Tâbiînin
meşhûr hadîs ve fıkıh âlimlerinden. Adı, Abdülazîz bin Abdullah bin Ebû Seleme
et-Teymî'dir.
Ebû Abdullah ve Ebü'l-Esbag-ü-fakîh
künyeleri vardır. "Mâcişûn" lakabı ile meşhûr olmuştur. Mâcişûn kelimesinin
aslı, farsçada Mahikun'dur. Bunun mânâsı, iki yanağının kırmızı ile karışık
beyaz renkte olmasıdır. Ay yüzlü mânâsına da gelir. Medine'de doğdu. Ailesi
aslen İran'ın İsfehan şehrindendir. Burada ilim tahsil ettikten sonra Bağdâd'a
gidip orada yerleşti. Hadîs ve fıkıh ilimlerinde yüksek derecelere kavuştu.
Vefâtına kadar Bağdâd'ta hadîs ilmini, talebelerine öğretti. 164 (m. 780)
târihininde orada vefât etti. Namazını halife Mehdî kıldırdı. Cenâzesi, Mekabir-i
Kureyş (Kureyş mezarlığı) denilen yere defn edildi.
Abdülazîz el-Mâcişûn,
hadîs ilminde yüksek bir âlimdir. Yüzbinden fazla hadîs-i şerîfi senetleriyle
birlikte ezbere bildiği için "hâfız" dendi. Bu ilimdeki rivâyetleri sika
(güvenilir, sağlam) idi. Sadûk bir râvi olduğunu birçok hadîs âlimi
bildirmektedir. Tâbiînin büyüklerinden İmâm-ı Zührî, Abdullah bin Dinar,
Muhammed bin Münkedir, Vehb bin Keysan ve daha pekçok âlimden hadîs-i şerîf
rivâyet etmiştir. Kendisinden de Abdurrahman bin Mehdî, Ebû Nuaym, Leys bin Sa'd,
Vekî' bin Cerrâh, Abdurrahman bin Kâsım ve daha birçok âlim hadîs-i şerîf
rivâyet etmiştir.
Ebû Zür'a, Ebû Hatim, Ebû Dâvûd ve İmâm-ı
Nesâî, kendisinin hadîs-i şerîf rivâyetinde sika olduğunu bildirdiler. Rivâyet
ettiği hadîs-i şerîfler, meşhûr dört Sünen'de ve diğer hadîs kitaplarında yer
almaktadır. Bağdâd âlimleri, Onun hadîs âlimi ve Sadûk bir râvi olduğunda
sözbirliği etmişlerdir. Muhammed bin Sa'd, Onun sika bir râvi olduğunu ve çok
hadîs-i şerîf rivâyet ettiğini bildirmektedir.
Kendisinin
konularına ve hükümlerine göre tasnif ettiği kitapları vardır. Tasnif ederek
bildirdiği ilimler, İbn-i Vehb tarafından toplanıp nakledilmiştir. Abdülazîz el-Mâcişûn,
Mekke ve Medine âlimlerinin bağlı olduğu Mâlikî mezhebinde olduğu için Medineli
fakîhlerden sayılmıştır. O bu ilmi, babasından ve İmâm-ı Mâlik'den öğrenerek
yetişti. İbn-i Vehb diyor ki: "148 (m. 765) senesinde hacca gitmiştim. Mekke'de
bir münâdî şöyle sesleniyordu: Burada Mâlik bin Enes ve Abdülazîz bin Ebî Seleme
fetva verir." Halife Mansur, Mekke'de hac yapıp ayrılacağı sırada oğlu
Mehdî'den, kendisinin istifade edebileceği fazîletli bir âlimi bulmasını istedi.
O da, böyle bir akıllı âlimin ancak Abdülazîz bin Ebî Seleme el-Mâcişûn olduğunu
söyledi. Halife Mehdî, kendisini çok severdi ve ona her zaman ikrâm ve ihsanda
bulunurdu.
Abdülazîz el-Mârişûn,
verâ ve takva sahibi bir âlim olup Allah'tan çok korkardı. Irak ve Medine â-limleri
kendisinden çok ilim öğrendi. Halifenin vezirlerine, maiyetindeki memurlarına
nasîhat eder, onların ıslahına, doğru yoldan ayrılmamasına yardım ederdi.
Sözleri çok tesirliydi.
KAYNAKLAR
1)
Tehzîb-üt-tehzîb
cild-6, sh-407
2)
Mîzâna'l-i'tidâl
cild-2, sh-668
3)
Tezkiret-ül-huffâz
cild-1, sh-222
4) El-A'lâm
cild-4, sh-22
5)
Mu'cem-ül-müellifîn
cild-5, sh-251
6)
Şezerât-üz-zeheb
cild-1, sh-259
|