Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Muhammed bin Davûd ed-Dînûrî olup, künyesi Ebû
Bekr-i Dükkî'dir. Aslen Dînûrlu olup, Bağdâd'da ikamet ederdi. Sonra Şam'a
intikal edip, orada yerleşti. 350 (m. 961) den sonra, 100 yaşını geçmiş olarak
Şam'da vefât etti. Vefât târihi kat'î olarak bilinmemekle beraber, 355, 359,
360, 363 veya 395 olduğu rivâyet edilmiştir. Cüneyd-i Bağdâdî'yi görmüştür. Ebû
Ali Rodbârî'nin akranıdır. Ebû Abdullah bin Cellâ'nın sohbetlerine devam edip,
kendisinden ilim ve feyz aldı. Ayrıca Ebû Bekr ez-Zekkâk el-Kebîr, Ebû Bekr el-Mısrî
ve diğer ba'zı büyük zatların sohbetinde bulundu. Dinin e-mirlerine uymak
bakımından, zamanındakilerin en gayretlisiydi. Sohbeti, insanlara dünyayı
unutturup, harâm ve günahların zehir olduğunu hissettirmesi bakımından, yolunu
şaşırmış olanlara Allahü teâlânın gönderdiği bir ni'met sofrasıydı.
Kendisine, fakîrlik ve tasavvuf hakkında soruldu. Cevabında; "Fakîrlik, tasavvuf
hallerinden bir haldir" buyurdu. Tasavvuf yolunda bulunanın alameti nedir?" diye
sordular. "Her hal-ü karda, en faideli olan şey ile meşgul olmak ve
kötülüklerden uzak durmaktır" buyurdu.
Kendisinden sordular; "Kiminle dost olalım?" Cevabında "Senin her halini bilen,
kendisinden emin olduğun, kendisinden bir şeyi saklamak Iüzûmunu duymadığın,
aranızda hiçbir şeyin saklı bulunmadığı kimse ile dost ol" buyurdu.
Ebû Bekr-i Dükkî (r.a.) buyurdu ki:
"Allahü
teâlâya yakın olmanın alameti, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şeyden
uzak olmaktır."
"Nice sevinçler vardır ki, sonları kederdir. Nice hüzünler vardır ki, onların da
sonu kurtuluştur."
"Mi'de,
yenilen şeylerin toplandığı yerdir. Eğer oraya helâl lokma koyarsan, a'zâlardan
sâlih ameller meydana gelir. Şüpheli lokma koyarsan, a'zâlar, Allah yolunda amel
etmekte şüpheye düşerler. Eğer, harâm lokma koyarsan, o lokma seninle Allahü
teâlâ arasında bir perde olur ki, bu yolda yürümen mümkün olmaz."
"İhlâs odur ki; insanın zâhirî, bâtinî, durması, hareket etmesi, nefes alıp
vermesi, ya'nî her hali Allahü teâlâ için olmalıdır. Nefsin, hevânın payı
bulunmamalı, hiçbir hareket, bir mahlûk için olmamalıdır."
"Bir kalbde Allahü teâlâya kavuşmak arzusu doğar, bu aşkla yanarsa, beşeriyet
kötülükleri o kalbden ayrılır."
"Allahü
teâlâyı tanıyan kimse O'ndan ümidini kesmez ve hep O'na iltica eder. O'nu unutan
kimse de, mahlûklara iltica eder. Nefsinin kötülüklerini tanıyan kimse, hiçbir
amelini beğenmez, güzel ve kusursuz bilmez. Hep kendini kusurlu bilir. Mü'min
hata yapmaz. Gaflet ile bir hata yaparsa, hemen hatasını düşünür üzülür ve
derhal tövbe istiğfar eder."
"Ma'rifet
ehli, Allahü teâlâyı tanımakla hayattadırlar ve hakikî hayat da, onların
yaşadıkları hayattır. Allahü teâlâyı tanımayanlar diri sayılmazlar. Onlar ölü
gibidir."
KAYNAKLAR
1)
Târih-i Bağdâd cild-5, sh-266
2)
Tabakât-ül-kübrâ
cild-1, sh-119
3)
Nefehât-ül-üns
sh-236
4)
Risâle-i Kuşeyrî sh-169
5)
Tabakât-üş-şâfiyye
sh-448
|