Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Abdullah bin Tâhir bin Hatim et-Tâî olup, künyesi
Ebû Bekr'dir. Cebel âlimlerinden olan Ebû Bekr-i Ebherî, Yûsuf bin el-Hüseyn er-Râzî'nin
sohbetlerinde bulunmuş ve ondan ilim öğrenmiştir. Ebû Bekr-i Şiblî'nin akranları
Ebû Bekr-i Ebherî, Ebû Muzaffer Kirmasânî'nin arkadaşı idi. Haram ve
şüphelilerden çok sakınan büyük bir âlimdi. Hadîs ilmi ile uğraşmış ve hadîs-i
şerîf rivâyet etmiştir. Ebû Bekr-i Ebherî 330 (m. 941) senesinde vefât etmiştir.
Mahleb bin Ahmed el-Mısrî; "Bir çok
evliyânın sohbetinde bulundum. Hiçbirinin sohbeti bana Ebû Bekr-i Ebherî'nin
sohbeti kadar faydalı olmadı" diyerek, onun sohbetlerini övmüştür. Ebû Bekr-i
Ebherî, ilim öğreten hocaya çok önem ve değer verirdi. Ona göre hoca, talebesine
ana ve babasından daha kıymetli ve değerli şeyler vermiştir. Ona, "İnsan nasıl
oluyor da hocasının emirlerine, anne ve babası-nınkinden daha fazla uyuyor?"
şeklinde bir soru sorulunca şöyle cevap vermiştir. "Ana ve baba, insanoğlunun
fânî hayatının sebebidir. Hocası ise, onun baki hayatının sebebidir."
Şöyle anlatılır: "Birgün Ebû Bekr-i Ebherî çarşıda dolaşırken, bir manifaturacı
dükkanının önünden geçti. Manifaturacının oğlu, Ebû Bekr-i Ebherî'nin sohbetine
katılanlardan birisi idi. O genç, Ebû Bekr-i Ebherî'yi görünce, dükkanı bırakıp
onun peşinden gitti. Manifaturacı, dükkana gelip oğlunu göremeyince Çok kızdı ve
hemen onların arkasından gidip oğlunu kolundan tuttu ve ona eziyet ederek, alıp
dükkana getirdi. Bu hadîse Ebû Bekr-i Ebherî hazretlerini çok üzdü. Sabah olunca
manifaturacının kapısına, yanına cariyesini alarak geldi. Manifaturacıyı dışarı
çağırdı ve ona: "Dün geceyi çok huzursuz geçirdim. Dünyalık olarak sadece şu
cariyem var. Şayet dün seni incittiğimden dolayı kabul edersen, bunu sana verdim
gitti. Yok eğer kabul etmezsen azad ettim gitti" dedi. Manifaturacı hemen af
dileyerek: "Olacak şey değil. Günahı ben işledim. Fakat sen özür diliyorsun"
dedi. Bunun üzerine Ebû Bekr-i Ebherî: "Doğrusu günahı sen işledin, fakat elemi
bana erişti ve beni üzdü" dedi. Bundan sonra manifaturacı yaptığına pişman oldu
ve tövbe etti. Ebû Bekr-i Ebherî'nin sohbetlerini hiç kaçırmadı.
Ebû Bekr-i Ebherî'nin rivâyet ettiği bir
hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz (s.a.v.) "Ne mutlu nefsini kötületene
ve kazancını helâl yoldan temin edene, iç hâli güzel, dışı da kerîm olana ve
insanlara da kötülük yapmıyana, Ne mutlu ilmi ile amel edene, malının fazlasını
dağıtana ve sözünün fazlasını tutan kimseye"
buyurdular.
Ebû Bekr-i Ebherî buyurdu ki: "Din
kardeşini Allah için seven, onun dünyaya dalmasına mani olur."
"Allahü
teâlâ, Peygamber efendimize (s.a.v.) vefâtından sonra ümmeti arasında vuku
bulacak ayrılıkları ve başIarına gelecek musîbetleri bildirdi. Peygamber
efendimiz (s.a.v.) bunu hatırladıkça üzülürdü. Bunun için, ümmetinin Allahü
teâlâ tarafından bağışlanmasını isterdi."
"Başa gelen kötülüklerde üç iyilik vardır. Bunlar Tathîr; büyük günahlardan
temizliktir. Tekfîr; küçük günahlara keffarettir. Tezkîr; sıkıntılara dalıp,
sâlih olan büyük zatları hatırlamaktır."
"Her sınıfın bir himmeti vardır. Sâlihlerin himmeti; Allahü teâlâya isyân
etmeden, O'nun râzı olduğu işleri yapmaktır. Âlimlerin himmeti; sevabın
artmasına gayrettir. Ariflerin himmeti; kalblerinde Allahü teâlânın büyüklüğünü
bulundurmaktır."
"Kötü kimselerin iyilere ihtiyacı, her iki zümrenin hayrınadır. İyi kimselerin
kötülere ihtiyâcı, her iki zümrenin zararınadır."
Birgün bir cenâzede bulunurken,
yakınlarının cenâzeye çok ağlamaları üzerine şu şiiri söyledi:
Kendini unutmuş bir halde,
Ağlıyor ölünün haline.
Ölünün yakınlarının mevtaya,
Az ta'ziyede bulunduklarını ediyor iddia.
Olsaydı o, akıl, fikir, fitnat sâhibi,
Ağlardı kendi bulunduğu hâle.
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-üs-sûfiyye
sh-391
2)
Hilyet-ül-evliyâ
cild-10, sh-351
3)
Risâle-i Kuşeyrî sh-11
4)
Tabakât-ül-kübrâ
cild-1, sh-112
5)
Nefehât-ül-üns
sh-264
|