Geri

   

 

 

İleri

 

34. Bir Kimsenin Kendinden Yüksek Olana Öğüt Vermesi

Burada, bundan önceki bölümde geçen İbn-i Abbâs'ın Ömer kıssası hakkındaki hadisi söz konusudur.

Bil ki, bu bölüm üzerinde önemle durulması gereken konulardan biridir. Eğer verilecek bir öğütten bir fesat doğmayacaksa, küçüğe ve büyüğe nasihatta bulunmak insana vâcib olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

 

 

 

 

"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir şekilde mücadele et."

Bu konudaki hadislere gelince, onlar sayılamayacak, kadar çoktur. Fakat hayasızlık, cehalet ve hata düşüncesi ile büyük şahsiyetlere karşı bu görevi insanların ihmal edip yerine getirmemesi haya değildir. Bu bir şahsiyet zayıflığıdır, gevşekliktir ve acziyettir.

 

Çünkü hayanın hepsi hayırdır. Haya ise ancak hayır getirir.

Halbuki öğütü terk etmek kötülük getirir. Onun için haya olmaz. İlimde kemal bulmuş ümmetin gerçek âlimleri yanında haya (utanma) şudur:

 

 

 

 

“O bir huydur ki, çirkini terk etmeye ve hak sahibinin hakkı üzerinde kusur yapmaktan alıkor."

 Bu ifade, Cüneyd'in Kuşeyri Risâlesinde anlattığımız şu tarifin manasını taşımaktadır: Haya, iyilikleri ve kusurları görmektir. Bunların arasında bir hâl doğar ki, ona haya denilir.

Ben bunu Müslim şerhinin başında geniş olarak açıkladım. Hamd Allah'a mahsustur. Allah en iyi bilendir.

٣٤- باب وَعظِ الإِنسانِ مَنْ هُو أجلّ منه

فيه حديثُ ابن عباس في قصة عمر رضي اللّه عنه في الباب قبلَه‏.‏

اعلم أن هذا البابَ مما تتأكدُ العنايةُ به، فيجبُ على الإِنسان النصيحةُ والوعظُ والأمرُ بالمعروف والنهيُ عن المنكر لكل صغير وكبير إذا لم يغلبْ على ظنه ترتُّبُ مفسدةٍ على وعظه، قال اللّه تعالى‏:

{‏ادْعُ إلى سَبِيلِ رَبِّكَ بالحِكْمَةِ وَالمَوْعِظَةِ الحَسَنَةِ، وَجادِلْهُمْ بالَّتِي هِيَ أحْسَنُ‏} ‏‏[‏النحل‏: ‏١٢٥‏]

وأما الأحاديثُ بنحو ما ذكرنا فأكثرُ من أن تُحصر‏.‏

وأما ما يفعله كثيرٌ من الناس من إهمال ذلك في حقّ كبار المراتب وتوهمهم أنَّ ذلك حياء، فخطأٌ صريحٌ وجهلٌ قبيحٌ، فإن ذلك ليس بحياء، وإنما هو خَوَرٌ ومهانةٌ وضعفٌ وعجزٌ، فإن الحياءَ خيرٌ كلُّه، والحياءُ لا يأتي إلا بخير، وهذا يأتي بشرٌ، فليس بحياء، وإنما الحياءُ عند العلماء الربانيين والأئمة المحققين‏: خُلُق يبعثُ على ترك القبيح، ويمنعُ من التقصير في حقّ ذي الحقّ، وهذا معنى ما

رويناه عن الجُنيد رضي اللّه عنه في رسالة القشيري قال‏: الحياءُ رؤيةُ الآلاء، ورؤيةُ التقصير، فيتولد بينهما حالة تُسمَّى حياء‏.‏ وقد أوضحتُ هذا مبسوطاً في أوّل شرح صحيح مسلم، وللّه الحمد، واللّه أعلم‏.‏