Tâbiînden
büyük bir fakîh (İslâm, Hukuku âlimi). Doğum tari(i bilinmemektedir. 112 (m.
730) târihinde vefât etti. Künyesi, Ebû Mikdâm ve Ebû Nasr şekillerinde
bildirilmiştir. Nisbeti, Filistinî'dir (Filistinli). Aynı zamanda te'sirli ve
fasîh konuşan bir va'iz idi. Halife Süleymân bin Abdülmelik, ondan kendisine
mektûb yazmasını istemişti. Halife olmadan önce ve sonra Ömer bin Abdülazîz ile
çok yakın dostlukları vardı. Sık sık görüşürlerdi. Süleymân bin Abdülmelik'e
kendisinden sonra, Ömer bin Abdülazîz'i halife yapmasını, o tavsiye etmişti.
Recâ bin Hayve
(r.a.) fakîhliği yanında, büyük bir hadîs âlimidir. Abdullah bin Amr bin Âs,
Adiy bin Ümeyre, Übâde bin Sâmit, Abdurrahmân bin Ganemi, Muâviye, Nüvvâs bin
Sem'ân, Ebüdderdâ, Ebî Sa'îd-ül-Hudrî, Ebû Ümâme, Misver bin Mahreme ve daha
birçoklarından (r.anhüm ecmaîn) hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Ondan da, Adiy
bin Adiy bin Ümeyre el-Kindî, İbn-i Aclân, Sevr bin Yezîd, İbn-i Avn, Zührî,
Hamîd-üt-Tavîl ve başkaları (r.anhüm) hadîs-i şerîf bildirmişlerdir.
Matr el-Verrak
(r.a.) dedi ki: "Şamlılar arasında Recâ bin Hayve'den (r.a.) daha üstününü
görmedim."
Ebû Üsâme
(r.a.): "İbn-i Avn en beğendiği ve takdir ettiği âlimleri anlatırken, Recâ bin
Hayve'den de bahsederdi."
İbn-i Avn
şöyle buyururdu; "Üç kişi biliyorum ki, onların benzerini görmedim. Onlar o
kadar birbirine benziyor ki, sanki bir araya gelip, birbirinden istifâde
etmişler. Bunlar; Irak'ta İbn-i Sîrîn, Hicaz'da Kâsım bin Muhammed, Şam'da Recâ
bin Hayve'dir (r.anhüm ecmaîn).
Übeyd bin Ebî-s-Sâib
(r.a.) babasından bildirdi: "Recâ bin Hayve namazını o kadar ta'dil-i erkâna
dikkat ederek, şartlarına uygun kılardı ki, onun namaz kılışına hayran
kalırdım."
İbn-i Sa'd
(r.a.): "Recâ bin Hayve, hadîs ilminde sika (güvenilir), fazîletli ve ilmi çok
olan bir zâttır" dedi.
Mûsâ bin Yesâr
(r.a.) bildirdi: "Recâ bin Hayve, Adiy bin Adiy ve Mekhûl, mescidde
bulunuyorlardı. O sırada birisi geldi. Mekhûl'e bir mes'ele sordu. Mekhûl
(r.a.): "Bunu, şeyhimiz (üstadımız, hocamız), seyyidimiz (efendimiz, büyüğümüz),
Recâ bin Hayve'ye sorunuz" dedi.
Recâ bin
Hayve'nin (r.a.) rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden ba'zıları:
O babasından,
babası da Abdullah bin Ömer'den (r.a.) rivâyet etmiştir: "Az ilim,
çok
ibâdetten daha üstündür. İnsanlar iki kısımdır. Mü'min ve câhil. Mü'mine eziyet
verme. Câhille komşu olma."
Ebûdderdâ'dan
bildirdi: "İlmin
gidip, kaybolması; ilim ehlinin yok olmasıyla olur."
Üsâme'den
(r.a.) rivâyet etti: Resûlullaha (s.a.v.) geldim. "Yâ Resûlallah! Bana Cennete
girmeme vesîle olacak bir amel söyler misiniz?" dedim. Resûlullah (s.a.v.),
"Oruca iyi sarıl"
buyurdu, ikinci defa sorduğumda yine aynı cevâbı verdiler."
Hz.
Muâviye'den rivâyet etti: "Allahü
teâlâ, hakkında hayır murâd ettiği
(dilediği)
kimseyi dinde fakîh
yapar."
Abdurrahmân
bin Gânem'den rivâyet etti: "Kişi
yalanı ve doğru olsa bile şakayı terk etmedikçe, haklı bile olsa münâkaşayı terk
etmedikçe, kâmil bir îmâna ulaşamaz."
"İlim bir
hocadan öğrenmekle, hilm
(yumuşaklık)
sabırlı
olmak çalışmakla elde edilir. Kim hayır ve iyiliği ararsa, o iyilik ona verilir.
Kim şerden
(kötülükten)
sakınırsa,
o kötülükten korunur."
"Abdurrahmân
bin Abdullah anlattı: Bir gün va'z ve nasîhat ederken, Recâ bin Hayve; Adiy bin
Adiy ve Ma'n bin Münzir'e dedi ki: "Bakınız! Herhangi bir işi yapıyorsunuz
diyelim. Şayet o işi yaparken Allahü teâlâya kavuşmak, içinizden geliyorsa o işe
iyi sarılınız. Eğer içinizde hoşnutsuzluk ve tiksinti duyuyorsanız hemen o işi
terk ediniz."
Recâ bin Hayve
buyurdu ki;
"İnsan, ölümü
hatırladığı müddetçe, hasedi (kıskançlığı) terk eder."
Birisi, Recâ
bin Hayve'den (r.a.) ayrılırken, "Allahü teâlâ seni muhafaza etsin" dedi. Bunun
üzerine Recâ bin Hayve "Ey kardeşimin oğlu, Allahü teâlâdan, îmânımı muhafaza
etmesini de dile" buyurdu, "İslâm, insanı îmân ni'metiyle süsler. İnsanın;
imânını, takvâsıyla; takvasını, ilmiyle; ilmini, hilmi (sabırlı-lığı) ile;
hilmini de rıfk (yumuşaklık) ile süslemesi ne kadar güzeldir."
Eyyûb bin
Süleymân bin Abdülmelik vefât etmişti. Cenâzenin bulunduğu yere babası Süleymân
bin Abdülmelik, yanında Ömer bin Abdülazîz, Sa'îd bin Ukbe, Recâ bin Hayve
olduğu halde girdi. Süleymân, oğlu Eyyûb'a bakmaya başladı. Gözleri iyice
dolmuştu. Sonra "İnsana, böyle bir musîbet gelince, hislenmemesi, içinin
galeyana gelip, kabarmaması mümkün değil. Böyle bir durum karşısında, insanların
bir kısmı, Allahü teâlâya karşı tam bir teslimiyet gösterip, mükâfatını ondan
bekleme olgunluğunu gösterir. Bir kısmı sabır ve tahammül etme gücüne sahip
olur. Bunların ikisi de, sağlam ve metin kimselerdir.
Bir kısmı da
vardır ki, sabır ve tahammül gösteremezler. Bunlar zaif kimselerdir.
Fakat, şu anda
ben, kalbimde bir hislenme, acı bir coşma görüyorum. Eğer içime bir serinlik
vermezsem, ciğerimin, üzüntü ve kederden parça parça olacağından korkuyorum"
dedi. Bunun üzerine Ömer bin Abdülazîz "Ey mü'minlerin emîri! Sabretmeniz
gerekir. Yoksa, ecir ve sevabınız boşa gider. Sa'îd bin Ukbe de, ağlamaklı bir
haldeydi. Sanki ağlamak için yardım ister gibi bir hâli vardı. Recâ bin Hayve
ise, "Ey mü'minlerin emîri! Sizin bu derece, aşırı bir üzüntüye kapılmanıza, bir
ma'nâ veremiyorum. Ortada o kadar önemli bir mes'ele yok. Bana şöyle anlattılar:
Resûlullah efendimizin, ezvâc-ı mütahherasından olmakla şereflenen, Mâriye
validemizden (r.anha) İbrâhîm adında bir oğulları olmuştu.
Fakat daha
küçücük iken vefât etmişti. Onun vefâtında, Resûlullah efendimizin mübârek
gözlerinden yaşlar akıp "Göz
ağlar, kalb üzülür. Ancak Allahü teâlânın râzı olduğunu söyleriz. Ey İbrâhîm,
bizler senin için çok mahzunuz
(üzgünüz)."
buyurmuşlardı. Bu sözler, karşısında, Süleymân bin Abdülmelik hıçkıra hıçkıra
ağladı. O kadar ağladı ki, orada bulunanlar bir şey oldu sandılar.
Recâ bin Hayve
hazretleri, bir gün Abdülmelik bin Mervân'ın yanında bulunuyordu. Orada,
birisinden kötü bir şekilde bahsedildi. Abdülmelik "Vallahi! Allahü teâlâ nasîb
ederse, elime geçtiğinde, ben ona yapacağımı biliyorum" dedi. Bir gün o şahsı
yakalamış, ona ceza vermek üzere kalkmıştı. Bu sırada, orada bulunan Recâ bin
Hayve (r.a.) "Ey mü'minlerin emîri! Allahü teâlâ, sana istediğin şeyi nasîb etti
(Sen böyle arzu etmiştin. Allahü teâlâ da sana, istediğin gibi fırsatı verdi).
Öyleyse, sen de Allahü teâlânın sevdiği bir şey olan, affı yap. Bu söz üzerine,
Halife Abdülmelik bin Mervân, o şahsı hemen affetti. Ve hem de ona ihsanlarda
bulundu.
KAYNAKLAR
1) El-A'lâm
cild-3, sh-17
2)
Tezkiret-ül-huffâz cild-1, sh-118
3) Tehzîb-üt-tehzîb
cild-3, sh-265
4) Hilyet-ül-evliyâ,
cild-5, sh-170
5) Vefeyât-ül-a'yân
cild-2, sh-301-303
|