Bağdâd'da yetişen Hanbelî mezhebi fıkıh âlimlerinden. İsmi, Ahmed bin Muhammed
bin Hârûn el-Bağdâdî'dir. Künyesi, Ebû Bekir'dir. Hallâl lakabıyla meşhûr
olmuştur. Hanbelî âlimlerinin büyüklerin-dendir. İlim tahsil etmek için çok yer
dolaştı. İmâm-ı Ahmed bin Hanbel'in mezhebindeki mes'eleleri bir çok âlimden
öğrenip, büyük bir eser yazdı. 311 (m. 923) senesi Rabî-ül-evvel ayında
Bağdâd'da vefât etti. Cenâze namazını Ebû Ömer Hamza bin Kâsım el-Hâşimî
kıldırdı. Ebû Bekr-i Mervezî'nin kabrinin güney tarafına defn edildi.
Hanbelî mezhebinde yetişen âlimlerin en büyüklerinden olan Ahmed el-Hallâl,
Ahmed bin Hanbel'in eshâbından olan birçok âlimden ilim aldı. Bunlardan Hasen
bin Arefe, Sa'dân bin Nasr, Muhammed bin Avf el-Hımsî ve onların zamanındakiler
ile daha sonra gelen birçok âlimden, bu mezhebin mes'elelerini öğrendi. Onlardan
hadîs-i şerîf dinledi ve rivâyetlerde bulundu. Yüksek din bilgilerinde
mütehassıs büyük İslâm âlimi Ebû Bekr el-Mervezî ile ölünceye kadar sohbet edip
ilminden istifâde etti. Fıkıh ilmini ondan öğrendi. Kendisinden de, İmâm-ı
Ahmed'in mezhebindeki mes'elelere ait ilimleri öğrenmek için, birçok kimseler
gelip ilim tahsil etti. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Ahmed bin Hanbel'in iki
oğlu Sâlih ve Abdullah, İbrâhîm el-Harbî, el-Meymûnî, Bedr-ül-megâzî, Ebû Yahyâ
en-Nâkıd, İmâm-ı Ahmed'in amcasının oğlu Hanbel, Kâdı el-Beretî, Harb
el-Kirmânî, Ebû Zür'a ed-Dımeşkî, İsmâil bin İshâk es-Sekafî, Yûsuf bin Mûsâ
el-Kattân, Muhammed bin Bişr, Ebû Nadr el-Iclî, Muhammed bin Yahyâ el-Kehhâl,
Ömer bin Sâlih el-Bağdâdî, Tâlib bin Hırre el-Ezenî, Hasen bin Sevvâb, Muhammed
bin Hasen bin Hassan, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Ahmed bin Hâşim el-Antâkî, Osman
bin Sâlih bin Harzâz, Ahmed bin Mekîn el-Antâkî ve daha isimleri sayılamıyacak
kadar çok âlim.
Ondan en çok istifâde eden ve "Gulâm-ül-Hallâl" adı ile meşhûr olan talebesi Ebû
Bekr Abdülazîz bin Ca'fer'dir. Ondan ilim öğrenmek için gelenler,
Câmî’ul-Mehdî'de büyük bir halka teşkil ediyorlardı.
Onun Hanbelî mezhebindeki mes'elelere vukûfiyeti o kadar çoktu ki, o asırda
gece v daha sonra ona yetişen olmadı. Bu mezhebte zamanının âlimlerine imâm
oldu. İlimdeki ve fazîletteki büyüklüğünü, bütün âlimler sözbirliği ile
bildirmekte olup, ayrıca eserleri de, ilminin genişliğine şahittir. O, çok
hadîs-i şerîf rivâyet edip, eserinde yazdı. Mes'elelerin delillerini beyân edip,
isbât etmek hususunda çok mahirdi. İlmî müzâkere ve münazarada eşine az
rastlanırdı.
Talebesi Abdülazîz bin Ca'fer diyor ki, "Büyük âlim Ebül-Hasen bin Beşşâr
ez-Zâhid, Ebû Bekr-i Hallâl ile mescidde bulunuyordu. Kendisine dînî bir mes'ele
soruldu. Ahmed bin Hanbel'in mezhebinde büyük âlim olan bu zâta sorun diyerek,
Ebû Bekr-i Hallâl'ı işaret edip ona havale etti. Bunu tekrar tekrar söylediğini
çok işittim."
Yine Ebû Bekr Abdülazîz dedi ki, "Ebû Bekr-i Hallâl'dan işittim. Buyurdu ki:
İlim öğrenmeyi talep etmeyen kimse, ayağını nereye koyacağını bilemez."
Ebû Bekr-i Hallâl buyuruyor ki:
"İlim ehli için, kendilerinin bilmesi gereken şeyleri iyi öğrenmeleri ve onu
devamlı müzâkere etmeleri lâzımdır. Bununla beraber çok dinlemeleri, ilimle amel
etmeleri ve bu hususta çok tefekkür etmeleri de gerekir. Bu işe ilk defa
teşebbüs eden kimse, Şu'be bin Haccâc'dır. Ondan sonra Yahyâ el-Kattân oldu. Bu
ikisinden sonra üç kişi daha oldu. Bir dördüncüsü olmam. Bunlar da, Ahmed bin
Hanbel, Yahyâ bin Maîn ve Ali bin Medenî'dir."
Hüseyn bin Şehriyâr diyor ki, "İlimde, hepimiz Ebû Bekr-i Hallâl'a tâbi
olmuştuk. Çünkü onun eserlerini ve sahip olduğu ilmi hiç kimse geçememişti."
Ebû Bekr eş-Sîrâd diyor ki, "Hallâl, ktaplarını tasnif ettikten sonra, bizim de
ilim için huzuruna gelip bizzat kendisinden dinleyerek öğrenmemizi istiyordu.
Hallbuki bu, bizim için çok zor olan bir işti. Ebû Bekr bin Şehriyâr, bu hususta
bana şöyle demişti: "İlim öğrenmek istiyen herkes, niçin Ebû Bekr-i Hallâl'a
gitmiyor? Onun öğrenip rivâyet ettiği kadar ilme sâhip olan daha başka kim
vardır?"
Abdülazîz bin Ca'fer, hocası Ebû Bekr-i Hallâl'ın şöyle dediğini bildiriyor:
İbranın bin İshâk en-Nişâbûrî, diyor ki: "Ebû Abdullah'a birisi gelip, "Benim
râfızî bir komşum var. Ona selâm verebilir miyim?" diye sordu. O da, "Hayır!
Verdiği selâmını da almayın" diye cevap verdi.
Ebû Bekr-i Hallâl şöyle anlatıyor: "Ahmed bin Hanbel'e zühd hakkında; "Bir
kimsenin yanında çok mal, para büunması zühdüne mâni olur mu?" diye soruldu. O
da: "Evet!.. Fakat o mal, arttığı zaman sevinip şımarmamak, azaldığı zaman da
üzülmemek şartı ile mâni olmaz" diye cevap verdi."
Ve yine şöyle anlatıyor: Ahmed bin Hanbel, Süfyân-ı Sevrî'nin: "Bir kimsenin
insanlara reis, şef olmak arzusu, onun altını ve gümüşü, ya'nî parayı
sevmesinden daha sevimlidir. Halbuki mevkiî, makam sevgisi çok olan kimse, dâima
insanların ayıbını araştırır, insanlar da, ona ayıp, kusur gibi şeyler
bulaştırmaya kalkışırlar" buyurduğunu bildirdi.
Yine anlattı ki: "Abdullah bin Ahmed'in babasından, orun da Süfyân-ı Sevrî'den
şöyle bildirdiğini i-şittim: Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyurdu ki: "İlmini
arttıran kimse, ilmi sebebiyle dünyâya yaklaşırsa, Allahü teâlâdan da uzak
olur."
Yine şöyle anlatıyor: "İbrâhîm bin Eş'as diyor ki, "Fudayl'den şöyle işittim.
Buyurdu ki: İnsanlardaki zühdün alâmeti; insanların kendisini övmesini
istememesi ve onların kötülemeleriyle rahatsızlık duyma-masıdır. Tanınmamaya
gücün yeterse, böyle yap! İnsanların övmemesinin sana ne zararı dokunur? Allahü
teâlâ tarafından övülmüş olduğun zaman, insanların yanında kötülenmiş olmandan
sana ne? Bir kimse, kendisinin meşhûr olmasını isterse, kimse onun adını anmaz.
Kendisinin övülmesinden hoşlanmayan kimseyi de, hep hayırla yâd ederler."
Ahmed bin Muhammed el-Hallâl'ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf şöyledir:
"Resûlullah (s.a.v.) efendimiz, şehirde olduğu hâlde (özrü sebebiyle), öğle ile
ikindi namazlarını cem' ederek, birleştirerek dörder rek'at kıldı. Akşam ile
yatsı namazlarını cem' edip, yedi rek'at olarak kıldı." İmâm-ı Mâlik, "Yağmurlu
bir bile böyle kılmıştı" diyor. Dört mezhediğer üç imâmı da, namazların cem'
edilip takdim ve te'hîr edilerek ki ınabilmesinin sebeplerini, ayrı ayrı bildi
mislerdir. Bu hususta (el-Fıkh-u alel Mezâhib-il-erbe'a) kitabının birinci cild
483.ncü sahîfesinde şu bilgiler verilmektedi" "Özrü olmıyanın beş vakit namazı
vaktinde kılması lâzımdır. Vakti gelmeden önce ve vakti geçtikten sonra kılmak
câiz değildir. Dîn-i İslâm merhamet, kolaylık dînidir. Meşakkat olunca,
namazları vakitlerinden sonra kılmağa izin verilmiştir, iki namazı cem' etmeğe
de izin verilmiştir. Fakat bunun, sebeplerine ve şartlarına uygun olması
lâzımdır. Bu şartlara uymadan, vaktinde kılmamak büyük günâh olur. Bu şartlar,
dört mezhebde başka başkadır. Mâlikî mezhebinde, seferde, hastalıkta, yağmurda
ve gece çamurda, iki namazı cem' etmek caiz olar. Şâfiî mezhebinde, seferde ve
yağmurda iki namazı cem' etmek caizdir. Hanefî mezhebinde, yalnız Arafat
meydanında ve Müzdelife'de, hacıların iki namazı cem' etmeleri caiz ve lâzımdır.
Hanbelî mezhebinde, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehâza (özürlü)
olmasında, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde
ve a'mâ ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamakta âciz olanın ve
canından, malından ve namusundan korkanın ve ma'îşetine zarar gelecek olanın iki
namazı cem' etmeleri caiz olur. İki namazı cem' etmek demek, ikindiyi takdim
ederek, öğle vaktinde öğle ile birlikte kılmak veya öğleyi te'hîr ederek, ikindi
vaktinde ikindi ile birlikte kılmak veya akşam ile yatsıyı da, böyle takdim veya
te'hîr etmektir. Sabah namazı, hiçbir zaman cem' edilmez.
Eserlerinden başlıcaları şunlardır: 1. Kitâb-ül-câmi': Hanbelî fıkhını bildiren
büyük bir eserdir. Yaklaşık yirmi cild hâlinde neşr edilmiştir.
Kitab-üs-sünne ve elfâz-ı Ahmed ved-delîl âlâ zâlike mine'l-ehâdîs: Resûlullahın
hadîs-i şerîflerini, fiilî ve takriri sünnetlerini ve Ahmed bin Hanbel'in
ictihadları ile bunlara delil olan hadîs-i şerîfleri, en geniş şekilde açıklayan
çok kıymetli bir eserdir. Üç büyük cild hâlinde neşr edilmiştir.
Kitab-ül-ilel: Hadîs-i şerîflerin illetlerini beyân eden bir eser olup, çok yer
dola şarak ve birçok râvinin rivâyetlerini tahkikten sonra tasnif ettiği
eserdir. Üç cild halindedir.
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-ı Hanâbile cild-2, sh-12
2)
Târîh-i Bağdâd cild-5, sh-112
3)
Mu'cem-ül-müellifîn cild-2, sh-166
4)
Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-261
5)
Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh-785
6)
El-Bidâye ven-nihâye cild-11, sh-148
|