Geri

   

 

 

İleri

 

55. Tesbîh ve Tehlîl Sözü ve Benzerleri İle Taaccüb Ve Hayreti İfade Etmek

 

871- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre: Ebû Hüreyre cünub olduğu hâlde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onunla karşılaştı. Ebû Hüreyre sıvışıp gitti de gusletti. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem onu aradı. Ebû Hüreyre gelince Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem: Nerede idin, ey Ebû Hüreyre! dedi. O: Yâ Resûlellah! Ben cünub bir hâlde iken benimle karşılaştın. Gusletmeden seninle oturmayı hoş görmedim, dedi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Sübhânellah (şaşılacak şey)! Mü’min pis olmaz, buyurdu."

 

 

 

 

 

872- Âişe'den yapılan (radıyallahü anha) rivâyete göre:

 

 

 

 

“Bir kadın hayız halinden yıkanmasından Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e sordu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de nasıl gusledeceğini ona emretti ve:

Misklenmiş bir bez-pamuk parçası al da onunla temizlen (kan izi olup olmadığını araştır), dedi. Kadın:

— Onunla nasıl temizleneceğim? dedi. Peygamber:

— Onunla temizlen, buyurdu. Kadın:

— Nasıl? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

— Sübhânellah! Temizlen, buyurdu. (Hazret-i Âişe diyor ki) ben o kadını yanıma çektim de: Kan lekesini araştırırsın, dedim."

Bazı ihtilâflar varsa da doğrusu şöyle hareket etmelidir: Az miktar misk alır ve onu bir pamuk parçasına yahut bez yahut yün ve benzeri şeye kor. Sonra kötü kokuyu gidermek için ve kan lekesini araştırmak için onu kadınlık uzvuna kor. Allah en iyi bilendir.

 

 

 

 

 

 

 

 

873- Enes'den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre:

“Rübeyyi'nin kız kardeşi Ümmü Hariste bir adamı yaraladı. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e çıkıp davalaştılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

 

 

Kısas gerekir, kısas," buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Rebi': Yâ Resûlellah! falanca hanımdan kısas yaparmısın? Vallahi ondan kısas olmaz (onu bağışla) dedi. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem:

 

Sübhânellah, ey Ümmü Rebi' (senin isteğine şaşılır)! Kısas, Allah'ın kitabının hükmüdür, buyurdu."

 

 

 

 

 

 

874- İmrân ibn Husayn'den (radıyallahü anhüma) bir hanımın olayı ile ilgili uzunca hadisinde şöyle rivâyet edilmiştir. (Kadın, müşrikler tarafından esir edilmiş ve onunla beraber Hazreti Peygamberin devesi de aşırılmıştı. Sonra (kadın) kaçmış (ve bu arada deveyi de ele geçirmişti). Eğer Allah kendisini (kaçtığı düşmanlardan) kurtarırsa, bindiği deveyi boğazlayacağını adamıştı. Nihâyet kurtulup (Medine'ye) geldi. Ashâb bu olayı Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e anlattılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):”

“Sübhânellah, (tuhaf şey)! Deveye ne kötü bir mükâfat vermiş! (Sahibi olmadığı bir deveyi nasıl boğazlar)!... buyurdu.”

875- Ebû Mûsa el-Eş'arî'den (radıyallahü anh) izin istemekle ilgili hadisi rivâyet edilmiştir. Ebû Mûsa, Hazreti Ömer'e (radıyallahü anh) Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in izin isteme hakkındaki hadisini söyledi. Ebû Mûsa halife ile görüşmek üzere gidince üç kez izin istedi. Cevab alamayınca, dönmüş. Sonra bunun sebebini halife ona sorunca, Ebû Mûsa şöyle dedi: Peygamberimizin buyurduğuna göre, üç kez izin istenir. Cevab alınmazsa dönülür. Ben de bunun için döndüm. Halife: Böyle bir hadis olduğuna şahid getir, yoksa seni cezalandıracağım, dedi. Ebû Mûsa şahid getirdi.) Hadisin sonunda da:

“Ey Hattâb'ın oğlu! Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in ashâbına eziyet verme, dedi. Bunun üzerine Ömer: Sübhânellah! Ben bir şey işittim (bir hadis duydum), onu gerçekleştirip tesbit etmek istedim, (yoksa eziyet etmek istemedim), dedi. "

876- Abdullah ibn Selâm’ın (radıyallahü anh) uzun hadisi rivâyet edilmiştir. Kendisine, sen cennet ehlindensin denilince, o şöyle Demişti: Sübhânellah! Bilmediği bir şeyi söylemek hiç bir kimse için uygun olmaz... "

٥٥- باب جَواز التعجّب بلفظ التَّسبيحِ والتَّهليلِ ونحوهما

٨٧١- روينا في صحيحي البخاري ومسلم، عن أبي هريرة رضي اللّه عنه؛ أن النبيّ صلى اللّه عليه وسلم لقيه وهو جُنُب، فانسلَّ فذهبَ فاغتسلَ، فتفقَّده النبيّ صلى اللّه عليه وسلم، فلما جاء قال ‏قال‏:‏

‏”‏‏أيْنَ كُنْتَ يا أبا هُرَيْرَةَ‏؟‏‏!‏‏"‏ قال‏: يا رسول اللّه‏!‏ لقيتني وأنا جُنُب فكرهتُ أن أُجالسَك حتى أغتسل،

فقال ‏قال‏:‏

‏”‏‏سُبْحانَ اللّه‏!‏ إنَّ المُؤْمِنَ لا يَنْجُسُ‏"‏‏.‏ (٤٨)

٨٧٢- وروينا في صحيحيهما عن عائشة رضي اللّه عنها‏: ‏أن امرأة سألتِ النبيَّ صلى اللّه عليه وسلم عن غسلها من الحيض، فأمرَها كيف تغتسلُ قال ‏قال‏:‏

‏”‏‏خُذِي فِرْصَةً مِنْ مِسْكٍ فَتَطَهَّري بِهَا، قالت‏: كيف أتطهرُ بها‏؟‏ قال‏: تَطَهرِي بِهَا، قالت‏: كَيْفَ‏؟‏ قال‏: سبْحانَ اللّه‏!‏ تَطَهَّرِي، فاجتذبتُها إليّ ف

قلتُ‏: تتبعي أثرَ الدم‏"‏‏.‏ (٤٩)

قلتُ‏:

هذا لفظ إحدى روايات البخاري، وباقيها روايات مسلم بمعناه، والفِرصة بكسر الفاء وبالصاد المهملة‏: القطعة‏.‏ والمسك بكسر الميم‏: وهو الطيب المعروف،

وقيل الميم مفتوحة، والمراد الجلد،

وقيل أقوال كثيرة‏: والمختار أنها تأخذ قليلاً من مسك فتجعله في قطنة أو صوفة أو خرقة أو نحوها فتجعله في الفرج لتُطيِّبَ المحلّ وتزيلَ الرائحةَ الكريهة؛

وقيل‏: إن المطلوب منه إسراع علوق الولد، وهو ضعيف، واللّه أعلم‏.‏

٨٧٣- وروينا في صحيح مسلم عن أنس رضي اللّه عنه‏: ‏أن أُختَ الرُّبَيِّع أُمّ حارثة جرحت إنساناً، فاختصموا إلى النبيَّ صلى اللّه عليه وسلم،

فقال ‏قال‏:‏

‏”‏‏القِصَاصَ القِصَاصَ‏"‏‏.‏ فقالت أُمّ الرُبَيِّع‏.‏ يا رسول اللّه‏!‏ أتقتصّ من فلانة واللّه لا يُقتصُّ منها‏؟‏ فقال النبيُّ صلى اللّه عليه وسلم ‏قال‏:‏

‏”‏‏سُبْحانَ اللّه يا أُمَّ الرُبَيِّع‏!‏ القِصَاصُ كتابُ اللّه‏"‏‏ (٥٠)

قلتُ‏: أصل الحديث في الصحيحين، ولكن هذا المذكور لفظ مسلم وهو غرضنا هنا، والرُبَيِّع بضم الراء وفتح الباء الموحدة وكسر الياء المشددة‏.‏

٨٧٤- وروينا في صحيح مسلم، عن عِمرانَ بن الحُصين رضي اللّه عنهما في حديثه الطويل‏: في قصة المرأة التي أُسرت، فانفلتتْ وركبتْ ناقةَ النبيّ صلى اللّه عليه وسلم، ونذرتْ إن نجّاها اللّه تعالى لتنحرنّها، فجاءت فذكروا ذلك لرسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم،

فقال ‏قال‏:‏

‏”‏‏سُبْحانَ اللّه‏!‏ بِئْسَ ما جَزَتْها‏"‏‏.‏‏ (٥١)

٨٧٥- وروينا في صحيح مسلم، عن أبي موسى الأشعري رضي اللّه عنه، في حديث الاستئذان أنه قال عمر رضي اللّه عنه‏.‏‏.‏‏.‏ الحديث، وفي آخره‏: يا ابْنَ الخَطابِ‏!‏ لا تَكُونَنَّ عَذَاباً على أصْحابِ رَسُول اللّه صلى اللّه عليه وسلم، قال‏: سبحانَ اللّه‏!‏ إنما سمعتُ شيئاً فأحببتُ أن أتَثَبَّتَ‏.‏ (٥٢)

 

 

 

٨٧٦- وروينا في الصحيحين في حديث عبد اللّه بن سلام الطويل لما قيل‏: ‏إنك من أهل الجنة، قال‏: سبحان اللّه‏!‏ ما ينبغي لأحد أن يقول ما لم يعلم، وذكر الحديث‏.‏ (٥٣)