TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

4.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

İBN-İ YEZDÂNYAR (Radıyallahü Anh)

Evliyânın büyüklerinden. İsmi Hüseyn bin Ali bin Yezdânyâr olup, lakabı Ebû Bekr'dir. Urmiyelidir. Hadîs rivâyet ettiği zâtlardan dördüncü asırda yaşadığı anlaşılmaktadır. Tasavvufta, kendisine has tâkibettiği bir yolu vardı. Haramlardan ve şüphelilerden çok sakınır, devamlı mubahların fazlasını terk ederdi. Zâhiri ilimlerde de âlimdi.

Kendisine "Haya (utanmak) nedir?" diye sordular. Onlara şöyle buyurdu: "Hayanın çok yönleri vardır. Bunlardan; meleklerin hayası ki, onlar, "Yâ Rabbî! Sübhânsın, sana lâyık bir ibâdeti yapamadık" diyerek kusurlu olduklarını bildirirler. Buna "Kusur hayası" denir.

İsrâfil aleyhisselâmın hayası ki, Allahü teâlânın büyüklüğü karşısında utancından kanatlarını sarkıtır. Buna "İclâl hayası" denir.

Birgün müşriklerden Abine bin Hısn-ı Fezârî, Peygamber efendimizin huzuruna geldi. O sırada Hz. Âişe validemiz de oradaydılar. Peygamber efendimiz (s.a.v.), Fezârî'nin geldiğini görünce, Hz. Âişe'yi görmemesi için, Hz. Âişe'nin önüne geçtiler. Peygamberimizin, bu yaptığına "Gayret hayası" denir.

Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen "... Peygamberin evinde yemeğinizi yedikten sonra dağıtınız. Söz konuşmak, sohbet etmek için de izinsiz girmeyiniz. Çünkü bu, Peygamberlere eziyet veriyor, (sonra "çıkın" veya "girmeyin" demeğe) sizden utanıyor..." (Ahzab: 53) işte buna "Kerem hayası" denir.

Mûsâ aleyhisselâm, dünyâlık işleri Allahü teâlâdan istemeye utanıp, "Yâ Rabbî! Ba'zı dünyâlık ihtiyaçlarım oluyor, fakat istemekten haya ediyorum" deyince, cenâb-ı Hak da "Yâ Mûsâ! Hamurun tuzundan, merkebin otuna kadar, ne ihtiyâcın varsa benden iste..." buyurdu. Mûsâ aleyhisselâmın bu hayasına "İstihkâr" denir.

Eshâb-ı kirâm (r.anhüm), "Yâ Resûlallah! Hz. Osman ile olunca, bizim yanımızda oturduğunuz gibi oturmuyorsunuz. Hikmeti nedir?" diye sordular. Buyurdu ki: "Osman öyle bir kimsedir ki, melekler dahi ondan haya eder, ben nasıl etmiyeyim?" işte buna "Vekar hayası" denir.

Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâma, "Yâ Îsâ! Önce nefsine öğüt ver, sonra insanlara. Aksi hâlde benden utan" buyurdu. Bu utanmaya "Murakabe hayası" denir.

Mi'râc'da namaz elli vakit farz olduğunda, Hz. Mûsâ, Peygamber efendimize (s.a.v.), "Ümmetin dayanamaz. Allahü teâlâdan azaltılmasını dile" deyince, Resûlullah efendimiz (s.a.v.) de beş vakte kadar indirtmişti. Hz. Mûsâ, "Bu dahi çoktur" deyince Peygamber efendimiz (s.a.v.), "Artık bunu da azaltmasını istemekten utanırım" buyurdular. İşte buna "Müracaat hayası" denir.

Haramlardan sakınanlar hakkında cenâb-ı Hak şöyle buyurdu: "Ben halkı hesaba çektiğim zaman, onları hesaba çekmekten utanırım." Bunu Peygamber efendimiz (s.a.v.) haber verdi. Buna da "İhsan hayası" denir.

Peygamber efendimiz (s.a.v.), "Allahü teâlâ, (Ben azîmüşşân, İslâm'da ağaran saç ve sakala azâb etmekten haya ederim) buyurdu." Bu hayaya "Rahmet hayası" denir.

Hz. Ebüdderdâ, Humus halkına, "Siz Allahü teâlâdan utanmaz mısınız? Oturamıyacağınız binalar yapıyorsunuz. Yiyeceğinizden çok mal biriktiriyorsunuz, ömrünüz boyunca ulaşamayacağınız uzun e-meller peşinde koşuyorsunuz" buyurdu, işte bu utanmaya da "Gurur hayası" denir.

Resûlullah efendimiz "Haya îmândandır. Haya Cennettedir "buyurdular. Burada anlatılan hayanın adı da, "îmân hayâsı"dır.

Bir de rinet (süs) hayası vardır ki, kimde bulunursa onu süsler. Hadîs-i şerîfte: "Rıfk, bulunduğu yere sâdece süs getirir" buyuruldu. Bu ruhu süsleyen bezeyen bir hayadır."

Bir kimse kendisinden nasîhat istediğinde ona, "İnsanlar arasında kalmak zorunda kalırsan, kalb kırmaktan sakın. Çok sakın... Öyle dikkatli ol ki, Allahü teâlânın rahmet nazarından düşürecek bir harekette bulunmayasın. Edeb dışı bir sözün ve hareketin sebebiyle sana göz dikmesinler."

Buyurdu ki: "Cenâb-ı Hakkın tövbe kapısı devamlı açıktır. Bir hatâ ve bir kusur meydana çıkar, bir günaha duçar olursan, hemen Allaha yönel. Senden beklenen budur. Şayet bu şekilde yaparsan, Rabbimiz fadlı ve keremiyle kabul buyurur."

"Melekler semânın bekçileri, muhaddisler sünnetin bekçileri, evliyâ da Allahü teâlâya giden yolun bekçileridir."

Allahü teâlâya kavuşmak için ne yapmalıdır? diye soranlara "Allahü teâlânın rızâsından başka birşey düşünmemeli, nefsinin isteklerini ve heveslerini bir daha hiç yapmamalı, terk ettiği günahlara dönmemelidir" buyurdu.

 

KAYNAKLAR

1) Hilyet-ül-evliyâ cild-10, sh-363

2) Tabakât-üs-sûfiyye sh-406

3) Nefehât-ül-üns sh-261

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider