Hadîs âlimi ve târihçi. Künyesi, Ebû Zeyd'dir. 172 (m. 798) târihinde doğdu. 262
(m. 876) senesinde Samarrâ'da vefât etti. Babasının ismi Zeyd, lakabı Şebbe'dir.
Bağda-d'a gelip burada Muhammed bin Ca'fer Gunder, Abdülvehhâb es-Sekafî,
Muhammed bin Ebî Adîy, Yahyâ bin Sa'îd el-Kattân, Abdurrahmân bin Mehdî ve daha
birçok âlimden rivâyette bulundu. Ondan da Ebû Bekr bin Ebiddünyâ, Ebû Şuayb el-parrânî,
Ebü'l-Kâsım el-Begâvî, Yahyâ bin Sa'îd, Muhammed bin Zekerriyyâ ed-Dakkâk gibi
âlimler de ondan istifâde etmişlerdir:
Ömer bin Şebbe kendisi şöyle anlatır: "Büyük hadîs âlimi Vekf bin Cerrâh, şehre
gelmişti. Onun yanına girmek istedim, fakat küçük olduğumdan bana müsâade
etmediler. Gece kendisini rü'yâmda gördüm. Dicle kenarında, bir testiden abdest
alıyordu. Ona: Ey Ebû Süfyân! (Vekî' bin Cerrâh'ın künye-sidir.) Bana bir
hadîs-i şerîf oku da ezberliyeyim, dedim. Bana bir hadîs-i şerîf okudu. Onu
rü'yâda ezberledim."
Ömer bin Şebbe'nin hayatını yazanlar, onun fakîh (fıkıh âlimiredîb (edebiyatçı),
kırâatleri, (Kur'ân-ı kerîmin çeşitli okunuşlarını) iyi bilen, târihî haber ve
hâdiselerde, muharebelerde derin bilgi sahibi ve rivâyetlerinde güvenilir bir
âlim olduğunu bildirmişlerdir.
Ömer bin Şebbe, felsefenin İslâm âlemine girdiği bir asırda yaşadı. Felsefe,
özellikle, Ehl-i bid'at'den olan mu'tezile üzerinde çok te'sîrli oldu. Nihayet
mu'tezile, Ehl-i sünnet i'tikâdına (inanışına) ters düşen "Kur'ân-ı kerîm
mahlûktur" iddiasında bulundu. Halbuki, Ehl-i sünnet i'tikâdına göre, "Kur'ân-ı
kerîm, Allahü teâlânın kelâmıdır. Mahlûk değildir." Me'mûn zamanında "Kur'ân-ı
kerîm mahlûktur demiyen büyük âlimlere çok eziyet ve işkence yapıldı. Bu sırada
ilk hedef hadîs âlimleri olmuştur. Daha sonra, bu sıkıntılı durum, fıkıh
âlimlerini de içerisine aldı. Öyle oldu ki, sanki bütün bu eza ve cefâlar, Ahmed
bin Hanbel hazretlerinin üzerinde toplandı. Hapsedildi. Dövüldü. Hiçbir âlime
yapılmayan eziyetler yapıldı.
Ömer bin Şebbe'ye de Samarrâ'da, "Kur'ân-ı kerîm mahlûktur" demesi söylendi.
Fakat o, "Kur'ân-ı kerîm Allahü teâlânın kelâmıdır, mahlûk değildir" cevâbını
verdi. Bu yüzden bütün kitaplarını yağmaladılar. Bunun üzerine evinden dışarı
çıkmadı. Kimseyle konuşmadı.
Bu hâdiseyi anlatan Ebû Alî Anzî der ki: "Fakat ben onun yanından ayrılmadım.
Söylediklerini yazıyordum. Bana öğretmesi hususunda yaptığım hiçbir teklifi red
etmemiştir."
Ömer bin Şebbe, târih, edebiyat, lügat ve dînî mevzularda eserler vermiştir.
Bunların bir kısmı şunlardır:
1. Ahbâr-ı benî Numeyr, 2. Ahbâr-ül-Medîne, 3. Târih-ül-Basra, 4. Umerâ-ül-Medîne,
5. Kitâb-üs-Sultân
Medine Târihi adlı eserinde bildirilen hadîs-i şerîflerden ba'zıları:
Ebû Hüreyre (r.a.) rivâyet etti. Resûlullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "Kim mescidde kayıp
arayan birisini duyarsa, Allahü teâlâ onu sana ulaştırmasın, desin. Çünkü
mescidler bunun için yapılmamıştır."
Muhammed bin Abdurrahmân bin Sevbân rivâyet etti. Resûlullah (s.a.v.): "Kim
mescidde ticâret
malı satarsa, (Allahü teâlâ ticâretinde kazanç bırakmasın) deyiniz"
buyurdu.
KAYNAKLAR
1)
El-A'lâm cild-5, sh-47
2)
Tehzîb-üt-tehzîb
cild-7, sh-460
3)
Vefeyât-ül-a'yân
cild-3, sh-440
4)
Târih-i Bağdâd cild-11, sh-208
5)
Bugyet-ül-vuâtcild-1,
sh-218
6)
Tezkiret-ül-huffâz
cild-2, sh-516
7)
Şezerât-üz-zeheb
cild-2, sh-146
|