Evliyânın büyüklerinden. Künyesi, Ebû Muhammed olup, ismi Abdullah bin Muhammed
bin Abdullah bin Abdurrahmân eş-Şa'rânî'dir. Aslen Reyli'dir. Fakat Nişâbûr'da
doğmuş ve orada yetişmiştir. Ebû Muhammed künyesi ile tanınmıştır. Çok zor
riyâzetler çekmişti. Çok hadîs-i şerîf ezberlemiş olup, hadîs ilminde kuvvetli
bir âlimdir! 310 (m. 922) senesinde vefât etmiştir.
Abdullah er-Râzî; Nişâbûr'da Ebû Osman Hayrî'den, Horasan'da; Muhammed bin
el-Fadl el-Belhî, Yûsuf bin Hüseyn er-Râzî ve Ebû Ali el-Cürcânî'den, Irak'ta;
el-Cüneyd bin Muhammed, Ruveym bin Ahmed ve Semnûn bin Hamza'nın derslerine
devam etmiş, onlardan ilim öğrenmiştir.
Muhammed bin Hüseyn şöyle anlatır: "Abdullah er-Râzî, kusurlarını bilen
insanlar, neden doğru yola dönmezler? şeklindeki bir soruya şu cevâbı verdi:
"Çünkü onlar ilimleriyle övünüyorlar. Fakat ilimleriyle amel etmiyorlar, zahirle
uğraşıyorlar. Bâtınin edebleri ile meşgul olmuyorlar. Bunun için Allahü teâlâ
bunların gözlerini kör etti. Doğruyu göremez hâle getirdi. Duygularını ibâdetten
aldı. Bundan dolayı yanlış yola bağlanıp kaldılar."
Bir zât Abdullah er-Râzî'ye bana bir duâ öğret de okuyayım deyince; ona şu duâyı
okumasını söyledi: "Ey Allahım! Bize ma'rifetin hakikatini ihsan et! Seninle
aramızdaki hareketlerimizi, emirlerine göre düzeltmemizi sağla! Sana hüsn-i
zanda bulunmamızı ve her iki âlemde bizi sana yaklaştıracak amelleri yapmamızı
nasîb et!"
Abdullah er-Râzî buyurdu ki: "Arif, ibâdet ve amelinde, kulun rızâ ve
beğenmesini değil, yalnız Allahü teâlânın rızâsını düşünür."
"Ma'rifet, Allahü teâlâ ile kul arasındaki perdeyi kaldırır." "Hâlinden şikâyet
ve gönül darlığı, ma'rifetin azlığından gelir." "Allahü teâlâ ile kul arasında
perde olan şey dünyâdır." "Kullar arzularına, ancak Allahü teâlânın insaniyle
kavuşabilirler."
"Kulların en aşağısı, namazını ve tesbihini kendi gözünde büyülten, yaptığı
ibâdetler sebebiyle, Allahü teâlâ katında kıymeti olduğunu zanneden kimsedir.
Eğer Allahü teâlânın ihsanı ve rahmeti olmasaydı, Peygamberlerin
(aleyhimüsselâm) işlerinin bile ne kadar zor olduğu görülürdü. Nasıl böyle
olmasın ki, Peygamberlerin en üstünü ve Allahü teâlâya en yakın olan Resûlullah
(s.a.v.) bile, Allahü teâlânın rahmetinin kendisini örttüğünü buyurmuşlardır."
"Kulluğun en güzeli, Allahü teâlânın verdiği ni'metler karşısında, şükr etmeye
âciz olduğunu bilme-sidir."
"Dünyâdan yüz çeviren kimse, Allahü teâlânın emrettiği işlerle meşgul olur."
"Sabrın alâmeti, şikâyeti terk ve kendisine gelen belâları gizlemektir."
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-üs-sûfiyye sh-288
2)
Risâle-i Kuşeyrî sh-170
3)
Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh-119
4)
Nefehât-ül-üns sh-271
|