Tâbiînin en büyük âlimlerinden, İkrime bin Abdullah el-Berberî'dir. Künyesi Ebû
Abdullah'tır. Berberi kabilesine mensûb idi. Husayn bin Hur el-Anberî'nin
kölesidir. Abdullah bin Abbâs Basra'ya vali ta'yîn edildiğinde Husayn, İkrime'yi
İbn-i Abbâs'a hediye etti. İbni Abbâs'ın vefâtından sonra Hâlid bin Yezîd, Ali
bin Abdullah'tan dörtbin dinara satın almak istedi. Bunu duyan İkrime, Ali'ye
gelerek dedi ki; "Babanın ilmini dörtbin dinar'a mı satıyorsun?" Bu sözü çok
beğenen Ali bin Abdullah O'nu azat etti.
İkrime hazretleri başta Kur'ân-ı kerîmin
tefsîrini olmak üzere, diğer ilimleri Abdullah İbni Abbâs'tan öğrendi. Zamanın
en büyük âlim ve fakîhi oldu. Mekke-i mükerremede oturur, çoğunlukla hadîs-i
şerîf toplamak için İslâm âleminin her tarafını dolaşırdı.
Abdullah bin Abbâs, Abdullah İbn-i Ömer, Ebû Hureyre, Hz. Âişe ve Hasen bin
Ali'den hadîs-i şerîf nakletmiştir. Şa'bî, Nehaî, Ebuş-Şa'şa Câbir bin Zeyd ve
daha birçok âlim de ondan ilim öğrenip hadîs-i şerîf nakletmiştir.
Vefât târihinde ihtilâf vardır. 107 (m. 725) târihi de söylenmiştir. Geceyi üçe
ayırmıştır. Birinde u-yur, birinde hadîs ilmine çalışır, diğerinde de bol bol
namaz kılardı.
İkrime (r.a.) tefsîr, hadîs ve fıkıh
ilimlerine pek çok vâkıf idi. Daha Abdullah İbn-i Abbâs hazretleri hayatta iken
fetva vermeğe başlamıştı. Hattâ İbn-i Abbâs hazretleri kendisine şöyle talimat
vermişti: "Haydi git, onlara fetva ver. Sana bir kimse gelir de, kendisiyle
alâkası olmıyan bir şeyi suâl ederse, ona fetva verme. Sen bu şekilde hareket
edersen, sana insanlardan gelen sıkıntının üçte ikisini bertaraf etmiş olursun."
İbn-i Abbâs hazretlerinin bu tavsiyesi, fetva verme konusunda tâkib edilecek
yolu gösterir.
Kurre-tübnü Hâlid demiştir ki: "Hazret-i
İkrime Basra'ya gidip, orada bulundukça, Hasan-ı Basrî va'z etmekten, fetva
vermekten çekinirdi."
Saîd bin Cübeyr'e denildi ki: "Senden daha
âlim kimse var mı?" Buyurdu ki: "Benden daha âlim o-lan İkrime'dir."
Buhârî hazretleri: "Biz hepimiz İkrime'yi
(r.a.) hüccet (delil, senet) kabul ettik." Muhammed bin Saîd: "İkrime (r.a.)
ilmi çok, denizlerden bir denizdir" der. İkrime'nin (r.a.) rivâyet ettiği
hadîs-i şerîflerden ba'zıları şunlardır: "Eğer
bir dost edinseydim. Ebû Bekr'i edinirdim."
"Bir Peygamber, Allahü teâlâya açlık ve
çıplaklıktan şikâyette bulundu. Allahü teâlâ ona şöyle vahy etti: Sana şirk
kapısını kapattım, buna râzı değil misin?"
"Allahü teâlâ, kendi affına mazhâr olan
(kavuşan) müstesna,
kıyâmet gününde herkesi hesaba çeker."
"Her şeyin bir esası
(temeli) vardır.
İslâmın esası da güzel ahlâktır."
"Allahü teâlâ, Cennetten bir kişiyi ve Cehennemden
de bir kişiyi çıkardı. Onları huzurunda bir araya getirdi. Cennetten gelene, "Ey
kulum! Cennetteki durumunu nasıl buldun?" O da, "Anlatanların anlattığından daha
iyi buldum" dedi ve Cennetteki zevcelerden, Cennetin ni'metlerinden de bahsetti.
Allahü teâlâ ondan sonra, Cehennemden gelene sordu: "Ey kulum! Cehennemdeki
yerini nasıl buldun?" O şahıs da, "Anlattıklarından daha kötü buldum" cevâbını
verdi ve Cehennemin akreplerinden, Cehennem hayatından, buranın acılarından,
çeşit çeşit azablardan bahsetti. O zaman Allahü teâlâ ona şöyle buyurdu: "Ey
kulum! Eğer ben seni Cehennemden kurtarırsam sen bana ne verirsin?" O şahıs dedi
ki: "Yâ Rabbî! Yanımda ne varsa hepsini sana verirdim." Allahü teâlâ tekrar
sordu: "Şayet senin yanında altından bir dağ olsaydı, seni affetmem için verir
miydin?" O şahıs: "Evet verirdim yâ Rabbî" dedi. O şahıs bu cevâbı verince
Allahü teâlâ ona sen yalan söyledin. Ben, senden dünyâda bu altın dağlardan daha
azını istedim. Bana duâ et, duânı kabul edeyim, benden bağışlanmayı iste, seni
bağışlıyayım, benden iste sana vereyim dedim de, sen ise yüz çevirmiştin."
buyurdu.
"Ömer (r.a.) Resûlullahın (s.a.v.) huzuruna girdi. Resûlullah (s.a.v.) hasır
üzerinde idi. Hasır yan tarafına iz yapmıştı. Hz. Ömer (r.a.) buyurdu ki: "Yâ
Resûlallah! Size bir yatak edinseydik daha iyi olurdu. Bunun üzerine Resûlullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "Benim için
olan nedir? Dünyâ için olan nedir? Nefsim, yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya
yemin ederim ki, benim ve dünyânın durumu sadece, sıcak bir günde bir ağaç
altında, bir miktar gölgelenip, sonra orayı terk eden bir yolcunun durumu
gibidir."
İkrime
hazretlerinin yaptığı tefsîrlerden ba'zıları aşağıya alınmıştır:
Kasas sûresi 83. âyetinde, "Şu
âhıret yurdunu
(Cenneti) biz yer yüzünde
ne bir zulüm, ne de bir fesâd istemiyen kimselere veririz", "Zulüm istemiyenler
kısmını, sultanların ve yeryüzüne hâkim olanların yanında, zulüm istemiyenler,
"fesat çıkarmıyanlar" kısmını da, "Allahü teâlânın yasaklarını yapmazlar"
şeklinde tefsîr etmiştir. "İyi akıbet müttekîlerindir" âyetinde, "âkıbeti"
Cennet ile tefsîr etmiştir.
Fussilet sûresinde "O müşrikler
ki zekât vermezler"
âyetini, "Lâ ilâhe illallah demezler" şeklinde tefsîr etmiştir.
Mümtehine sûresinde; "Ey
îmân edenler; öyle bir kavmi
dost edinmeyin ki, Allahü teâlâ onlara gazâb etmiş, âhıretten ümidini kesmişler
ve mezarlıkta yatan kâfirlerin ümidsiz hâlleri gibi, ümidsizliğe düşmüşlerdir"
âyetinde "mezarlıkta
yatan kâfirlerin ümidsiz hâlleri gibi"
kısmını şöyle tefsîr eder: "Kâfirler kabirlere girip, Allahü teâlânın
hazırladığı azâbı gördükleri zaman onlar Allahü teâlânın rahmetinden ümid
keserler."
Buyurdu ki:
"Her zaman niyyetinizi düzeltiniz. Zîrâ niyete riya karışmaz." "İlim ancak
hakkını veren kimselere öğretilir. İlmin hakkı da, ilim ile amel etmek ve ilmi
ehil olan kimselere öğretmektir."
"Âlimlere eziyet etmekten sakınınız. Kim bir âlime eziyet ederse, Resûlullaha
(s.a.v.) eziyet etmiş olur."
KAYNAKLAR
1)
Kâmûs-ul-a'lâm cild-4, sh-3167
2)
El-A'lâm cild-4, sh-244
3)
Tehzîb-üt-tehzîb
cild-7, sh-263
4)
Hilyet-ül-evliyâ
cild-3, sh-326
5)
Vefeyât-ül-a'yân
cild-3, sh-265
6)
Tabakât-ül-Müfessirîn
cild-1, sh-380
7)
Tabakât-ı İbn-i
Sa'd cild-2, sh-385, cild-5, sh-287
8)
Tezkiret-ul-huffâz
cild-1, sh-95
9)
Şezerât-uz
zeheb cild-1, sh-13010) Mîzân-ül-i'tidâl cild-3, sh-93
|