Geri

   

 

 

İleri

 

11. İnsanı Övmek

Bil ki, insanı iyi halleri ile medhetmek ve övmek bazen yüzüne karşı olur, bazan da gıyabında olur. İnsanı gıyabında övmeye gelince, öven kimse taşkınlık yapmamak ve yalana girmemek şartı ile, bunda engel yoktur. Yalan şekli ile övmek ise haramdır. Haram oluş övmekten değil, yalan söylemekten dolayıdır. Bir gerek duyulduğu zaman ve bir bozukluğa sebeb olmadığı içinde yalan olmayan böyle bir övgü müstehabdır. Övülene ulaşması hâlinde onu fitneye düşüren ve benzeri bozuk maksad taşıyan medihler olmamalıdır.

Övülenin yüzüne karşı yapılan medhe gelince, bunun hakkında mubah ve müstehabı gerektiren hadisler nakledildiği gibi, bundan kaçınmayı gerektiren hadisler de nakledilmiştir. Âlimler demiştir ki, bu hadislerin hükmünü bir araya toplayıp şöyle denilir: Eğer yüzüne karşı övülende kâmil bir îman, tam bir anlayış, nefis terbiyesi ve fitneye düşmeyecek şekilde . tam bir seziş varsa ve buna aldanmazsa, nefsi de bundan hoşlanmazsa, bu haram değildir, mekruh da değildir. Bu hallerden birinin bulunmasından korkuluyorsa, onu yüzüne karşı övmek şiddetle mekruh olur.

705- Mikdâd'dan (radıyallahü anh) şöyle anlatılmıştır:

"Bir adam Hazreti Osmân'ı (radıyallahu anh) övmeye durdu. Mikdad maksadlı olarak dizleri üzerine çöktü de övenin yüzüne serpmek üzere kumlar avuçlamaya başladı. Osmân Mıkdad'a dedi ki, ne yapıyorsun? Bunun üzerine Mıkdad dedi: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu: Övücüleri gördüğünüz zaman yüzlerine toprak serpin, (onlara değer vermeyin)."[102]

706- Ebû Mûsa el-Eş'arî'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre şöyle demiştir:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın bir adamı övdüğünü ve övgüde ileri gittiğini işitti. Bunun üzerine: Helak ettiniz yahut adamın belini kırdınız." buyurdu.[103]

707- Ebû Bekre'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir:

“Bir adam Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in yanında anıldı, bir adamda onu hayırla övdü. Bunun üzerine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle dedi: Yazık ettin! (Aşırı derecede övmekle, yahut övgün ona gidip de onun gururlanmasına sebebiyet vermekle) arkadaşının boynunu kırdın.-Peyamber bu sözü tekrarlıyordu. -Sizden biriniz çaresiz övecekse, öveceği şekilde olduğunu bildiği takdirde, "onun şöyle, şöyle olduğunu sanırım" desin.. Onu olduğu gibi bilen ve hesaba çekecek olan Allah'dır. insan Allah'a karşı hiç kimseyi temize çıkarmasın."[104]

Övmenin mubah olduğuna dair hadisler çoktur, burada bir araya toplanmaları mümkün değildir. Ancak bunlardan bir kısmına işaret ediyoruz:

708- Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in Sahîh olan hadisde Ebû Bekir'e (radıyallahü anh) olan şu sözü bu övme kısmındadır:

"(Mağarada iki kişi kaldık. Düşmanın ayak seslerini işitiyorsun) İki kişiyi ne sanıyorsun? Allah onların üçüncüsüdür. (Onun için biz hepsinden güçlüyüz)[105]

Diğer bir hadisde de (Ebû Bekir'e) "Sen, büyüklük taslayarak elbiselerini sürtenlerden değilsin." buyurmuştur.

Diğer bir hadisde de:

“Ey Ebû Bekir, ağlama! Arkadaşlığında ve malında benim için insanların en güvenileni Ebû Bekir'dir. Eğer ümmetimden bir dost edineydim, Ebû Bekir'i dost edinirdim." buyurmuştur.

Başka bir hadisde:"Umuyorum ki sen onlardansın. (Cennet'e girmek için bütün kapılarından davet edileceklerdensin)" buyurdu.

Başka bir hadisde de "Ona izin ver ve onu Cennetle müjdele. (Ebû Bekir'e izin ver ve onu Cennet'le müjdele.) buyurmuştur.

Başka bir hadisde:

“Ey Uhud dağı! (Sarsılma) dur. Zira senin üzerinde bir peygamber, bir Sıddîk (Ebû Bekir) ve (gelecekte şehid olacak) iki şehid (Ömer ile Osmân) vardır." dedi:

Yine Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem:

“Cennete girdim ve bir köşk gördüm. Sordum, bu kimindir? Ömer'indir, dediler. Oraya girmek istedim, fakat kıskanırsın hatırıma geldi.

Bunun üzerine Ömer (radıyallahü anh): Anam-babam sana feda olsun, yâ Resûlellah! Sana kıskanırmıyım? dedi."

Başka bir hadisde:

“Ey Ömer! Koyulduğun herhangi bir yolda Şeytan sana karşı çıkmışsa, muhakkak senin yolundan başka bir yola sapmış olur, (senden kaçar)."

Diğer bir hadisde:

“(İçeri girmesi için) Osmân'a kapıyı aç ve onu Cennetle müjdele." buyurmuştur.

Başka bir hadisde Ali'ye:

“Sen bendensin, ben de sendenim (soyumuz ve inancımız birdir), dedi."

Diğer bir hadisde yine Ali'ye:

“Harun'un Mûsa'ya olan yakınlığı gibi, senin benimle beraber olmana razı olmazmısın? Buyurdu."

Başka bir hadisde Bilâle:

“Ayaklarının tıkırtısını Cennet'de işittim, dedi."

Başka bir hadisde Ubeyy ibn Kâb'a:

“İlim sende bereketli olsun, ey Münzir'in babası! buyurdu."

Diğer bir hadisde de Abdullah ibn Selâm'a:

“Sen ölünceye kadar İslâm üzere bulunacaksın, buyurdu."

Başka bir hadisde Ensar'dan bir sahâbiye:

“(Sen ve hanımın yemek yemeyip müsafirinize ikramda bulunduğunuz için) Allah sizin işinize güldü yahut taaccüb etti (sizden razı oldu), dedi.

Başka bir hadisde Ensar'a:

“İnsanlar içinde bana en sevimli sizlersiniz," buyurdu.

Diğer bir hadisde de Abdü’l-Kays kabilesinin başında bulunana:

“Sizde iki haslet (huy) vardır ki, onları Allahü teâlâ ve O'nun peygamberi sever: Onlar, yumuşak huy ile vakardır, buyurdu. "[106]

Sahîh hadisler arasında bütün bu işaret ettiklerim meşhurdur. Onun için bunların kaynaklarını göstermedim. Yüze karşı Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in övmesine dair benzeri hadisler çoktur. Allah onlardan razı olsun, Ashâb, tabiin ve bunlardan sonra gelen ve kendilerine uyulan imâm ve âlimlerin övmesine gelince, bunlar sayılamayacak kadar çoktur. En iyisini Allah bilir.

Ebû Hâmid el-Gazâlî İhya kitabının Zekât bölümü sonunda şöyle demiştir: Bir insan sadaka verdiği zaman, onu alan bakmalıdır: Eğer sadakayı veren adam teşekkür edilmesini seviyor ve onun insanlara duyurulmasını istiyorsa, sadakayı alanın işi gizli tutması uygun olur. Çünkü hakkını ödemesi onu zulme götürmeye sebeb olmamalıdır. Adamın teşekkür istemesi bir zulümdür. (Yaptığı iş Allah için olmaz, nefsine yazık etmiş sayılır.) Eğer sadakayı alan, verenin halinden teşekkürü sevmediğini ve yayılmasını istemediğini bilirse, ona teşekkür eder ve sadakasını açıklar.

Allah kendisine rahmet etsin, Süfyân el-Sevrî şöyle demiştir: Kendini bilen kimseye insanların övmesi zarar vermez.

Ebû Hâmid el-Gazâlî, bu bölümün başında geçen sözü anlattıktan sonra şöyle demiştir: Bu manaların inceliklerini düşünmek, kalbini gözetleyene gereklidir. Çünkü azaların yaptığı işler, bu inceliklerin ihmali ile olursa, çok yorulma ve az faydalanma bakımından şeytan için bir gülme demektir. Bu ilmin hali öyle bir şeydir ki, onun hakkında denilir: Bundan bir mes'ele öğrenmek, bir sene (nafile) ibâdet etmekten daha faziletlidir. Çünkü bu ilim sebebiyle ömür boyu ibâdet sağlığa kavuşur. Bu ilmi bilmemekle de ömür boyu yapılan ibâdet ölür ve boşa çıkar. Başarı ancak Allah'ın yardımı iledir.