Geri

   

 

 

İleri

 

5   BEŞİNCİ BÖLÜM

Peygamber Efendimizin Miracı

Bu Bölüm, varlıkların iftiharı, dua ve senaların en mükemmeli kendisine olan Efendimiz hazretlerinin mirac payesiyle yükselip Hazret-i Ahadiyyet önünde türlü şerefler, konuşmalar ve müşahedelerle seçkinlik bulmasinin anlatılması hakkındadır.

Şöyle malûm olsun ki, bu hâdise, Peygamber Efendimiz hazretlerinin mucizelerinin en meşhuru, delil ve bürhanlarının en açık seçiğidir. Esrâ (gece yolculuğu, mirac) hususunda âlimler ihtilâf etmişlerdir: Bir gecede bir Esrâ mıydı? O da uykuda mı, yoksa uyanıklıkta mıydı? Yahut bir gecede iki Esra mıydı? O da birinde ruh ve bedeniyle uyanıklıkta, birinde ise uyku halinde miydi? Yoksa o da uyanıklık halinde miydi? Yahut uyanık halde Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya varıp ondan sonra rüyada Mescid-i Aksâ'dan Arş-ı Alâ'ya mı varmıştı? Yoksa dört Esrâ mı vâki olmuştu? dediler.

Âlimlerin ihtilâfları bu sözler üzerindedir. Esrâ'nın mânâsı aslında mutlak olarak "geceleyin gitmek"tir. Ama burada Resûlüllah Efendimiz hazretlerinin bir gece miraca gitmesi mânâsınadır.

Velhasıl bazıları: "Esrâ, uyku halinde rüya yoluyla gerçekleşti," dediler. Şu hususta da ittifakları vardır ki, peygamberlerin rüyaları vahiydir; başkalarının rüyası gibi değildir. Uyku halinde bunun gerçekleştiğine şu âyet-i kerîmeyi delil getirdiler ki, Hak teâlâ hazretleri, kerim Kitab'ında: "Ve mâ cealna'r-rü'yâl-letî ereynâke illâ fitneten linnâsi — Sana gösterdiğimiz rüyayı biz insanları ancak sınamak için gösterdik," (İsrâ sûresi: 17/60) diye buyurmuştur. O halde bu rüya, düşte görmek mânâsına mastardır; aşikâre görmek mânâsına olan rüyettir, rüya değildir, dediler.

İbn-i Mâlik, Harîrî ve başkaları, rüyanın rüyet mânâsına gelmesini inkâr ettiler. Nitekim Şeyh Bedreddin Zerküşi bunu ifade buyurmuş ve "Şair Mütenebbi, 'Ve rü'yâke ahlâ fîl-uyûni mine'l ğamz — Senin rüyan gözlerde perdeli olmaktan daha uzaktır,' demekle yanlış eyledi; rüyet yerine rüya getirdi," demiştir. Bunun üzerinde cevaplar verip: "Kurbâ ve kurbet bir mânâya oldukları gibi rüyâ ve rüyet de aynı mânâyadır," dediler. Yâni her ikisi de "görüş" demektir.

İbn-i Abbâs hazretlerinin kavli de buna şahittir ki, âyet-i kerîmenin tefsirinde Buhârî'nin rivâyeti üzre:

"O âyet-i kerîmede olan rüya gözle görmektir ki, Resûlüllah hazretlerine Esrâ (Mirac) gecesi gösterilmişti," diye buyurdu. Ve Saîd bin Mansur Süfyân'dan naklederek hadîsin sonunda "Ve leyse rü'yâ menâm — Uykuda görüş değildir," demiştir. Ama görülenin ne olduğu İmâm-ı Buhârî'nin rivâyetinde tasrih olunınamıştır.

Yine Saîd bin Mansur katında Ebû Mâlik yolundan rivâyet edilmiştir ki: "O, Beytü'l-Mukaddes yolunda gösterdikleri nesne idi. Bu zikredilen öyle birşeydendir ki, rüyâ kelimesinin uyanıklıkta gözle görülen nesneye ilişkin olduğu ondan istidlâl olunur. Bu görüş; Mütenebbi'yi hataya nisbet edeni reddeder. Bununla beraber bu âyeti kerîmenin tefsirinde müfessirler ihtilâf edip bazıları, 'Yâni Mirac gecesi sana gösterdiğimiz rüyadır, demek olur' dediler. Kadı da rüyayı rüyetle tefsir etmiştir," dedi. Ayrıca "Geceleyin vâki olup sür'atle geçtiği cihetten düş gibi olduğu için rüya tabir olundu," dediler.

Bazıları dediler ki: "Hudeybiye yılında gördüğü rüyadır ki, rüyasında Mekke'ye girip müşriklerin kendini döndürdüklerini görmüştü."

Bazıları da: "Bedir gazâsı rüyasıdır," dediler.

İbnü'n-Nakîb, kendi şeyhi olan Ebû'l-Abbâs Kurtubî'ye âyet-i kerimeden sual etti. Kurtubî: "Rüyayı ayndır (göz görmesidir). Uyanıklık halinde Cebrâil aleyhisselâm göstermişti ki, Bedir'de cenk günü kırılanların her birinin nereye düşeceğini hep tayin etmişti. Sonra Fahr-i Âlem Efendimiz hazretleri:

— Filân kâfir buraya düşecek, filân kâfir şuraya düşecek, diye mübarek eliyle yerlerini sahâbe-i kirâma gösterdi.

Kureyş kâfirleri bunu işitince maskaralığa aldılar. Ertesi gün olunca aynen buyurdukları gibi gerçekleşti. Nitekim daha önce işaret olunmuştur.