevzi etmeyi, onları himaye için şahsen müdâhale
ederek onların düşmanlarıyla mücâdele etmek hususundaki iyi niyetlerinden
haberdar etmesini emreder.
Bu talimatın
son kısmında ise;
Mü'minlerin
emîri, seni iyiliğe sebep kılmasını, doğru yolda hidâyet etmesini, sana emânet
edilen bütün harp ve idare işlerinde lütfu ile sana yardım etmesini cenâb-ı
Hakdan niyaz eder..
Deniz
kuvvetleriyle ilgili kısmında ise; bu, mü'minlerin emîrinin; filân oğlu filanı,
filân deniz üssüne ta'yin ettiği zaman verdiği talimattır. Ona, bizzat kendi
nefsine dikkat etmesini, eğriliğini düzeltmesini, Allahü teâlâyı hatırlamakla
ruhundan kötü arzuları ve şeytanın sapıklıklarını uzaklaşdırmasım, ahlâkını
güzelleştirmesini, hâl ve hareketlerini doğrultmasını, kendi askerleri ve diğer
dostları için, iyi ve güzel olan herşey için bir muallim ve örnek olmasını,
onları, yolların en iyisinin üzerinde yürümeye yöneltmesini emreder. Ona, itâat
edenlere karşı yumuşak, serkeş olanlara sert olmasını, fakat her durumda da
insaf ve adaletin hakkını vermesini emreder.
Bu talimatın
son kısmında ise; bunlar, mü'minlerin emîrinin sana talimatı ve senin için
emirleridir. Onları anla ve tavsiyelerine göre hareket et ve her hâl ve durumda
o, senin nasıl olmanı arzu ediyorsa öyıe ol. Sana güvenip emânet ettiği bütün
işlerde seni hayra yöneltecek irşada mazhar olman için duâ eder.
KAYNAKLAR
1) Mu'cem-ül-udebâ, cild-17, sh-12
2) Nücûm-üz-zâhire, cild-3, sh-292
3) El-Bidâye ve'n-nihâye cild-2, sh-220
4) Keşf-üz-zünûn, 402, 949, 959, 986, 1068, 1078, 1415, 1945, 1973
5) Mu'cem-ül-müellifîn, cild-8, sh-128
6) Kitâb-ül-harâc'ın muhtelif varakları
|