TÜRKİYE GAZETESİ YAYINLARI

 

İSLÂM ALİMLERİ ANSİKLOPEDİSİ

3.CİLD

Bir Önceki Sayfaya Gider

CİLD  -  ALFABE  -  ASIR

Bir Sonraki Sayfaya Gider

01   02   03   04   05   06   07   08   09   10   11   12   13   14   15   16   17   18

AHMED BİN MEŞRÛK (Radıyallahü Anh)

Horasan'da yetişen evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Muhammed bin Mesrûk (r.a.) Bağdâd'da otururdu. 299 (m. 911)'de Safer ayında Bağdâd'da vefât etti.

Cüneyd-i Bağdâdî, Muhammed bin Mensûr et-Tûsî, Sırrî-yi Sekatî, Hâris-i Muhasebî ve başka büyük zâtlardan ilim öğrenip, feyz aldı. Haramlardan ve şübhelilerden sakınmakta, hattâ şüpheli olmak korkusuyla mubahların çoğunu terk etmekte, çok ibâdet yapmakta eşi az görülen büyük bir âlimdir. Kendisini tanıyan herkes, onun, Allahü teâlânın velî kullarından biri olduğunu bilirdi. Zâhirî ve batınî ilimlerde kâmil, nefsin arzularına muhalefet etmekte son derece ustur idi. Her hâlinde Allahü teâlânın rızâsını düşünür, O'nun için olmayan muhabbeti öldürücü zehir bilirdi. "Bir kimse Allahü teâlâdan başkasına gönül verirse, O'ndan başkasında neş'e bulursa, o kimsenin bütün neş'elerinden dertler meydana gelir. Kim, Allahü teâlânın rızâsı olmayan şeylerle yakınlık kurarsa, bütün bu yakınlıklar sıkıntıya dönüşür' buyurdu.

Ahmed bin Mesrûk a (r.a.) sordular ki, "Bu zamanda Kutb-u Medar (âlemde her şeyin var olması ve varlıkta durabilmesi için ilâhî feyzlerin gelmesine vasıta olan yüksek zât) kimdir?" cevâbında "Cüneyd-i Bağdâdî olduğunu anlıyorum" buyurdu.

Buyurdu ki: "Bir zaman bize, şeyh kılıklı, konuşmam düzgün biri geldi. Bu tatlı ifadesiyle, bize tasavvuf yolunu anlatmaya başladı. Konuşurken, söz arasında; "Hepiniz kalbine gelen düşünceyi bana anlatsın" dedi. Benim hatırıma o ihtiyarın yahûdî olduğu geldi. Fakat bu durumu söyleyip söylememeği, yanımda bulunan bir dostuma sordum. O böyle konuşan birinin yahûdî olacağını tahmin etmediği için uygun görmedi. Lâkin benim bu düşüncem, gittikçe kuvvetleniyordu. Ne olursa olsun, bu düşüncemi kendisine söyliyeyim dedim. Dedim ki, "Siz hatamıza gelen düşünceyi söylememizi istiyorsunuz. Benim kalbime sizin yahûdî olduğunuz düşüncesi geldi." Bunu işitince başını önüne eğip, bir miktar bekledikten sonra başını kaldırıp, "Doğru söylüyorsun" dedi ve Kelime-i şehâdet getirip müslüman oldu. "Hak olan din İslâmiyyettir" dedi.

"Bir dostum hastalanmıştı. Kendisini ziyârete gittim. Baktım ki, fakîrlik ve perişanlık içinde ve hastalık sebebiyle muzdarib bir hâlde idi. Çok üzüldüm. "Acaba bu hâlde iken nafakasını nasıl temin edebiliyor?" diye düşündüm. Bana buyurdu ki, "Ey Ebü'l-Abbâs! Böyle şeyleri hiç düşünme Allahü teâlânın lütufları çoktur."

Rivâyet ettiği hadîs-i şerîf lerden ba'zıları:

Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:

"Kıyâmette azâbı en şiddetli olanlar, Peygamberlere söğenlerdir. Sonra Eshâb-ı kirâma söğenler ve sonra müslümanlara söğenlerdir."

"İnsanları Hak teâlâdan alıkoyanlar istedikleri ibâdeti yapsınlar. Allahü teâlâ onları bağışlamıyacaktır. İnsanların Allahü teâlâya kavuşmasına vesîle olanları da Allahü teâlâ bağışlayacaktır."

"Allahü teâlâ ba'zı kullarına ba'zı ni'metler ihsan etmiştir. Şayet bu kullar, verilen ni'metlerle, başkalarını da faydalandırırsa, bu ni'metler onlarda kalır. Eğer çevresindekileri bu ni'metden mahrum ederlerse, verilen ni'metler onlardan alınır başkalarına verilir."

Ahmed bin Mesrûk hazretleri buyurdular ki:

"Mü'minlerin haklarına riâyet, Allahü teâlânın haklarına riâyettendir."

"Kim, Allahü teâlâdan korkarak kalbine gelen uygunsuz düşüncelerden korunmaya çalışırsa, Allahü teâlâ da o kimsenin uzuvlarım, uygunsuz işleri yapmaktan korur, muhafaza e-der."

"Gafletin sebebi cehâlettir."

"Ma'rifet (Allahü teâlâyı tanımak), tefekkür ile; tövbe, nedamet (pişmanlık) ile; muhabbet (Allahü teâlâya olan sevgi), sevgilinin (Allahü teâlânın) irâdesine tam teslim olup emirlerine uymak ileele geçer."

"Bir kimse, kendini kurtarmak için aklını kullanmasını bilemezse, aklı o kimseyi helake sevk eder."

"Kim hakkı olmayan bir şeye meyleder ve bu meyil ile sevinç duyarsa, bu sevinç kendisine gam, keder ve hüzünden başka birşey getirmez."

"Tevekkül, kalbin Allahü teâlâya güvenmesi, aleyhinde olanı terk edip, lehinde olan ile meşgul olmasıdır."

"Bâtıl olan şeye çok bakmak, kalbden Hakkın ma'rifetini giderir." "Dünyâdan uzaklaşmak, takva sahiblerine kolay gelir." "Mü'minin kalbi Allahü teâlânın zikri ile kuvvetlenir."

 

KAYNAKLAR

1) Hilyet-ül-evliyâ cild-10, sh-213

2) Tabakât-üs-sûfiyye sh-237

3) Nefehât-ül-üns sh-141

4) Şezerât-üz-zeheb cild-2, sh-227

5) Târîhi Bağdâd cild-4, sh-100

6) Risâle-i Kuşeyrî sh-121

7) Sıfat-us-safve cild-4, sh-104

8) Tabakât-ül-kübrâ cild-1, sh-109

9) Mir'ât-ül-cinân cild-2, sh-231

10) Mîzân-ül-i'tidâl cild-1, sh-71

11) El-Muntazam cild-6, sh-98

12) Netaicu efkâr-il-kudsiyye cild-1, sh-169

 
 

Bir Önceki Sayfaya Gider

Bu Bölümün İndex Sayfasına Gider

Bir Sonraki Sayfaya Gider