Hadîs, kelâm ve
Hanbelî fıkıh âlimi. Künyesi, Ebû Abdullah olup, ismi, Ubeydullah bin Muhammed
bin Muhammed bin Hamdan bin Utbe bin Ferkad'dir. Memleketine nisbetle Ukberî
denildi. Sahâbe-i kirâmdan (r.anhüm) olan dedesi Utbe bin Ferkad'den dolayı
İbn-i Betta denildi ve bu nisbetle meşhûr oldu. 304 (m. 917) yılında doğup, 387
(m. 997) yılında Ukbera'da vefât etti.
Birçok İslâm
memleketini gezen ve gittiği yerlerdeki âlimlerden ilim tahsil eden İbn-i Betta;
Şam'da Ali bin Ya'kûb bin İbrâhîm bin Ebi'l-Akab, Ebû İshâk İbrâhîm Sofi, Ebû
Bekr Ahmed Saffâr, Irak'ta; Begâvî, Ebû Muhammed bin Sa'îd, Ebû Abdullah, Ebû
Ubeyd, Abdülazîz bin Ca'fer Harezmî, Ebû Zer İbn-i Bagandî, İsmâil Verrâk, Ebû
Ca'fer Nu'mânî, Ebû Tâlib Ahmed bin Nasr, Muhammed bin Ahmed Ukberî ve daha
birçok âlimden ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etti. İlim tahsili için
çıktığı seyahatten dönüşünde, evine kapanıp kırk yıl dışarı çıkmadı. Yalnız,
Ramazan ve Kurban bayramlarında dostlarını ziyârete giderdi. Hadîs, fıkıh ve
kelâm ilimlerinde meşhûr oldu. Diğer ilimlerde de âlim idi. Günâhlardan çok
sakınır, gündüzleri oruç tutar, geceleri namaz kılardı. Çok cömert olup, edebi
pek fazla idi. Huzurunda bulunanlar edebsizlik yapmaktan çok çekinirlerdi. Çok
heybetliydi. Duâsının kabul olduğu meşhûrdu. Evine kapandığı kırk yıl boyunca,
vaktini yalnız ibâdet etmek ve ilim öğrenmekle geçirdi. Daha sonra halka nasîhat
edip talebe yetiştirmeye başladı. Öğrendiği ilmi öğretmek ve Allahü teâlânın
rızâsını kazanmak için çalıştı, insanlar onu çok severdi. Bu yüzden zamanında
Hanbelî mezhebine rağbet daha fazla oldu.
İbn-i Betta
Ukberî'den birçok âlim ilim öğrenip hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ebû Nuaym Ahmed
bin Abdullah bin Ahmed bin İshâk, Ebü'l-Kâsım Ubeydullah bin Ahmed Ezherî, Ebû
Muhammed Hasen bin Ali Cevherî, Ebü'l-Feth Abdülmelik bin Ömer, Muhammed bin
Ebi'l-Fevâris, Ebû Ali bin Şihâb Ukberî, Abdülazîz bin Ali Eccî ve daha pekçok
âlim, ondan ilim öğrenenler arasındaydı.
Yüzden fazla
kitap yazan İbn-i Betta'nın eserlerinden ba'zıları; Menâsik. Sünen. İbâne an
şerîat-il-fırkat-in-nâciye, Münâcibet-ül-fark-il-mezmûme, Zemm-ül-gınâ'
ve'l-istimâ' ileyh'dir.
Ebû Muhammed
Cevherî, kardeşi Ebû Abdullah'tan naklen şöyle anlatır: Peygamber efendimizi
(s.a.v.) rü'yâda gördüm. "Yâ Resûlallah! Senin yolunu kimden öğreneyim?" diye
sordum. Bana "İbn-i Betta, İbn-i Betta, İbn-i Betta!" diye cevap verdiler.
Ukbara'ya gitmek için Bağdâd'dan yola çıktım. Bir Cum'a günü oraya vardım. İbn-i
Betta ile câmide Cum'a namazında görüşürüm diye düşündüm. Düşündüğüm gibi,
onunla câmide karşılaştım. Beni görünce "Sadaka Resûlullah" (Allahın Resûlü
(s.a.v.) doğru söyledi) buyurdu.
Rivâyet ettiği
hadîs-i şerîflerde, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Kur'ân-ı kerîmi, kendi görüşü ile açıklayan,
doğru olsa dahi, hatâ etmiştir."
İbn-i Betta'nın
rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerde Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "İlim
talebetmek (öğrenmek) her müslümana
farzdır."
"Kim
enbiyâya söverse öldürülür. Kim Eshâbıma söverse değnek vurulur."
"Allahü teâlâ,
bir kuluna iyilik etmek isterse, onu dinde fakîh yapar."
İbn-i Betta'ya
"Fakîh kime denir?" diye soruldu. Dünyâda zâhid olup, Peygamberin (s.a.v.)
sünnetine uyarak O'nun yolunda gidendir" buyurdu.
İbn-i Betta
anlatır: İbn-i Mübârek'ten âlimlerin alâmetinin ne olduğu sorulup, "Bir kişinin
âlim olduğu nasıl bilinir?" denildi. O da: "Âlim, ilmiyle amel eden, kendi
yapmış olduğu amelleri az gören, başkalarının ilmini öğrenmek isteyen, ilmi
nerede bulursa orada alandır" buyurdu.
KAYNAKLAR
1) Târîh-i Dımeşk cild-4 Vr. 547 a
2) Şezerât-üz-zeheb cild-3, sh-122
3) El-Bidâye ven-nihâye cild-11, sh-321
4) Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh-144
5) İzâh-ül-meknûn cild-1, sh-8
6) Mu'cem-ül-müellifîn cild-6, sh-245
|