Tebe-i tâbiîn devrinde yetişen tefsîr,
fıkıh, hadîs ve lügat âlimlerinden. İsmi, Yahyâ bin Sellâm bin Ebî Sa'lebe el-Basrî'dir.
Künyesi, "Ebû Zekeriyyâ"dır. 124 (m. 742) senesinde Kûfe'de doğdu. Babası ile
birlikte Basra'ya gitti. Orada yetişip ilim öğrendi. Buraya nisbetle kendisine "Basrî"
denildi. Bilâhare Mısır'a gitti. Oradan Afrika'ya (Kâyravân'a) geçti ve orasını
vatan edinip yerleşti, ömrünün sonuna doğru hacca gitti. Hacdan dönüşünde, 200
(m. 810) senesinde Mısır'da (Fustat'ta) vefât etti.
Yahyâ bin Sellâm, Tâbiînden yirmiye yakın kimse ile görüşüp sohbetlerinde
bulundu. Onlardan tefsîr, hadîs ve fıkıh ilimlerine ait çok şeyler öğrendi.
Onlar da kendisinden ilim aldılar. O; Hammâd bin Seleme, Hasen-i Basrî, Hasen
bin Dînâr, Hemmâm bin Yahyâ, Sa'îd bin Arûbe ve daha başka âlimlerden ilim alıp
rivâyetlerde bulundu. Kendisinden de, Mısır'da Abdullah bin Vehb ve ilimde onun
dengi olan daha başka âlimler ilim aldı. İbn-i Cezerî diyor ki: "O, bir müddet
Afrika'da kaldı. Orada kendisinden birçok kimse, "Tefsîr-ül-Kur'ân" adındaki
eserini okuyup öğrendi. Oraya, daha önce onun gibi bir âlim gelmemişti." Oğlu
Muhammed bin Yahyâ, "Tefsîr-ül-Kur'ân"a birçok ilâveler yapmıştır. Kendisi, oğlu
ve torunu, birçok ilmî eserler ortaya koymuşlardır. Yazma ve dağınık halde
bulunan tefsîrinden, bugün ele geçebilen nüshaları çok azdır. Mevcut olan eksik
nüshaları, ya oğlu Muhammed bin Yahyâ, yahut da talebesi Ebû Dâvûd Ahmed bin
Mûsâ nakletmişlerdir. Onun bu tefsîrinde, Resûlullah efendimizden, Tâbiînden ve
Tebe-i tâbiînden naklettiği rivâyetlerle birlikte, tip, biyoloji, matematik ve
diğer fen bilgileri, kırâat, nahiv, lügat, târih gibi birçok ilimlerden
bahsedilmektedir. Bu tefsîr, çeşitli ilimlerden bahseden ilk tefsîr
örneklerindendir.
Mısır'da yirmidokuz sene kaldı. İbn-i Hibbân Sikât kitabında onu, sika (sağlam,
güvenilir) râviler i-çerisinde zikretmiştir. Nesâî "Onun rivâyetlerinde bir beîs
yoktur" demiş, Hâkim ise "O İran'daki hadîs âlimlerinin imâmı idi. Ebû Amr el-Müstemlî'nin
kitabında Ya'kûb bin Süfyân'ın Muhammed bin Yahyâ'nın meclîsinde kırkbir sene
bulunduğunu okudum" demiştir.
Muhammed bin Yezîd el-Attâr diyor ki: Ya'kûb bin Süfyân'dan işittim, şöyle
anlattı: "Bir yolculuğum sırasında, nafakam çok azaldı. Geceleri yazıyor,
gündüzleri okuyordum. Bir kış gecesi mum ışığında oturmuş yazarken, gözüme bir
su düştü ve hiçbir şey göremez oldum. Bunun üzerine memleketimden uzakta böyle
olduğuma ve artık gözlerimi kaybettiğimden ilim de öğrenemeyeceğim için ağladım.
Ağlaya ağlaya uyumuşum. Rü'yâmda Peygamberimizi (s.a.v.) gördüm. Beni çağırdı ve
"Yâ Ya'kûb niçin ağlıyorsun?" diye sordu. "Yâ Resûlallah gözlerim gitti (kör
oldu) ve kaçırdığım şeye (artık ilim öğrenemeyeceğime; ağlıyorum" dedim. Bunun
üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) "Bana yaklaş" buyurdu. Yaklaştım, mübârek elleri
ile gözlerimi mesh etti. Bu sırada sanki gözlerim üzerine bir şeyler okuyordu.
Sonra u-yandım ve gözlerim eskisinden daha iyi görmeye başladı. Sonra oturdum
kitabımı yazmaya başladım."
Ebû Zür'a ed-Dımeşkî: Bize insanların en
şereflilerinden iki kimse geldi. Onlardan birisi hadîs öğrenmek için çok dolaşan
Ya'kûb bin Süfyân'dır. (ikincisi Harb bin İsmâil'dir.) Irak âlimleri onun gibi
birisinden rivâyet etmekten âciz kaldılar. Ya'nî, onun gibisi yoktu. Târih
konusunda müracaat edilen kimseydi. Bizim içimizde kadri yüksek, şerefli, asîl
ve kıymetli bir zâttı" demiştir.
Abdan bin Muhammed el-Mervezî şöyle anlatır: "Ya'kûb bin Süfyân'ı (vefâtından
sonra) rü'yâmda gördüm. "Allahü teâlâ sana nasıl muamele etti,?" diye sordum.
Buyurdu ki: "Allahü teâlâ beni affetti ve bana; yer yüzünde nasıl hadîs ilmini
öğretiyorsam, semâda da öylece öğretmemi emr etti."
Ya'kûb bin Süfyân, Mekkî bin İbrâhîm, Behz
bin Hâkim'den o da babasından, o da dedesinden rivâyet etti: Peygamberimize
(s.a.v.) bir yiyecek geldiği zaman, hediye mi yoksa sadaka mı olduğunu sorardı.
Eğer hediyedir denilirse ondan yerdi. Yok sadakadır denilirse Eshâbına
yemelerini buyururdu. (Bkz. Selmân-ı Fârisî (r.a.)
En meşhûr eseri olan Târîh-ül-kebîr'i basılmamıştır. El yazma olarak çeşitli
kütüphanelerde vardır. Müzekkirât-ül-meymenî: Bu kitab el-Ma'rifetü ve't-târih
kitabının ikinci cüz'ü olarak Topkapı
Fıkıh ilmine dâir yazdığı "İhtiyârât" adındaki eseri meşhûrdur. Onun bu
eserinden, "Me'âlimü'l-îmân" kitabının sahibi İmâm-ı Beyhekî de bahsetmektedir.
"Kitâb-ül-Câmi" adındaki eserini de İmâm-ı İbn-i Cezerî zikretti ve onun
hakkında: "O, sika (güvenilir) sağlam, kitab ve sünneti (Ya'nî, Kur'ân-ı kerîmi
ve hadîs-i şerîfleri), lügat ilmini ve Arapçayı iyi bilen bir âlimdir" Ve Ebü'l-Arab
da: "Her ilimde onun çok eseri vardır" dediler. İbn-i Hibbân, onu sika râviler
arasında zikretmektedir.
İbn-i Cezerî, Tabâkât-ül-Kurrâ" adındaki
eserinde Yahyâ bin Sellâm'dan bahsetmektedir. O kırâat ilminde de sika bir
râvidir. Kur'ân-ı kerîm harflerinin nasıl okunacağını bildiren nakilleri vardır.
Bu ilme dâir olan ilmi, Hasen-i Basrî'den, o da, Hasen bin Dinar'dan ve
diğerlerinden almıştır. Kırâatda, rivâyet tarîki ile bildirdiği çeşitli
kavilleri (tercih ettiği sözleri) vardır.
KAYNAKLAR
1)
El-A'lâm cild-8, sh-148
2)
Tabakât-ül-müfessirîn
cild-2, sh-371
|