İkinci Altbölüm 5-Ta’riz ( = Insinuation )Kinâye ile çok yakından ilgili ifâde yollarından biri de târîzdir. Buna <<arz>> da denir. Kelime, lugat mânası husûsî tasarrufa uğratılarak edebiyât terimi olmuştur. Gerçek medlûlü, <<yanlamak, yandan çarpmak>> demektir. <<Askerin cephede sahte hücûmu ile düşmanı aldatması>> da bu kelime ile ifâde olunmuştur. Edebiyâtta ifâdeyi zarîf bir tarzda, mehâretle medlûlünden başka bir yöne çevirmeğe <<ta’rîz>> denir. 177 Yanında çalıştırdığı kimselerezulmeden bir kimseye, insan, başkalarına eziyet çektirmez deyip de, onun bu muâmelesiyle insanlıktan uzaklaştığını hissetmeniz bu kabildendir. Pinti bir kimseye, ne kadar cömert davranıyorsunuz ? dememizde târîz vardır. Bir yazıya bir ayda cevap vermeyen bir sekreterden falen bey çok gayretlidir, masasında kağıt beklemek diye bahsetmemiz, ayrı bir târiz örneğidir. Aynı iş için üç ayrı yerden ücret alan bir kişi ile sohbet ederken: Para ma’bûd ve bankalar ma’bed Mısrâını olumak sûretiyle onun paraya taptığını işrâb etmemiz tine târiz örneğidir. Kaba söz söyleyen bir kimseye: Edib olr kişi sermâye-i hayâsı kadar Mısrâını okumamız; anlayışsız bir adamın, Kâbil-i işrâd olur insan olan Mısrâının irâdına vesîle olması; birer ta’riz örneğidir. Ettiği iyiliklerle öğünen bir şahsa, <nâ-merd> yerine: Merd olan hiç kerem etmekle tefâhür mü eder Dememiz; giyindiği elbiseler, takındığı nişânlarla göz kamaştırmak isteyen bir kimseye de târîz yoluyla: Hatırından çıkmasın dünyaya ürgân geldiğin Denebilir. Nefî’nin, kendisine <kâfir> diyen Şeyhülislâm’a şu kıt’a ile cevabı, çok zarif bir târîz örneğidir: Bize kâfir demiş Müftî efendi Tutalım ben ona diyem müselmân Varıldıkça yarın rûz-i cezâya İkimizde çıkarız anda yalan Ta’riz lâfız yoluyla değil, mefhûm yoluyla bir istek nüktesi taşır; yani târizi hâvi bir ibârede gerek hakikî gerek mecâzî istekle ilgili bir lâfız bulunmaz; bu nükte, doğrudan doğruya mefhûmdardır salâhiyetli bir kimseye, ;ramazan geldi, bu yıl piyasa- 178 da yağ da yok deyip de, bu sözün altında, o zâttan yağ te’min etmesini istemek gibi. Bir genç kızın, babasına, Kış geldi, mantomda yok deyip de, bu sözle kendisine manto alınmasını istemesi kabînden. Halk arasında ta’riz; taş atmak, taş yuvarlamak tâbirleri ile karşılanır. Bu sözlere uyacak nitelikleri ta’rizler makbûl değildir. Târizin mûteber sayılması, ihtivâ ettiği zerâfete bağlıdır. Bu edebi san’at, hiçbir kalabalığa düşmeden, insana içini ferahlatacak söz söyleme fırsatını verir. Türk edebiyâtında asıl kaynağı söylemeyip de <felek> den <tâlih> ten şîkayet yoluyla vücûda getirilen ta’riz örnekleri çoktur. Bu san’at yalnız serzeniş için değil, küçültme için de kullanılır. Abdülhak Hâmid’in Eşber adlı tiyatro eserinde Eşber ile İskender arasındaki konuşma, serzeniş ; Şinâsi’nin Eşek ile Tilki hikâyesi de tezyif ( = küçültme ) için örnektir. Kinâyeye bağlı ta’rizler kadar, mecâz, telmih, tevriye gibi ifâde tarzı gösteren ta’rizler de vardır. Korkak bir adamdan arslan diye bahsetmemiz, mürekkep mecâz yoluyla yapılanbir târizdir. Telmihli târizler, çok zaman ata sözleri, halk tâbirleriyle yapılır. Nef’î’nin: Bana Tâhir Efendi kelb demiş İltifâtı bu nâib zâhirdir Mâliki mezhebim benim zirâ İtikâdımca kelb Tâhirdir nazmının son mısrâsında “Tâhir” iki mânâya gelecek şekilde kullanılmıştır. Bu yüzden, sözü geçen kelime, tevriyeli ta’rize örnek teşkîl eder. Ta’riz, kinâyeden daha gizli olur. Çünkü kinâyenin delâleti lâfızla, ta’rizin delâleti mefhûmladır. Kinâye müfred lâfızla yapılabildiği hâlde ta’riz ancak mürekkeb lâfızlarla yapılabilir. 179 180 |