Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden. Künyesi, Ebü'l-Abbâs, olup adı Ahmed bin Ömer
bin Süreyc Bağ-dâdî'dir. Usûl ve furû' ilimlerinden başka kelâm, meânî ve hesap
ilimlerini de bilirdi. Münazara ilmini ilk ortaya koyan ve insanlara, Cedel
ilmini öğretendir. Ehl-i sünnete muhalif olanlara karşı reddiye yazarak
gönderirdi. Kendisine "Elbâz-ül-eşheb" denilirdi. 249 (m. 863) yılında doğdu.
306 (m. 918) senesinde vefât etti. Kabri Bağdâd'dadır.
Ahmed bin Ömer, fıkıh bilgisini Ebü'l-Kâsım Enmâtî'den aldı. Ayrıca Hasen bin
Muhammed ez-Za'ferânî, Abbâs bin Muhammed ed-Dûrî, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Ali
bin İşkâb ve birçok âlimden ilim öğrenmiştir. Kendisinden ise, hâfız Ebü'l-Kâsım
et-Taberânî, Fakîh Ebü'l-Velîd Hassân bin Muhammed, Ahmed Muhammed bin Ahmed bin
el-Gıtrıfî ve birçok âlimlerin sohbetinde bulunarak ilim almıştır.
Ebû Hafs el-Muttavî şöyle anlatır: "Ebü'l-Abbâs, Şirâz'da kadı idi, Vezir Ali
bin Îsâ, Ebü'l-Abbâs'ın şânının yüksekliğinden ve kendisini ziyâret
etmediğinden, kadılığı kendisine devamlı hizmette bulunan Ömer el-Mâlikî'ye
vermek istiyordu. Bu sebebten dolayı Ebü'l-Abbâs'ı kadılık görevinden aldı. Ebû
Ö-mer'in mertebesini yükseltmek için, Bağdâd âlimlerinden bir grub âlimi
Ebü'l-Abbâs'ın fetvalarını incelemek üzere vazifelendirdi. Bunlar bir fetvayı
icmâ'a aykırı bulup, vezir ve halifeye bildirdiler. Meclis kuruldu. Ebü'l-Abbâs
çağırıldı. Sükût" ediyordu. Vezir, "Bu konuda ne diyorsun?" dedi. Ebü'l-Abbâs
"Âlimlerin icmâ'a aykırı buldukları fetva benim değil, İmâm-ı Mâlik'in sözüdür,
falan kitabında vardır. Onun sözü elbette ki mu'teberdir." dedi. Vezir emir
verdi, kitabı getirdiler. Ebü'l-Abbâs'ın dediği gibi çıktı. Ebü'l-Abbâs'ın
kendisinin Şâfiî olduğu hâlde, İmâm-ı Mâlik'in kitaplarına da vâkıf olduğuna,
Ebû Ömer'in ise Mâlikî mezhebinde olduğu hâlde, kendi imamının kitaplarından
haberdâr olmadığına hayret edildi. Bu olaydan sonra, vezir ile Ebü'l-Abbâs
arasındaki dostluk bağı kuvvetlendi. Vezir, Bağdâd kadılığını ona teklif etti
ise de, Ebü'l-Abbâs kabul etmedi.
Ebü'l-Abbâb'ın, Ebû Bekir Muhammed bin Dâvûd ez-Zâniri ile münazaraları
meşhûrdur. Şöyle anlatılır: Birgün Ebü'l-Abbâs, Dâvûd-i Zâhirî'ye: "Sen zahir
ile söylüyorsun. Âyet-i kerîmede Allahü teâl'â
"Bir kimse, bir miskal bir
hayır işlerse, onun mükâfatını görecek. Kim de bir miskal bir kötülük işlerse,
onun cezasını görecektir"
(Zilzal: 7-8) buyuruyor. "Peki bir kimse yarım miskal işlerse?" diye sordu.
Dâvûd-i Zahirî uzun süre durdu. Ebü'l-Abbâs, "Niçin cevap vermiyorsun?" diye
sorunca, Dâvûd-i Zâhirî cevap veremedi.
Ebü'l-Velîd Nişâbûrî, Ebü'l-Abbas'a "İhlâs
sûresi Kur'ân-ı kerîmin üçte birine denktir"
hadîs-i şerîfinin ma'nâsını sordu. Ebü'l-Abbâs şöyle cevap verdi: "Kur'ân-ı
kerîmin üçte biri ahkâm, üçte biri va'd ile va'îd, üçte biri de isimler ve
sıfatlar olmak üzere indirildi, İhlâs sûresinde Allahü teâlânın isimleri ve
sıfatları bir arada olduğu için, Kur'ân-ı kerîmin üçte biri olmaktadır" dedi.
Birçok talebesinin bildirdiğine göre, Ebül'l-Abbâs vefâtına yakın bir gece
gördüğü rü'yâyı şöyle anlatır: "Kıyâmet kopmuş, insanlar mahşer yerine
toplanmıştı. Bir ses, "Peygamberlerin da'vetine ne ile icâbet ettiniz?" diye
sordu. Ben de "İmân ve tasdîk ile" dedim. Sonra "Siz sözlerden ziyâde,
amellerden sorumlusunuz" diye söyleyince ben de, "Büyük günahlardan sal andık,
küçük günahlardan da Allahü teâlânın af ve rahmetine sığındık" dedim. Bunun
üzerine yanında bulunan talebeleri, "Efendim bu rü'yâ ölümün yaklaştığını
gerektirmez mi?" diye sorunca, Ebü'l-Abbâs şu âyet-i kerîmeyi okudu "İnsanların
hesab vakti (kıyâmet
günü) yaklaştı.
Onlar ise, hâlâ bundan gaflette, yan çizip aldırmıyorlar"
(Enbiyâ-1). Bu rü'yâdan onsekiz gün sonra vefât etti.
Ebü'l-Abbâs'ın yazdığı eserleri çoktur. Sayısı dörtyüze ulaştığı söylenmektedir.
Eserlerinden ba'zıları şunlardır: Er-Reddü âlâ İbn-i Dâvûd fı'l-kıyâs, er-Reddü
aleyhi fî mesâil.
Ebü'l-Abbâs'ın güzel şiirlerinden biri: Yirmi senedir ilim, gönlümün parçasıdır.
Sıkıntımı yok eder, zihnimin cilâsıdır. Kıymetli emânettir, ondaki tad pek
başka, Dalmışım lâtif ilme ve nâzımdaki aşka. Yazayım, uğraşayım dâima ben
bununla, Elbisenin kol yeni, eskisin hep onunla.
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-3, sh-21
2)
Vefeyât-ül-a'yân cild-1, sh-66
3)
Târîh-i Bağdâd cild-3, sh-287
4)
Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh-811
|