İkinci Altbölüm II. Haber (Bildirme) İsnâdı (Yüklemesi)Bildirme; isnâdı, bir kelime veyâ kelime kümesini, başka bir kelime veyâ kelime kümesine, kavramı, bu ikincisinde sâbit olacak ya da olmayacak tarzda bağlamak sûretiyle kurulur. Böyle bir hüküm dinleyicinin, bildirme karşısında alacağı zihnî tavırla kendi mâhiyetine dikkati sâyesinde hâlin gereğine uygun düşürülebilir. Dikkat edilecek husûslardan ilki; bildirme isnâdının sınıflandırılmasında da hareket noktası sayılmıştır; böylece ilkel (?) (ibtidâî) haber, isteme (talebi), inkâr, ısrâr haberlerinden söz edilmektedir. a) İbtidâî Bildirme (İbtidâî haber) : Dinleyici tarafından şüpheye düşülmeksizin kabûl edilen haberdir: Mehmed Çavuşoğlu Eski Türk Edebiyâtıyla uğraşıyor kelâmı dinleyici tarafından itirâzla karşılanmazsa veyâ söz sâhibi, öyle bir zarına düşüp karşısındakini iknâ çârelerine baş vurmazsa, ilkel (ibtidâî) bir haber vücûda gelmiş olur. b) İstemeli Bildirme (Talebî haber) : Dinleyici, bildirilenin doğruluğuna inanmazsa, veyâ tereddütle karşılarsa istemeli bildirme (talebî haber) meydâna gelmiş olur. Bu takdîrde hâlin gereği, sözü pekiştirmektir (te'kîd) . Bâzân söz sâhibi de ifâdesinin dinleyici tarafından şüphe ile karşılandığını düşünebilir. Bu durumda tutulacak yol, yine pekiştirmedir. Dinleyicide sözün doğruluğuna kanâat gelmesi için, gerçekten Mehmed Çavuşoğlu Eski Türk Edebiyâtı ile uğraşıyor denir. Bildiren, sözünün doğruluğu, husûsunda dinleyicide şüphe bulunduğunu düşünse dahi, maksadını böyle ifâde edecektir. Örnek: Hakîkaten Behçet Mâhir, Erzurum'un tek hikâyecisidir. Maamafih, bu gibi hallerde pekiştirme, tercîh edilecek bir yoldur; buna baş vurulmasa da, söz hâlin gereğine aykırı düşmez. c) İnkâr Bildirmesi: Sözün anlamı (delâlet ettiği kavram) dinleyici tarafından aslâ kabul edilmediği zamân inkâr bildirmesi meydâna gelir. Şiir söylerken de, bu kavramın aynı tarzda reddi, hayâl yoluyla kabul olunabilir. Her iki durumda da, hâlin gereği ifâdeyi pekiştirmektir; bu zarûrîdir. O adam, (mutlaka) yarın gelir. Yâhûd: Aldanma ki şâir sözü (elbette) yalandır denir. ç) Isrâr Bildirmesi: Pekiştirmeye rağmen dinleyici, sözün doğruluğunu, inkârdan vazgeçmediği halde isrâr bildirmesi meydâna gelir. Bâzân da, söz sâhibi, isrârı hayâlen kabûl eder, o hâl şiirde yer alır. İsrâr bildirmesinde söz, ancak yeminle hâlin gereğine uygun düşecektir: Birinciye Örnek: Orhan Okay'ın Elazığ'a gidişi, (vallahi) hizmet içindir. İkinciye örnek: Güzeller mihribân olmaz dimek yanlışdur ey Bâkî Olur (vallâhi billâhi) hemen yalvarı görsünler Eğer inkâr veya isrâr apaçık (bedihî) hükümler üzerinde olursa, pekiştirme veyâ yemin gerekmez: Beş, onun yarısıdır.-Sekiz, çift sayıdır.-Bir doğru parçasının dışında bulunan bir noktadan bu doğru parçasına bir dik indirilebilir, birden ziyâde indirilemez.-Baştan karşı (re'sen mukâbil) açılar (zâviyeler) birbirine eşittir (müsâvîdir) sözleri gibi. Bunlardan müteârife olanları, geometride de isbâta lüzum yoktur. Gerekiyorsa, teoremlerde karşıdakini iknâ için isbât yoluna baş vurulur. Maksada göre bildirme isnatları: Bildirme iki maksadla olur: a) Dinleyicinin bilmediği bir husûsu ona öğretmek için. Buna bildirme faydası (fâ'ide-i haber) denir: Birol Emil Bey, Elazığ'a giderse, Mehmed Kaplan Bey kırılacaktır cümlesi gibi. b) Söz söyleyenin, dinleyen tarafından bilinen bir husûsu, kendisinin de bildiğini ortaya koyması maksadıyla. Buna da bildirme faydası lâzımı (lâzım-ı fâ'ide-yi haber) adı verilir. O vazoyu sen kırdın cümlesi gibi. Her hükümde “bildirme faydası” vardır; fakat bâzılarında “lazım” ile birlikte bulunur. Sorusuz (su'âlsiz) karşılıklar (cevaplar) : Bâzân içinde bulunulan durum, sorusuz cevabı gerektirir. Fazla cay içen bir kimseye, o, te'sîrini sormadan, ama zararlı oluyor denir. Fâiz haramdır denilmesi de, bu türden bir haberdir. Bir öğrenci grubunun diğer bir gruba sataşma hazırlığında bulunduğunu gören bir kimsenin, polisler şurada sözü de aynı çeşitten bir haberdir, tehdîd için kullanılmıştır. Bunların hepsi, hâlin gereğine uygun düşer. Mecâzlı ifadelerde yükleme; lâfızların, konuları olan kavramlar dışında kullanılmasıyla sağlanır. |