(Kazıyye-i şartıyye-i)
Muttasıla,
lüzûmiyye ve
ittifakıyye olmak üzere iki
kısımdır.
Lüzûmiyyenin
misali, "Güneş doğmuşsa gündüz vardır" sözü gibidir.
İttifakıyyenin
misali, "İnsan konuşandır. Eşek anırandır" sözü gibidir.
Kazıyye-i munfasıla ya
hakîkıyyedir ki, bu "sayı
ya çifttir
ya da tektir" sözü gibidir. Buna
mâni’atu'l-cem'i ve'l-huluvvi me’an
denir.
(Kazıyye-i munfasıla) ya da
mâni’atü'l-cem'i fekat'tır. Bunun
misali, "Bu şey, ya taştır
ya da ağaçtır" sözü gibidir.
Kazıyye-i munfasıla ya da
mâni’atü'l-huluvvi fekat 'tır. Bunun
misali "Zeyd ya sudadır,
ya da boğulmuyordur" sözümüz
gibidir.
Kazıyye-i munfasıleler, üç cüzden meydana gelebilirler. Bunun
misali, "sayı ya fazla
ya noksan
ya da denktir" sözümüz gibidir. |
وَالمُتَّصِلَةُ:
إِمَّا
لُزُومِيَّةٌ:
كَقَوْلِنَا إِنْ كَانَت الشَّمْسُ طَالِعًة فالنَّهَارُ مَوْجُودٌ.
وَإِمَّا
ااتّفَاقِيَّةٌ
.
كَقَوْلِنَا: إِنْ كَانَ
الْإِنْسَانُ نَاطِقًا فَالْحِمَارُ نَاهِقٌ.
وَالمُنْفَصِلَةُ
:
إِمَّا حَقِيقَّةٌ
:
كَقَوْلِنَا: الْعَدَدُ
إِمَّا زَوْجٌ
وَإِمَّا فَرْدٌ.
وَهِيَ :
إِمَّا
مَانِعَةُ الجَمْعِ وَالْخلوِّ مَعًا
كَمَا ذَكَرْنَا
.
وَإِمَّا
مَانِعَةُ الجَمْعِ فَقَطْ كَقَولِنَا:
هذَا الشَّيْءُ
إِمَّا
أَنْ يَكُونَ شَجَرًا أَوْ حَجَرًا.
وَإِمَّا
مَانِعَةُ الْخُلُوّ فَقَطْ كَقَوْلِنَا:
زَيْدٌ
إِمَّا
أَنْ يَكُونَ فِي الْبَحْر،
وَإِمَّا
أَنْ لاَ يَغْرَقَ.
وَقَدْ تَكُونُ المُنْفَصِلاَتُ ذَوَاتِ أَجْزَاءٍ
كَقَوْلِنَا: الْعَدَدُ
إِمَّا
زَائِدٌ أَوْ نَاقِصٌ
أَوْ مُسَاوٍ. |