Birinci şekle gelince, o bilginin ölçütü olarak kabul edilmiştir.
Biz burada, bilginin ölçütü kılındığı ve ondan sonuç alındığı için
birinci şekli anlatacağız. Onun sonuç vermesinin şartı, küçük
öncülün olumlu, büyük öncülün ise tümel olmasıdır. Birinci şeklin
sonuç veren kalıpları (durûb) dörttür:
Birinci kalıp:
Her cisim birleşiktir
Her bir bileşik yaratılmıştır.
O halde her cisim yaratılmıştır.
İkinci kalıp:
Her cisim birleşiktir.
Hiçbir birleşik öncesiz değildir.
O halde hiçbir cisim öncesiz değildir.
Üçüncü kalıp:
Bir kısım cisim birleşiktir.
Her birleşik yaratılmıştır.
O halde bir kısım cisim yaratılmıştır.
Dördüncü kalıp:
Bir kısım cisim birleşiktir.
Hiçbir birleşik, öncesiz değildir.
O halde bir kısım cisim, öncesiz değildir.
Birinci şekil, ilimlerde kıstas kabul edilen şekildir. Bu bakımdan
risalemizde ondan bahsedeceğiz. Ta ki bilinci şekil ilimlerde (bir
hükmü isbat ederken) kanun sayılsın ve kendisinden matlup/netice
elde edilebilsin.
Birinci şeklin
netice verebilmesinin şartı:
Mukaddime-i suğrânın mûcibe, mukaddime-i kübrânın külliyye
olmasıdır.
Birinci seklin netice veren darbları/kısımları dörttür ve bunlar
misalleriyle aşağıda zikredilmiştir:
Birinci sekil:
Her
cisim müelleftir.
Her
müellef muhdestir.
Öyleyse her cisim muhdestir.
İkinci sekil:
Her
cisim müelleftir.
Hiç
bir müellef kadim değildir.
Öyleyse hiçbir cisim kadim değildir.
Üçüncü sekil:
Bazı cisimler müelleftir.
Her
müellef hâdistir.
Öyleyse bazı cisimler hâdistir.
Dördüncü sekil:
Bazı cisimler müelleftir.
Hiçbir müellef kadim değildir.
Öyleyse bazı cisimler, kadim değildir. |
وَالشَّكْلُ
الْأَوَّلُ هُوَ: الَّذِي يُجْعَلُ مِعيَارًا لِلْعُلُومِ.
فَنُورِدُهُ لِيُجْعَلَ دُسْتُورًا.
وَليُسْتَنْتَجَ مِنْهُ المَطَالِبُ كُلُّهَا
.
وَشَرْطُ
إِنْتَاجِهِ إِيجَابُ الصُّغْرَى
وَكُلِّيَّةُ الْكُبْرَى.وَضُرُوبُهُ
المُنْتجَةُ أَرْبَعَةٌ:
الضَّرْبُ الْأَوَّلُ:
كَلُّ جِسْمِ مُؤَلَّفٌ وَكُلٌ مُؤَلَّفٍ مُحْدَثٌ فَكُلُّ جِسْمٍ
مُحْدَثٌ.
الثَّانِي:
كُلُّ جِسْمٍ مُؤَلَّفٌ وَلاَ شَيْء مِنَ المُؤَلَّفِ بِقَدِيمٍ، فَلاَ
شَيْءَ مِنَ الْجِسْمِ بِقَديمٍ.
الثَّالِثُ:
بَعْضُ الْجِسْمِ مُؤَلَّفٌ وَكُلُّ مُؤّلِفٍ حَادِثٌ فَبَعْضُ
الْجِسْمِ حَادِثٌ.
الرَّابِعُ:
بَعْضُ الْجِسْمِ مُؤَلَّفٌ وَلاَ شَيْءَ مِنَ المُؤَلَّفِ بِقَدِيمٍ
فَبَعْضُ الْجِسْمِ لَيْسَ بِقَدِيمٍ. |