Hadîs ve fıkıh âlimlerinin büyüklerinden. İsmi, Abdullah bin Adiy bin Abdullah
bin Muhammed İbn-i Mübârek el-Cürcânî olup, künyesi, Ebû Ahmed'dir. 277 (m. 890)
senesinde Zil-kâ'de ayının başlarında doğdu. Kendi şehrinde İbn-i Kattan, hadîs
âlimleri arasında ise İbn-i Adîy ismiyle meşhûr oldu. İlim öğrenmek ve hadîs-i
şerîf toplamak için İskenderiye ile Semerkand arasında bir çok şehri
dolaşmıştır. 365 (m. 976) târihinde Cemâzil-âhır aynım başlarında Gürcan'da
vefât etti. İbn-i Adîy, Abdurrahmân bin Kâsım er-Revvâs, Ebû Ukayl Enes bin es-Selm,
Ebû Huleyfe el-Cemhî, Hasen bin Süfyân, Behlül bin İshâk el-Enbârî, Ebû
Abdurrahmân en-Nesâî, Muhammed bin Yahyâ el-Mervezî, Ebû Ya'lâ el-Musûlî, Abdan
el-Ahvâz, Ebû Arûbe ve daha birçok âlimden ilim tahsil etmiş, hadîs-i şerîf
öğrenmiştir. Kendisinden de Ebû Abbâs bin Ukde, Ebû Sa'îd el-Maliyenî, Hasen bin
Râmîn, Hamza bin Yûsuf es-Sehmî ve daha bir çok âlim ilim öğrenmiş ve hadîs-i
şerîf rivâyetinde bulunmuşlardır.
İbn-i Adîy; hadîs ilminde sika (güvenilir, sağlam) bir râvi, fıkıh ilminde
yüksek bir âlim, harâmlardan son derece kaçan, dünyâya ehemmiyet vermeyip,
mubahların çoğunu terk etmiş bir âbid (çok ibâdet eden), herkes tarafından
sevilen ve sayılan bir zât idi.
297 (m. 909) yıllarında ilim öğrenmek için Şam'a, daha sonra Mısır ve başka
yerlere gitti. İlim öğrenmekteki gayreti pek ziyâde olup, her türlü zorluklara
göğüs gererdi. Hiçbir şey onun bu azmini kıramadı. Uzun yıllar hiç yatak yüzü
görmedi. Verdiği hükümler ve beyanları, kendinden evvel ve sonra gelen âlimlerin
hepsinin ilmine ve hükümlerine uygun idi. Kadılar ve âlimler onun hükümlerini
aynen kabul edip onun bildirdiğiyle hükmettiler, iyilik ve hayır arayanlar onun
sözlerine ve kitaplarına uyup, onlarla amel ettiler.
Hâkim bin Asâkir de onun kendisine müracaat edilen güvenilir bir râvi olduğunu
bildirmiş, Hamza es-Sehmî ise, "O hadîs ilminde hâfız (yüzbin hadîs-i şerîfi
râvileriyle ezbere bilen) i'timâd edilir bir âlim, sağlam bir râvidir. Zamanında
onun gibisini görmedim" demiştir.
Hamza es-Sehmî şöyle anlatmıştı: Dâre Kutnî'ye zâif hadîsleri bildiren kitap
sordum. O, "Sende İbn-i Adîy'in kitabı var mı?" dedi. Ben de "Evet" dedim. Bana:
"O, sana yetecek kadar bilgi verecek mükemmellikte bir kitapta" dedi.
Halîlî buyuruyor ki: "İbn-i Adîy, hâfıza ve heybet yönünden, benzeri bulunmayan,
bir zâttı. Abdullah bin Muhammed'e, İbn-i Adîydin mi, yoksa İbn-i Kânî'nin mi
hâfızasının daha kuvvetli olduğunu sordum. O da: "Elbetteki İbn-i Adîy'in
hâfızası daha kuvvetlidir" diye cevap verdi.
Ahmed bin Müslim'in de: "Başkaları okuduktan bir şeyi ezberlemeye çalışırlarken,
o çoktan onu ezberlerdi" dediğini işittim.
Onun bildirdiği bir hadîs-i şerîfte Peygamber efendimiz şöyle buyuruyorlar
"Her kılın
altında bir cünüplük vardır.
(Ya'nî, kıl bulunan bedenin bütün görünen
kısmı, cünüplük mahallidir.) O halde, vücuttaki
bütün kılların altını yıkayınız. Vücudu kir ve benzeri şeylerden temizleyiniz."
(Vücutta yapışık bulunan bir şey, suyun geçmesine
mâni olursa, cünüplük gitmez.)
El-kâmil fî ma'rifet-id-Duâfâ adlı bir eseri vardır. Bu eserin ismi ma'nâsına,
lafel muhtevasına uygundur. Bu kitapta meşhûr âlimlerin hayatları ve bilinmeyen,
garip hâllerinden bahsedilir. Ayrıca "Muhta-sar-ı Müzenî" kitabına ilâveler
yaparak "el-İntisâr" ismini vermiştir.
KAYNAKLAR
1)
Mu'cem-ül-müellifîn cild-6, sh-82
2)
Şezerât-üz-zeheb cild-1, sh-51
3)
Tabakât-üş-Şâfiiyye cild-3, sh-315
4)
Tezkiret-ül-huffâz cild-3, sh-940
5)
El-A'lâm cild-4, sh-103
|