9. Selâm Üzerinde Çeşitli Meseleler Mes'ele: Ebû Sa'd el-Mütevelli demiştir ki, hamamdan çıkan adama: Hamamın (banyon) hoş olsun, demenin aslı yoktur. Ancak rivâyete göre Hazreti Ali (radıyallahü anh) hamamdan çıkan bir adama şöyle demiştir: Temizlendin, kirlenmeyesin. Ben derim ki, bu yerde Sahîh bir dayanak yoktur. Bir insan sevgisi ve yakınlık sebebiyle ve muhabbet kazanmak maksadı ile: Allah sana nimetleri devam ettirsin ve benzerî Duâda bulunursa, bunda bir beis yoktur. Yürümekte olan bir insan uğradığı adama: Allah sabahını hayırlı yapsın yahut mutlu yapsın, yahut Allah seni kuvvetlendirsin, Allah seni yalnız bırakmasın, yahut bu sözlere benzer insanların kullandığı Duâları söylerse, cevab almaya hak kazanmaz. Fakat bu sözlerin başında ona da duâ ederse güzel olur. Ancak selâmı geri bıraktığı ve ihmal ettiği için kendisine ve başkasına bir ders olsun diye, onun duâsmı tamamen cevabsız bırakabilir. Böylece ilk defa selâm vermenin gereğine işaret edilmiş olur. El Öpmek: Başkasının elini öpmeyi istemek: Eğer el öpmek, adamm takvasından ve iyi halinden, yahut ilminden, yahut şerefinden ve düşük işlerden korunmasından, yahut bunlara benzer dinle ilgili işlerden ileri geliyorsa, mekruh olmaz, bilâkis müstehab olur. Eğer el öpmek, adamın zenginliğinden, dünyasından, servetinden, güçlülüğünden, dünya ehline göre olan mevkiinden dolayı ise, bu şiddetli bir şekilde mekruhtur. Âlimlerimizden el-Mütevelli demiştir ki, bu maksadla el öpmek caiz değildir ve bununla haram olduğuna işaret etmiştir. 662- Zari'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir. Kendisi (Basra'dan peygambere gelen) Abdülkays heyetinin içinde idi. Şöyle anlatmıştır: “Nihâyet yolculuğa çıkmak için acele etmeye başladık da Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in elini ve ayağını öpmeye koyulduk.[58] 663- İbn Ömer'den (radıyallahü anhüma) bir olay anlatılmaktadır. Orada şöyle demiştir: “Biz, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e yaklaştık da onun. elini öptük.[59] Bir kimsenin, küçük çocuğunun yanağını öpmesi, kardeşininkini öpmesi, akralabalık sevgisi ile, şefkat ve merhamet duygusu ile yanaklardan başka azaları öpmesi sünnettir. Bu konuda Sahîh hadisler çoktur ve meşhurdur. Çocuk erkek olsun, kız olsun eşittir. Bu sayılan maksadlarla arkadaşının ve başkasının küçük çocuklarını öpmek de aynıdır. Ancak şehvetle öpmek haramdır. Bunda ihtilaf yoktur. Bu şehvet konusunda baba-ana da müsavidir. Akraba ve yabancıya şehvetle bakışta da haram işlemiş olur. 664- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir: “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Ali'nin oğlu Hasan'ı (torununu) öptü. Yanında el-Akra' ibn Habis vardı. Bunun üzerine el-Akra' dedi: Benim on çocuğum var. Onlardan hiç birini öpmedim. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ona (hayretle bakışı ile) baktı. Sonra buyurdu: Merhamet etmeyene, merhamet edilmez."[60] 665- Hazret-i Âişe'den (radıyallahü anha) rivâyet edilmiştir: “Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e Bedevi'lerden insanlar geldi. Dediler ki, çocuklarınızı öper misiniz? Ashâb, evet, dediler. Onlar: Fakat biz öpmeyiz, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem: Allahü teâlâ sizden merhameti çekip çıkardı ise, ben ne yapabilirim?" buyurdu.[61] 666- Enes'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde o şöyle demiştir: “Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem oğlu İbrahim'i tutup öptü ve onu kokladı."[62] 667- el-Berâ ibn Azib'den (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyetde o şöyle anlatmıştır: “Ben, ilk Medine'ye hicret ettiği zaman Ebû Bekir'le beraber evine gittim. Kızı Âişe, yakalandığı sıtma hastalığından dolayı yatıyordu. (radıyallahü anha) Ebû Bekir onun yanına gidip: Kızcağızım nasılsın? dedi; ve yanağını öptü."[63] 668- Sahabi Safvan ibn Assal'dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle anlatmıştır: "Bir Yahudi arkadaşına dedi ki, bizi şu Peygambere götür. Böylece Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e gittiler. (Her peygamberin şeriatında esas olan hükümlerden) dokuz açık hükmü Peygambere sordular. Ravi böylece olayı anlatarak nihâyet şu sözü söyledi: Onlar aldıkları cevab üzerine Peygamberin elini ve ayağını öptüler ve dediler ki, biz senin peygamber olduğuna şahidiz. "[64] 669- Sahîh bir isnadla İyas ibn Dağfel'den yapılan rivâyetde şöyle demiştir: Ebû Nadre'yi gördüm. Ali'nin oğlu Hasan'ı (radıyallahü anhüma) öpüyordu.[65] İbn Ömer'den (radıyallahü anhüma) nakledildiğine göre, oğlu Sâlim'i öperdi ve şöyle derdi: Bir yaşlının bir yaşlıyı öpmesine şaşıyormusunuz. Allah kendisinden razı olsun, ümmetin zâhidlerinden ve âbidlerinden biri olan büyük İmâm Sehl ibn Abdullah el-Testürî'den rivâyet edildiğine göre, Ebû Dâvud el-Sicistani'ye giderdi ve derdi ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in hadislerini anlattığın dilini çıkarda onu öpeyim. Böylece dilini öperdi. Bu konuda üzerinde selefin işleri anlatılamayacak kadar çoktur. En iyisini Allah bilir. Ölünün ve Yolculuktan Gelenin Yüzünü Öpmek: Teberrük maksadıyla salih bilinen bir ölünün yüzünü öpmekde bir beis yoktur. Gurbetten ve benzeri bir ayrılıktan dönen bir arkadaşı da öpmek böyledir, sakıncası yoktur. 670- Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) uzunca anlattığı Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in vefatı ile ilgili hadisde şöyle demiştir: “Ebû Bekir (radıyallahü anh) içeri girdi de, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'ün yüzünü açtı. Sonra üzerine abandı da onu öptü. Sonra ağladı. "[66] 671- Hazret-i Âişe'den (radıyallahü anhâ) yapılan rivâyetde şöyle demiştir: “Zeyd ibn Harise, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem benim evimde iken, Medine'ye geldi. Peygambere gelip kapıyı çaldı. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem ona kalkıp elbisesinden onu çekti. Onu kucakladı ve onu öptü."[67] Çocuktan başkasını ve seferden dönmeyeni kucaklamak ve yüzünü öpmek ise, bunlar mekruh olan işlerdir. Âlimlerimizden Ebû Muhanımed el-Beğavi ve ondan başkası bunların kerahetine delil göstermişlerdir. Tirmizî ve İbn Mâce'nin kitablarında rivâyet ettiğimiz hadis bu kerahate delâlet eder: 672- Enes'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre, bir adam peygambere dedi ki: “Ey Allah'ın Resûlü! Bizden bir adam kardeşine yahut. arkadaşına rasgeldiğinde ona eğilir mi? Hayır, dedi. Onu kucaklar ve öper mi? dedi. Peygamber hayır, dedi. Adam, elile tutup onunla musafaha eder mi? dedi. Peygamber evet, dedi."[68] Ben derim ki, bir yolculuk ve benzeri bir ayrılıktan dönüşte kucaklaşmakta ve öpmekte bir beis yoktur. Bunun dışındaki hallerde ise tenzih yolu ile mekruhtur.. Bu da güzel yüzlü olmayan gençler içindir. Fakat güzel yüzlü genç ister seferden dönmüş olsun, ister olmasın, her hâlde onu öpmek haram olur. Böyle bir kimseyi kucaklamak, onu öpmek gibidir yahut ona yakındır. Burada öpüşenlerin ikisinin de salih erkek olmaları, yahut fasık olmaları, yahut bunlardan birinin salih kimse olması eşittir, durum değişmez. Bizim Şâfiî mezhebde Sahîh olan, şehvet duygusu olmasa bile, güzel yüzlü bir gence bakmak haramdır. Fitne korkusu olmasa da bu haramdır, kadın hakkında olduğu gibi... Musafaha = Tokalaşma Karşılaşma hâlinde musafaha yapmanın sünnet olduğunda ittifak vardır. 673- Katâde'den yapılan rivâyetde demiştir ki, Enes'e (radıyallahü anh) sordum: “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in ashâbı arasında musafaha var mı idi? Evet, dedi."[69] 674- Kâb ibn Mâlik'in (radıyallahü anh) tevbesinin kabul edilişi olayı ile ilgili olarak rivâyet edilen hadisde o şöyle demiştir: “(Allah tevbemi kabul ettiği için beni tebrik maksadı ile) Talhâ ibn Ubeydullah (radıyallahü anh) koşarak bana doğru geldi de Benimle musafaha etti ve beni tebrik etti."[70] 675- Sahîh isnadlarla Enes'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde o şöyle demiştir: “Yemen'liler gelince, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ashâba dedi ki, Yemen'liler size geldi. Musafahayı ilk ortaya çıkaran bunlardır."[71] 676- El Berâ'dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İki müslüman karşılaşır da musafaha yaparlarsa, muhakkak surette ayrılmadan önce mağfiret olunur. "[72] 677- Enes'den (radıyallahü anh) rivâyetimizde demiştir: “Bir adam (peygambere) dedi: Ya Resûlellah bizden bir adam kardeşine yahut arkadaşına rasgelince ona (başı ve vücudu ile) eğilir mi? Peygamber, hayır dedi. Onu kucaklar ve öper mi? dedi. Hayır, dedi. Elinden tutar ve onunla musafaha yapar mı? dedi. Peygamber, evet, dedi."[73] 678- Atâ ibn Abdullah el-Horasanî'den yapılan rivâyetde şöyle demiştir: “Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu: Musafaha yapınız ki, kin gitmiş olsun. Hediyeleşiniz ve birbirinizi seviniz ki, düşmanlık gitsin "[74] Bil ki, ner karşılaşmada musafaha yapmak müstehabdır. Ancak insanların âdet edindiği sabah ve ikindi namazlarından sonra musafaha yapmanın anlatılan şekilde şeriatta aslı yoktur. Yapılmasında da bir beis yoktur; çünkü musafahanın aslı sünnettir. İnsanların bazı hallerde buna devam etmeleri ve çok ifrada kaçmaları ile meydana gelen tutum, aslen meşru olan musafahayı bozmaz. İmâm Ebû Muhammed Şeyh Abdüsselâm (Allah ona rahmet etsin), Kavaid kitabında anlatmıştır. Demiştir ki, bit'atlar beş kısımdır: Vacib, haram, mekruh, müstehab ve mubah. Sabah ve ikindi namazlarından sonra yapılan musafaha, mubah olan bit'ata bir örnektir. En iyisini Allah bilir. Derim ki, yüzü güzel bir gençle musafahadan sakınmak uygundur. Çünkü bundan önceki bölümde anlattığımız gibi, ona bakmak haramdır. Mezheb âlimlerimiz demişlerdir ki, bakılması haram olan her şeye yapışmak da haramdır. Daha doğrusu yapışmak daha ağırdır. Çünkü bir kadınla evlenmek isteyen ona bakabilir, bu helâldir. Alış-veriş gibi işlerde de durum böyledir. Fakat bunlarda yabancı kadına yapışmak caiz olmaz. En iyisini Allah bilir. Musafaha ile beraber güler yüzlü olmak, mağfiret istemek ve başka Duâda bulunmak müstehabdır: 679- Ebû Zer'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle anlatmıştır: “Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: İyilikten hiç bir şeyi asla küçümseme; tatlı bir yüzle kardeşinle karşılaşmanı bile…[75] 680- el-Berâ ibn Âzib'den (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İki müslüman karşılaşınca musafaha ederler de, nasihat ve muhabbet üzere gülümserlerse, aralarında günahları dağılır gider." Bir rivâyet de şöyle: “İki müslüman karşılaştığı zaman musafaha ederler. Allahü teâlâ'ya hamd ederler ve mağfiret dilerlerse, Aziz ve yüce olan Allah onlara mağfiret eder.[76] 681- Enes'den (radıyallahü anh) rivâyet edilmiştir. O da Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den şöyle dediğini anlatmıştır: “Allah için sevişen iki kuldan biri diğeri ile karşılaşır da onunla musafaha yaparsa, sonra da Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e salât getirirlerse, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmadan ayrılmaz."[77] 682- Enes'den yapılan rivâyetde o şöyle demiştir: “Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem bir adamın elini tuttuğu zaman, Allahümme âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kına azâbe'n-nâr." "Allah'ım, dünyada bize iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru, demedikçe ondan ayrılmazdı."[78] Her hâlde kim için olursa olsun eğilip bel bükmek mekruhtur. Bundan önceki iki bölümde anlattığımız Enes'in hadisi buna dealalet eder. o hadiste adamın biri peygambere sormuştu "Bizden biri adama eğilir mi? Peygamber, hayır, dedi." Söylediğimiz gibi, bu hasen bir hadistir. Buna mariz bir nakil gelmediği için buna aykırı davranmaya yol yoktur. İlme ve iyi hâle nisbet edilen bir çok kimselerin bunu yapmasına aklanılmasın. Çünkü uymak, ancak Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e olur. Allahü teâlâ şöyle buyurur: “Peygamber size neyi veriyorsa (ne emrediyorsa) onu alın, hangi şeyi de size yasaklıyorsa onu yapmayın, "[79] Yine şöyle buyurmuştur: “Peygamberin emrine muhalefet edenler, kendilerine bir belâ isabet etmesinde, yahut acıklı bir azâb kendilerine isabet etmesinden sakınsınlar. "[80] Biz, Cenazeler bölümünde Fudayl ibn İyâd'dan (radıyallahü anh) bu manadaki Şu sözünü anlatmıştık: Hidâyet yollarına uy, bu yola koyulanların azlığı sana zarar vermez. Sapıklık yollarından da sakın. Bu yollarda helâk olanların çokluğuna aldanma. Başarı Allah'dandır. Gelen kimseye kalkarak ikramda bulunmak şu kimseler için müstehab olduğunu seçtik: İlim bakımından açık bir faziletli olan için, yahut iyi hâl, yahut şeref sahibi için, yahut hürmete değer bir idareci için, yahut evladlık veya akrabalık yakınlığından dolayı yaşlılık ve benzer sebebler için iyilik, ikram ve hürmet maksadı ile ayağa kalkılır. Gösteriş için ve insanı büyültmek için yapılmaz. İlk devir ve sonraki devir müslümanların uygulamaları hep bizim bu seçtiğimiz usul üzere olagelmiştir. Ben bu konu üzerinde bir risâle yaptım. Orada hadisleri, eserleri ve anlattığım hususlara delâlet eden önceki devir âlimlerinin sözlerini işlerini topladım. Bunlara aykırı düşenleri kitabda gösterdim ve onlara cevabı da açıkladım. Bu hususta zorluğa ve şübheye düşen ve bu risâleyi incelemek isteyen kimse umarım, ki, müşkülâtım giderir, İnşâallah teâlâ. En iyisini Allah bilir. Salih olan kimseleri, kardeşleri, komşuları, arkadaşları ve akrabayı ziyaret etmek ve onlara ikramda bulunmak, iyilik etmek ve ilgi göstermek müstehab işlerin en kuvvetlilerindendir. bu ziyaretin usulü de insanların durumlarına, mevkilerine ve boş zamanlarına göre değişir. Bu gibileri insanın ziyaret etmesi, hoşlarına gitmeyecek şekilde ve razı olmayacakları bir zamanda olmamalıdır. Bu konuda hadisler ve nakiller meşhurdur ve çoktur. Müslim'in Sahîh'inde rivâyet ettiğimiz en güzellerindendir: 683- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle anlattı: “Bir adam, başka bir köyde olan kardeşini ziyaret etti. Bunun üzerine Allahü teâlâ onun yolu üzerine koruyup gözetleyici bir melek görevlendirdi. Melek adama gidince sordu: Nereye gidiyorsun? Adam: Şu köyde olan kardeşime gitmek istiyorum, dedi. Melek: Adamın sana iyiliğinden dolayı senin ona bir borcun mu var? Adam dedi ki: Hayır, sadece ben ûnu Allahü teâlâ'nın rızası için sevdim. Melek dedi: Ben, sen o adamı Allah İçin sevdiğin gibi, Allah'ın da seni sevdiğini bildirmek üzere Allah'ın sana gönderdiği elçisiyim."[81] 684- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir hastayı ziyaret ederse, yahut Allahü teâlâ için bir kardeşini ziyaret ederse, bir münadi şöyle diye ona seslenir: Hoş ettin, yürüdüğün yol (boyunca sevabın) hoş oldu. Cennette de bir ev hazırlamış oldun."[82] İnsanın salih bir arkadaşından kendisini ziyaret etmesini ve ziyaretini çok yapmasını istemesi müstehabdır. 685- İbn Abbâs'dan (radıyallahü anhüma) rivâyet edilmiştir. O demiştir ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bizi ziyaret ettiğinden daha fazla, bizi ziyaret etmeden seni engelleyen nedir? (Neden bizi daha çok ziyaret etmiyorsun? Peygamber bunu Cibril Aleyhisselâm'a söylemesi üzerine) şu âyet indi:" "Biz senin Kabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda olanlar ve bunlar arasında bulunanlar (her şeyin mülkiyet ve tasarrufu) hep O'nundur."[83] |