Geri

   

 

 

İleri

 

Altıncı Altıbölüm

IX. Daraltma (=Kasr=Restrıctıon)

1-Giriş, Târif

Daraltma, elbette “kasr”ın lugat mânâsını tamamen karşılayabilecek mahiyette değildir. “Kasr”, kısaltma, kasma hatta hapsetme manalarına gelir. Onun yerine “daraltma” kelimesini kullanmamız;-müsamaha payı açık-bir terim teklifidir. Bu terimin mutlak Türkçe’sini bulma yoluna gitseydik, göçmüş bir kökten “özgeleştirme” sözünü kullanmamız gerekirdi ki, o da, kendisini meydana getiren seslerle kulağı tırmalayıcı vasıf taşır. Sınıflandırmalarda yeni terimler aramaya da cesaret edemiyoruz; ancak imkan düştükçe terkipleri Türk sözdizimi (=nahvi) bünyesine uydurmakla yetinmekteyiz.

Tarif –Bir üslup terimi olarak daraltma bir lâfız veya lâfızlar kümesi kavramını, diğer bir lâfız veya lâfızklar kümesine tahsis etmek, inhisâr ettirmek demektir. Bu tahsis ya cümle öğelerine ait yerler üzerinde vukû bulacak değişiklikle yada vaktıyla “kasır edâtı” denilen bağlaçlarla sağlanır.

Daraltmanını ögeleri (=kasrın erkânı) . –Belâgatle ilgili kitaplar, daraltmanın iki ögesinden söz etmişlerdir. Tarifte sözü edilen ve aralarında tahsis muamelesi görülen kavramlardan ilki “maksûr”, ikincisi “maksûr-ı aleyh” adını alırdı. Ayrıca izahı aşağıda görülecek olan vaz’i kasırlarda bir “kasır edatı” bulunurdu.

Kasır edâtı adı alan bağlaçlar şunlardır. Ancak, yalnız, meğer, hele, özge, sâde, hemen, başka, mâ’adâ, gayri, illâ, belki. . .

Şimdi bütün bunlara birer örnek verelim: bu imtihanda ancak Ali, muvaffak olmuştur (başkası değil. ) –Doktor, yalnız süt içmemi tenbih etti (başka şeyi değil?) –Senden özge dostum yokmuş (eskimiştir) . –Ahmed’den mâ’adâ kimse gelmesin (başka) . –Bu hastalıkta canım bir şey istemiyordu illâ Taşdelen suyu. –Ben, kim geldi sanıyordum, meğer Mustafa’ymış. –Oğlumun İngilizce’den başka sevdiği ders yoktu. –Bütün gün bir şey yemedi, belki biraz hoşaf içer. –İçinizde bu kitabı okuyan hemen Tevfik’tir. (Burada “hemen” kelimesinin mânâsı mukârenet dışındadır.

Şu beyitte iki tahsis birden yer almıştır:

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayri

Fuzûlî

“Hele” için de bir manzûm örnek verelim:

Ey kimsesiz âvâre çocuklar. . . Hele sizler, hele sizler. . .

Tevfik Fikret

Olumsuz olumlu sıralanmasıyla daraltma için bir örnek: Onun hanımım piyano çalmaz, çene çalar.

2-Daraltmanın Yolları

Daraltmanın çeşitli yolları vardır. Bunları şöylece sıralayabiliriz:

1. Müsnedün-ileyhin sıfat, müsnedin (yüklemin) isim olması. Buradaki “sıfat” kelimesinin nahve ait manası dışında kullanıldığı Tercemeti’t-telhis ve ‘I-mutavvel’den itibaren mevcu ile ilgili Türkçe kitapların bazılarında tasrih edilmiştir.

Örnek: Yazdığım, dilekçedir. –Câhil, Hüsnü’dür. –Şâir, Câhid’dir. –Zâlim, İsmâil’dir. –Kibirli, Ken’andır. –Müşfik, Ali’dir.

2-Müsnedin (=yüklemin) işaret zamiri olması. (Bu takdirde müsnedün-ileyhin manası, müsndee münhasır kalır. )

Örnekler: Çay, budur. –Lutfi, şudur. –Zâlim, odur. . .

3-Mef’ûlün müsnedün-ileyhten önce getirilmesi. (Bu takdirde müsnedün-ileyhin manası, müsnede münhasır kalır. )

Örnekler: İmtihanı, Hilmi kazandı. –Şerbeti, Abdullah içti. –Bayburt’a Asri ile ben gittim. –Enise’yi Rauf, görmüş. –Pilavı Belkıs pişirmiş.

4. Mef’ûllerin yer değiştirmesi. (Bu takdirde daraltma, en sonda yer alan mef’ûle yönelir.

Örnekler: Bugün Aşkale’ye gittim (başka yere değil) . –Tortum’a bugün gittim (başka gün değil) . –İlacı bana verdiler (başka şeyi değil) . –Bu kitabı size veriyorum (başkasına değil) . –Size bu kitabı veriyorum (başka şeyi değil) .

5-Kasr edatı denilen bağlaçlardan biriyle, ki tarif vesileyle izah edildi.

Örnekler: Söyleyen yalnız Ahmed Bey’dir (başkası değil) . –Dost ancak sen yetersen gam değül düşmen bana (Fuzûlî) –Ali Bey’den mâ’adâ kimseye nişan verilmedi.

3-Daraltmanın Sınıflandırılması

Daraltmayı iki esasa göre sınıflandıracağız :

Kuruluş bakımından

Mana bakımından

1-Kuruluş Bakımından Sınıflandırılma

Eski kitaplar, daraltmayı kuruluş bakımından zevkî ve vaz’î olmak üzere ikiye ayırmışlardır. Bu eskimiş terimler yerine, yenilerini aramaya zaman sarf etmeyeceğiz: Zevkle ilgili daraltma, durumla ilgili daraltma diye bunların lafzî karşılıklarını kullanmakla yetineceğiz.

Zevkle ilgili daraltma :

Cümle erkânı (öğeleri) arasında yer değiştirmek suretiyle sağlanan daraltma, zevkle ilgili sayılmıştır: Başta bulunması gereken bir unsuru, daha sonra söylemek sûretiyle sağlanır. Bu husûsta daha önceleri gerekli bilgiler verildiği için, burada aynı bahislere dönülmeyecektir.

Durumla ilgili daraltma :

Bazı bağlaç veya edatlarla olumluluk veya olumsuzluk mânâsı kazanan ifâdelerdeki daraltmalar, kasr-ı vaz’i adını almıştır ki, bu küçük başlıkla onları kastediyoruz.

Aşağıdaki kıt’ada olumsuz ifadeden sonra “başka” edâtı kullanılmıştır :

Ne çocuk çığlığı duydum, ne kadın çığlığı

Erganun dinlemedim, martı sesinden başka.

Aldılar, bende ne his varsa, güzel, doğru, iyi

Bir şeyim kalmadı, verdikleri kinden başka

Faruk Nafiz Çamlıbel

Şu kıt’ada ise olumlu bir ifadeden sonra “yalnız” edâtıyla karşılaşıyoruz :

Gün doğar, sohbetimiz yalnız ölümdür arada

Gün batar, uykuda rü’yamız ölümdür (yalnız)

Dersiniz böyle cehennem mi olur dünyâda ?

Çok değil, bir gecelik bizde misâfir kalınız.

Faruk Nafiz Çamlıbel

2-Mana Bakımından Sınıflandırılma

Yukarıdaki izâhtan anlaşılmıştır ki, daraltma; ya mevsûfu (= niteliyeni) sıfata, ya sıfatı mevsûfa tahsis sûretiyle olur. Kemâl ancak şairdir-Şair ancak Kemâl’dir örneklerinde görüldüğü gibi. Mânâ bakımından sınıflandırmada da, bu husûsu göz önünde bulundurmak lâzımdır.

Daraltma, hakikî ve izafî olmak üzere ikiye ayrılır.

Hakikî daraltma :

Hakikî daraltma; maksûru, maksûr-ı aleyh dışına taşmamak üzere, bir kavramın diğer kavrama tahsisidir.

Bu da ikiye ayrılır :

İmkânsız (=muhal) sonuçlu daraltma :

Bu hâl, mevsûhun sıfat üzerine tahsisinde görülür: Böyle bir daraltma ile bir varlık üzerinden ifadede yer alan sıfattan başka vasıflar kaldırılmış olur; o da imkânsızdır. Bu yüzden o türlü daraltmalar, muhâl sayılmıştır.

Nitekim, Rıza ancak âlimdir desek, bu şahsın “âlimlik”ten başka vasıflarını inkâr etmiş oluruz bu reddin içine vücudunun şekli, hareketi, yüzünün, gözlerinin rengi, saçlarının görünüşü de girer. Bir varlığın tek vasf taşıması da imkânsızdır.

Gerçekliği mümkün sonuçlu daraltma :

Bu tarz daraltmanın, öncekinden farkı tamamen mânâdadır; yoksa bunda da mevsûf, sıfata tahsis edilir. Böyle daraltma iki şekilde olabilir; buna göre de, daraltma “hakîkî-i tahkîkî-i “, “hakîkî-i iddi’âi”olmak üzere sınıflandırılır. Biz, bu terkîpleri türk sözdizimine göre ifade edeceğiz.

-Tahkîkî gerçek daraltma :

Bu çeşit daraltmalardaifadenin hakikate uyması mümkündür: Masada yalnız Kamûs-ı Türkî var dersem; sözü edilen yerde Kamûs-ı Türkî’den başka bir şey bulunmamış olabilir. Bu suâle ancak karşılık verebildi cümlesi de, hakîkate uygun düşebilir. Hasta, bugün yalnız süt içti.-Yanıma yalnız Doktor Tâli Ural uğradı cümleleride böyledir.

-İddiâ daraltması :

İddiâ daraltması, söz söyleyenin tercihinden doğar. Aynı vasfı taşıyan muhtelif varlıklardan, bu vasıf, söz söyleyenin kanâatine göre en üstün olanına inhisâr ettirilir; diğerleri bu vasıftan mahrûm menziline düşürülür. Bu şehirde ancak Câhid Ateşli şâirdi yâhût Türkiye’de yalnız Eşref Üren ressamdır deriz. Halbuki sözü geçen şehirde Câhid Ateşli’den başka şairler, Türkiye’de Eşref Üren’den başka ressamlar vardır. Böyle bir ifade, söz söyleyenin kanâatine göre“şâirlik”yâhut“ressamlık sıfatlarını en ziyade o iki kimsenin taşımasından doğmuştur. Daraltma, taşıdığı bu mânâ inceliğinden dolayı, iddiâya bağlı ad almıştır.

İzâfî veyâ nisbi daraltma :

Bir kısım daraltmalar da vardır ki, başka bir şeye izâfetle vuku bulur. Bunlar “ izâfî” veyâ“nisbî daraltma” diye adlandırılır. Böyle ifadelerde izâfet kendisine hitâbedilenin inanışına bağlıdır; fakat söz söyleyenden doğar. Mevzû ile ilgili kitaplar, izâfî daraltmayı kasr-ı efrad, kasr-ı kalb, kasr-ı ta’yin olmak üzere ayırmışlardır. Kitabımızda bu terimleri-sonuncusu hâriç-türkçe söz dizimine göre sıralamakla yetineceğiz.

a) Efrad daraltması :

Muhâtap, bir varlıkta ayrı sıfatların toplandığı inanışında bulunursa, mütekellim o varlığın bu sıfatlardan birine inhisâr ettiğini bildirmek istediği taktirde bu tarz daraltmaya başvurulur. Meselâ kendisine hitabettiğim şahıs, “Câhid Arif hem din bilginidir hem şairdir” itîkadını taşıdığı taktirde, Câhid Arif, yalnız şâirdir dersem, bu çeşit daraltmaya baş vurmuş olurum. Efrâd daraltması, ancak birbiriyle ilgili sıfatların aynı varlıkta ortaklığı üzerine kurulabilir; Mesâla Midhat Kara, hem sağırdır, hem âlimdir cümlesi üzerinde böyle bir daraltmaya gitmek, imkansızdır.

Kalp daraltması :

Kalp daraltması,-kalb yoluyla daraltma-, muhâtabın inanışıyla ilgili hükmün gerçek olmadığı iddîası üzerine kurulur. Burada tahsis, kendisine hitâb edilendeki zehâbı, mutlak sûrette cerh edici mâhiyettedir. Elindeki kürkün, gerçek vizon olduğu itîkâdını taşıyan bir kimseye; bu, vizon taklididir dememiz gibi.

Belirtmeli daraltma (=ta’yin daraltması) :

Muhâtabın bir kanâata varmakta kararsızlığı hâlinde, bu türlü daraltmaya baş vurulur: Böyle daraltmadan maksat, kendisine hitâb edilendeki tereddüde son vermektir. “Bu, Rize çayı mıdır, seylân çayı mıdır ?” diye tereddüt gösteren kimseye, bu, Rize çayı değil, seylân çayıdır diye kesin cevap vermemiz gibi.