Büyük hadîs
âlimlerinden. "Kütüb-i Sitte" adı verilen meşhûr altı hadîs-i şerîf kitabından
birinin sahibi olan Ebû Dâvûd Süleymân bin Eş'âs'ın oğludur, ismi, Abdullah bin
Süleymân bin Eş'as bin İshâk bin Beşîr bin Şeddâd bin Amr bin İmrân'dır. Künyesi
Ebû Bekr bin Ebî Dâvûd'dur. "Ezdî" ve "Sicistânî" nisbetleriyle meşhûrdur.
Sicistan, Basra'nın köylerinden biridir. Ezd, Kureyş'e mensûb bir kabilenin
adıdır.
İbn-i Ebî
Dâvûd, 230 (m. 844) senesinde Sicistan'da doğdu. Babası Ebû Dâvûd, büyük bir
hadîs âlimiydi. 10 yaşında iken ondan ilim öğrenmeye başladı. Çok zekîydi. 40
seneye yakın babası ile birlikte, bir çok âlimden ilim aldı. Horasan, Cibâl,
İsfehân, Nişâbûr, İran, Basra, Bağdâd, Kûfe, Medine, Mekke, Şam, Mısır, Cezîre,
Sugûrve daha birçok şehirleri dolaştı. Çok sıkıntılarla karşılaştı, ilim
yolundaki sabrı, akıllara durgunluk, verecek derecedeydi. Ahmed bin Sâlih
el-Mısrî, Îsâ bin Hammâd Ebû Tâhir bin Serh, İshâk el-Kevser, Muhammed bin
Eslem, Ali bin Haşrem, Seleme bin Şebîb, Muhammed bin Yahyâ, Müseyyib bin Vâdıh,
Ebû Sa'îd el-Eşec ve daha pekçok âlimden hadîs-i şerîf rivâyet etti. Üçyüzbinden
fazla hadîs-i şerîf ezberlemişti. Hadîs ilminde hüccet (senet) oldu. İlmini, hep
sâlih, doğru ve temiz kimselerden aldı. Tefsîr, hadîs, fıkıh ve diğer ilimlere
ait çok bilgi elde etti. Daha sonra Bağdâd'ı vatan edindi. Orada ilim neşretti.
Çok kimse onun talebesi oldu. 316 (m. 928) senesi Zilhicce ayında vefât etti.
Kendisinin
ilminden çok kimseler istifâde etti. Irak bölgesinin ilimde imâmı, en büyük
âlimi oldu. Kardeşi Abdurrahmân bin Ebî Hatim, Ebû Bekr bin Mücâhid, Muhammed
bin Muzaffer, Dârekutnî Ebû Hafs bin Şahin, Ebû Bekr el-Verrâk, Ebû Hüseyn bin
Sem'ûn, Ebû Ahmed el-Hâkim, Îsâ bin Cerrâh, Muhammed bin Zünbûr, Ebû Müslim
el-Kâtib ve daha birçok âlim ondan çok şeyler öğrendiler ve rivâyette
bulundular. Büyük hadîs âlimi Ebü'l-Fadl Ahmed bin Sâlih şöyle anlatıyor: "Ebû
Bekr Abdullah bin Süleymân (İbn-i Ebî Dâvûd) Irak âlimlerinin imâmı, en üstünü
idi. Birçok şehirleri dolaşarak ilim öğrendi. Zamanının sultânı, onun için bir
minber (kürsî) tahsis etti. Ondan fazîletin ve ilminin çokluğundan dolayı
huzurunda hadîs-i şerîf öğrendi. O, 285 senesinde Hemedan'a gelmişti. Bu şehirde
bulunan âlimlerin hepsi ondan yazarak ilim öğrendiler. Onun zamanında Irak'ta
bulunan bütün âlimler, onu ilimde senet, vesika kabul ettiler. Bu hususta onun
derecesine kimse ulaşamamıştı."
Hasen bin
Muhammed el-Hilâl diyor ki, "Ebû Bekr bin Ebû Dâvûd, babası Ebû Dâvûd'dan daha
çok hadîs-i şerîf ezberlemişti."
Ali bin
Muhammed bin Hasen el-Harbî de şöyle anlatıyor: "Ebû Hüseyn Ali bin Yahyâ
el-Vâsıtî, 373 (m. 983) senesinde Medine câmiinde, İbn-i Ebî Dâvûd'un kendisi
için söylediği şu şiiri okudu:
"İlim ehli,
bir mes'elede münazara ettiğinde,
Biri
diğerinden, onların aslını istesin.
Senin de,
onun aslını ortaya koyman, sâdıkların işidir.
Aslı
söylemezsen, onların yoluna girmemiş olursun.
İlimle aslı
ortaya koy! Onların nasîhatlarında şüphen olmasın!
Sonra sözüne
devam ederek: "Ebû Zer Abd bin Ahmed-i Hirevî'nin Mekke'den bana yazdığı
mektubunda, Ebû Hafs bin Şâhin'in şöyle anlattığını yazdı: Ebû Bekr bin Ebî
Dâvûd'dan işittim. Diyordu ki, "Ben, ilim öğrenmek için Kûfe'ye gittiğimde
yanımda sâdece bir dirhem vardı. Onunla 30 müd (yaklaşık 25-30 kg) bakla satın
aldım. Hergün ondan bir miktarını yiyor ve Ebû Sa'îd el-Eşec'den de 1000 (bin)
hadîs-i şerîf yazıyordum. Bir ay tamamlanınca, 30 000 hadîs-i şerîfi yazmıştım."
Hadîs
âlimlerinden Berkânî anlatıyor: "Ben, Ebû Kâsım bin Nuhhâs'ın huzurunda okurken,
Ebû Bekr bin Ebû Dâvûd'un şöyle dediğini işittim: "Ben, rü'yâmda, Eshâb-ı
kirâmdan Ebû Hüreyre'yi (r.a.) gördüm. O sırada Sicistan'da Ebû Hüreyre'nin
rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri tasnif ediyordum. Onun sakalı sık ve gür olup,
üzerinde esmer ve kalın bir elbise vardı. Ona: "Ey Ebû Hüreyre! Seni çok
seviyorum" dedim. O da bana: "Ben, dünyâda iken, hadîs-i şerîfleri öğrenip
rivâyet edenlerin ilkiyim" buyurdu. Bunun üzerine ben de: "Ey Ebû Hüreyre! Ebû
Sâlih'in vasıtasıyla senden kaç kimse rivâyette bulundu?" diye sordum. O da, yüz
kimsenin rivâyet ettiğini bildirdi. O sırada bir de baktım ki, onların hepsi
yanımda duruyordu."
Ebû Bekr bin
Şâzân diyor ki, "İbn-i Ebî Dâvûd İsfehân'a (veya Sicistan'a) gelmişti.
Oradakiler ondan, kendilerine hadîs-i şerîf öğretmesini istediler. O da: "Benim
yanımda bir yazılı kitap yoktur" dedi. Onlarda: "İbn-i Ebî Dâvûd'un kitaba ne
ihtiyâcı vardır?" diye hayretlerini bildirdiler. Bunun üzerine onlara dedi ki:
"Bana bir yer gösteriniz. Ben de size, ezberimde bulunan 30 000 civarındaki
hadîs-i şerîfi yazdırayım."
Hatîb-i Bağdâdî
diyor ki, "Ebû Bekr bin Ebî Dâvûd babası ile birlikte Sicistan'dan çıkıp doğu
ile batı arasındaki birçok şehirleri dolaştı. Horasan, Cibâl, İsfehân, Basra,
Bağdâd, Kûfe, Mekke, Medine, Şam, Cezîre, Sugûr, İran ve Mısır şehirlerinden
birçoğuna uğrayıp, birçok âlimden dinleyerek ve yazarak ilim aldı. Bağdâd'ı
vatan edip oraya yerleşti. Birçok ilimlerde kitaplar yazdı. Fıkıh ilminde derin
âlim olup, hadîs ilminde de hâfız idi. Yüzbinden çok hadîs-i şerîf
ezberlemişti."
Muhammed bin
Abdullah Şuhayr diyor ki, "İbn-i Ebî Dâvûd, zühd ve takva sahibi idi. Haram ve
şüpheli işlerden çok sakınırdı. Çok ibâdet ederdi. Vefât ettiği vakit, 300 000
civarında müslüman namazını kıldı. Abdüla'lâ, Muhammed ve Ebû Muammer Ubeydullah
adında üç oğlu ve beş tane de kızı vardı. Vefâtında 87 yaşındaydı. Ayrı ayrı
cemâatler hâlinde, 80 kerre cenâze namazı kılındı."
KAYNAKLAR
1) Târîh-i Bağdâd cild-9, sh-46
2) Mu'cem-ül-müellifîn cild-5, sh-60
3) Vefeyât-ül-a'yân cild-2, sh-405
4) Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-273
5) Tezkiret-ül-huffâz cild-2, sh-767
6) Mîzân-ül-i'tidâl cild-2, sh-433
7) Esmâ-ül-müellifîn cild-1, sh-444
8) Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-3, sh-307
|