Tanınmış hadîs âlimlerinden. Künyesi Ebû Osman'dır. 134 (m. 751) târihinde
doğup, 220 (m. 835) senesinde vefât etti. Basralıdır. Fakat, Bağdâdî da
yerleşti. Abdullah bin Bekir el-Müzenî, Esved bin Şeybân, Abdülvâris bin Sa'îd,
Abdülvâhid bin Ziyâd ve daha başka bir çok âlimden (r.aleyhim) rivâyetlerde
bulunmuştur. Kendisinden de, Ahmed bin Hanbel, Ubeydullah el-Kavârirî, Yahyâ bin
Maİn, Ebû Heyseme, Halef bin Sâlim, Muhammed bin İsmâil el-Buhârî gibi âlimler
rivâyette bulunmuşlardır. Hadîs ilminde sika (güvenilir) bir Alimdir. Rivâyet
ettiği hadîs-i şerîfler, meşhûr ve çok kıymetli hadîs kitapları olan Kütüb-i
sitte'de (Sahîh-i Buhârî, Sahîh-i Müslim, Sünen-i Ebî Dâvûd, Sünen-i Tirmizî,
Sünen-i Nesâî, Sünen-i İbn-i Mâce) mevcuttur.
Ebû Müslim Sâlih bin Ahmed'in babası:
"Affân bin Müslim, sika (güvenilir) ve Sünnet-i Seniyye'ye bağlı bir âlimdir."
Hadîs-i şerîfleri rivâyet edenlerde ba'zı şartlar aranmaktadır. Bunlardan
birisi, adalettir. (Adalet, râvinin müslüman, buluğ çağına erişmiş, akıllı,
günâh ve münasip olmayan hareketlerden uzak kalmasıdır.) Affân bin Muşum, bir
râvinin âdil olup olmadığına çok dikkat ederdi. Bu yüzden ondan çok
çekinirlerdi. Hattâ, eğer sen kimsenin âdil olup olmadığına karışmaz, şu râvi
âdildir, bu râvi âdil değildir, diye soy içmezsen sana onbin dinar vereceğiz
dediler. O da, onlara; "Ben hak ne ise onu söylerim" dedi ve onların teklifini
kabul etmedi.
Yahyâ bin Main: "Affân bin Müslim, Behz ve Hibbân benim yanıma gidip gelirlerdi,
içlerinde en dikkatlisi Affân bin Müslim idi. Onları bir hususta denemiştim.
Sadece Affân bin Müslim bunun farkına varmıştı."
Kâsım bin Ebî Sâlih: "Me'mûn, Ehl-i bid'at'den olan mu'tezile âlimlerinin
te'sirinde kalarak, "Kur'ân-ı kerîm mahlûktur" diye inanmıştı. Halbuki bu söz,
Ehl-i sünnet i'tikâdına göre çok yanlıştı. Me'mûn, Affân bin Müslim hazretlerini
denemek istedi. Kendisine haber gönderildi. Gelince "Kur'ân-ı kerîmin mahlûk"
olduğunu söylemesi teklif edildi. O, bunu kabul etmedi ve söylemedi. Bunun
üzerine, her ay verilmekte olan beşyüz dirhemlik maaşının kesileceği bildirildi.
O zaman Affân bin Müslim "Semâda
ise, rızkınız ve va'd olunduğunuz Cennet vardır."
(Zâriyât
sûresi, âyet-22) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu ve dönüp evine gitti. Evinin
bu durumdan haberi olmuştu. Eve gelince, kendisine teklif edilen sözü söylemeyip
maaşının kesilmesinden dolayı, çoluk çocuğu onu ayıpladılar. O, onlara karşı
yalnız kalmıştı. Fakat, para için dînini fedâ etmemişti. Bir müddet sonra, kapı
çalındı. Kapıyı açtı. Gelen zât Affân bin Müslim hazretlerine, "Ey Ebû Osman!
Allahü teâlâ seni, dîninde böylece dâim ve sabit kılsın" deyip, i-çinde bin
dirhem bulunan bir keseyi verdi ve kendisine bunun her ay verileceğini bildirdi.
Zehebî (r.a.) "O, şeyh-ül-islâm ve derin
bir âlimdir" der. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba'zısı:
Eshâb-ı kirâmdan Câbir (r.a.) şöyle
anlatır: Resûlullah efendimiz ile beraber Zâtü'r-Rıkâ denilen yere gelmiştik.
Orada gölgeli bir ağaç vardı. Onu Resûlullaha bıraktık. Bu sırada, müşriklerden
bir adam geldi. Resûlullahın (s.a.v.) kılıcı ağaçta asılı idi. Hemen kılıcı
alıp, kınından çekti. Resûlullaha "Benden korkuyor musun?" dedi. Resûlullah
(s.a.v.) "Hayır"
buyurdular. "Şimdi
seni benden kim koruyabilir?" deyince, Resûlullah efendimiz: "Beni senden
Allahü teâlâ
korur"
cevâbını verdi. Bunu gören Resûlullahın (s.a.v.)
Eshâbı (r.anhüm) hemen bu müşrikin etrafını çevirdiler. Korkusundan o da kılıcı
kınına koyup, ağaca astı..
Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle rivâyet etti:
Birisi Resûlullaha (s.a.v.) gelerek "Yâ Resûlallah! Bana bir amel göster de, onu
yapınca Cennete gireyim" dedi. Resûlullah efendimiz: "Allahü
teâlâya ibadet e-der, O'na hiç bir şeyi ortak koşmazsın. Farz olan namazı
dosdoğru kılarsın. Farz olan zekâtı verirsin. Ramazan orucunu da tutarsın"
buyurdu. Bunun üzerine köylü:
"Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, asla bundan
fazlasını yapmam. Bunlardan bir şeyi de eksik bırakmam" dedi. O zât, dönüp
giderken, Peygamber efendimiz (s.a.v.) "Cennetlik birisini görmek
istiyen, bu zâta baksın"
buyurdular.
KAYNAKLAR
1)
El-A'lâm cild-4, sh-238
2)
Tehzîb-üt-tehzîb
cild-7, sh-230
3)
Târîh-i Bağdâd cild-12, sh-269
4) Müân-ül-i'tidâl cild-2, sh-202
|