Nahiv, tefsîr
ve lügat âlimi. Künyesi, Ebû İshâk olup, tam ismi, İbrâhîm bin (Muhammed bin)
Sırrî bin Sehl'dir. Camcılık yaptığı için Zeccâc lakabı verildi. Hakkâklık
(oymacılık)da yapardı. Ebû İshâk Zeccâc diye meşhûr oldu. Bağdâd'da doğan
Zeccâc, yine orada 311 (m. 923) yılında vefât etti.
Zamanında arabî
ilimleri en iyi bilen diye meşhûr olan Müberrid'in talebesi olan Zeccâc, ilmini
arttırmak için çeşitli yerlere gidip, birçok âlimden ilim öğrendi. Din ve âlet
ilimlerinde âlim oldu. Nahiv ilminde asrının bir tanesiydi. Tefsîrinden, daha
sonra gelen meşhûr müfessirler istifâde ederek, benzer eserler yazdılar. Hocası
Müberrid'in tavsiyesiyle Abbasî halifesi Mu'tesid'in veziri Ubeydullah bin
Süleymân'ın oğlu Kâsım'ı terbiye için görevlendirildi. Talebesi Kâsım vezir
olunca, ona kâtiplik ve ba'zı bölgelerin gelirini verdi. Eline geçen paradan bir
dirhemini, hergün hocası Müberrid'e verirdi. Hocası vefât edinceye kadar bu
usûlde ikrâma devam edip, hergün muhakkak ziyâret eder, hatırını sorardı.
İlminin çokluğu, gelirinin bolluğuna rağmen, yine de hakkaklık yapar, elinin
emeği ile maişetini temin ederdi. Ölmeden önce en son sözü, "Ey Rabbim! Beni,
Hanbelî mezhebi üzere haşreyle!" idi.
Birçok kimseye
Kur'ân-ı kerîm kırâati, nahiv ve lügat bilgileri öğreten Ebû İshâk Zeccâc'ın en
meşhûr talebeleri, Ebû Bekr bin Sirâc, Kâdı Ebû Sa'îd Sirâfî ve Ali bin Abdullah
bin Mugîre Cevherî'dir.
Ahmed bin
Hüseyn Ferâizî anlatır: "Müberrid'in talebeleri toplanır, ders için giderler,
Ebû İshâk Zeccâc aralarında bulunmadığı zaman derse kabul edilmezlerdi. Birgün
Ebû İshâk Zeccâc yanlarında olmadan gittiler. Müberrid hizmetçisine sordurdu.
Zeccâc'ın olmadığı cevâbını alınca, onları kabul etmedi. Onlar da oradan
ayrıldılar. Osman isminde biri bekledi. Hizmetçiyle haber gönderdi. "Yalnız
Osman kaldı dersin" dedi. Müberrid de Zeccâc oImadan kimseyi kabul edemeyeceğini
söyledi. Mübenid'le Zeccâc devamlı beraber olmak için çalışırlar, bir araya
gelince de hep ilimle meşgul olurlardı."
Ebû Bekr bin
Sirâc, Müberrid'den ilim tahsil edip, daha sonra günahlara dalarak mûsikî ile
uğraşırdı. Birgün Zeccâc'ın "Muhtasar-ün-nahv" adlı eserinden sorulan bir soruya
yanlış cevap verdi. Zezzâc bunu anlayınca "Senin gibi bir kimsenin böyle basit
şeylerde yanılması doğru mudur?" deyip onu azarladı. Bunun üzerine Sirâc,
bilgilerini unutarak yanılmasının sebebinin, günahlara dalarak mûsikî ile
uğraşmak olduğunu söyleyip tövbe etti. Günahlardan el çekip, ilimle meşgul oldu.
Ebû İshâk Zeccâc'ın yazmış olduğu tefsîr ve arabî ilimlere dâir eserlerinden
ba'zıları şunlardır: Meâniy-ül-Kur'ân-İştikâk, Halk-ül-insan, Muhtasar-ün-nahv,
Halk-ül-fers, Şerh-i ebyât-ı Sîbeveyh, Tefsîr-i Câmi'u nutk, Aruz, Kitâb-ı
emâlî.
KAYNAKLAR
1) Vefeyât-ül-a'yân cild-1, sh-49
2) Târîh-i Bağdâd cild-6, sh-89
3) Bugyet-ül-vuât cild-1, sh-411
4) Miftâh-üs-se'âde cild-1, sh-163
5) Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-259
6) Tabakât-ül-müfessirîn cild-1, sh-7
|