Evliyânın büyüklerinden. Künyesi, Ebû Hasen olup, adı Al i bin Bendâr bin Hüseyn
es-Sayrafî'dir. Nişâbûr âlimlerindendir. 359 (m. 969) senosinde vefât etti.
Ali bin Bendâr; Nişâbûr'da Ebû Osman Hayri ve Mahfuz'un; Semerkand'da, Muhammed
Fazl-ı Belhî'nin; Belh'de Muhammed Hân'ın, Gürcan'da Akli Cürcânî'nin; Rey'de
Yûsuf Hüseyn'in; Bağdâd'da, başta Cüneyd-i Bağdâdî olmak üzere, Ruveym, İbn-i
Ata, Sem'un ve Ebû Muhammed Cerîr'in; Şam'da Tâhir-i Makdîsî, İbn-i Celâ ve Ebû
Anın Dımeskî'nin; Mısır'da, Ebû Bekir Mısrî, Ebû Bekr Rakkas ve Ebû Ali
Rudbârî'nin sohbetlerinde bulunmuş, bu âlimlerden ilim öğrenmiş, hadîs-i şerîf
dinleyip rivâyet etmiştir.
Ali bin Bendâr, hadîs ilminde sika idi (güvenilirdi). O evliyâya ve evliyâyı
görenlere karşı saygılı ve tevazu ile davranırdı.
Kendisinin görmediği bir evliyâyı gören bir zâtı görse, hemen yanına yaklaşarak
elini öper, ona karşı hürmetkâr davranır, onun önünden gitmezdi. Sebebini
soranlara da, "Onlar birçok evliyâyı görüp ilim ve feyz aldı, ben ise çokları
ile görüşmedim" derdi.
Şöyle anlatılır: Birgün Ali bin Bendâr, Şeyh Ebû Abdullah Hafif ile bir köprüye
geldiler. İki kişi yanyana bu köprüden geçemezdi. Şeyh Ebû Abdullah ona, "Sen
önden yürü" deyince, Ali bin Bendâr, "Ne sebeble önden yürüyeyim?" dedi. Şeyh;
"Sen Cüneyd-i Bağdâdî'yi görmüşsün, ben ise görmedim" dedi.
Kendisi anlatır: "Şam'a gitmiştim. Üç gün sonra da Ebû Abdullah Celâl'in yanına
gittim. "Ne zaman Şam'a geldin?" dedi. Ben de üç gün olduğunu söyleyince, "Üç
gündür neredeydin?" diye sordu. Ben de "İbn-i Cûsa'nın yanında hadîs-i şerîf
yazıyordum" deyince bana; "Nafilenin fazîleti, seni birçok vazifeden alıkoydu"
buyurdu.
Ali bin Bendâr'ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz (s.a.v.)
"Sirke ne güzel
yemektir"
buyurdular.
Ali bin Bendâr buyurdu ki: "Dünyâ öyle bir evdir ki, temeli zorluk üzerine
kurulmuştur. Orada zorluk olmadan yaşamak imkânsızdır."
"İnsanlar Allahü teâlâyı heves ve kolaylıkla ararlar. Halbuki dünyâdan
vazgeçmedikçe Hakkı bulmak mümkün değildir."
"İnsanlara muhalefet etmekten uzak ol!"
"İlim yeri olan kalb, temiz olmalı ki, ilim yararlı bir hâlde orada bulunsun."
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-üs-sûfiyye sh-501
2)
Tabakât-ül-kübrâ cild-2, sh-124
3)
Nefehât-ül-üns sh-166
|